27 Kasım 2019 10:17
KONDA Genel Müdür Bekir Ağırdır, Türkiye’de siyasetin beslenme damarlarının tıkandığını ve 30 yaş altı gençlerin mevcut siyasi partilere ilgisiz olduğunu söyledi.
T24 yazarı Murat Sabuncu ve KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, ‘Türkiye’de değişen siyaset biçimleri’ni ‘Sayıların Dili’nde yorumladı.
KONDA’nın yaptığı araştırmanın sonuçlarını paylaşan Ağırdır, "Türkiye’de siyasi partilere üye olan insanların oranının yüzde 11,8, bir STK’ya üye veya gönüllü olanların oranının ise yüzde 9.2 olduğunu" belirtti.
30 yaş altı gençlerde ise bütün partilere ilginin giderek zayıfladığına dikkati çeken Ağırdır, "gençler ulusal sorunlarda başarı ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyor. Bu nedenle kendi hayatlarına dokunan yerel sorunlarla daha çok ilgileniyor" dedi.
Ağırdır, “Başarı şansı olmayan işler yeni kuşakların ilgisini çekmiyor. Çünkü yeni gündelik hayat ritminde adanmışlık yok. Ferhat -Şirin hikayesi gibi aşklar yaşamak yeni kuşaklar için geçerli değil. Bundan ‘kötü yapıyorlar’ diyerek sıyrılamayız. Bugünkü hayat ritminin doğal sonucu böyle. Dolayısıyla yeni kuşakların aktif olacakları, kendi hayatlarına dair kararlara katılmaya arzulu davranacakları yer, gündelik hayatın reel sorunları, onların hayatına doğrudan değen meseleler” diye konuştu.
Sivil toplum hareketlerinin giderek yerelleştiğini belirten Ağırdır, bunun en önemli nedenlerinden birinin ulusal alanda yaşanan kutuplaşma ve kimliklere dayalı siyaset olduğunu söyledi. Ağırdır, “Bütün bu kutuplaşmadan kaçınmak, o kimliklere dayalı sıkışmayı da aşmak için sivil toplumda kendi ritmi içinde doğal bir yerelleşme var” diyerek bu yerelleşmenin kendisiyle birlikte yeni bir fırsat doğurabileceğini dile getirdi.
Ağırdır, Türkiye’de devlet-birey ekseninden bakıldığında aydınların da siyasetçilerin de devleti ‘özne’ alarak düşündüğünü ve özellikle iktidarın son yıllarda giderek artan bir şekilde siyasi alanı daralttığını vurguladı.
Türkiye’de yerelleşmenin önündeki en büyük sorunun güven sorunu olduğunu dile getiren Ağırdır, “Merkezi idare hiçbir zaman yerele güvenmemiş. Ne halkına ne yöneticilerine ne de siyasetçilerine. Ve bu daha da güçlenerek sürüyor. Ademi merkeziyeti tartışırken şimdi yeniden merkeziyetçiliği nasıl daha çok tahkim edeceğimizi konuşur hale geldik. Ama hayatın bir akışı var. İnsanlar bugünün dünyasında, internette neyi yasaklıyorsanız yasaklayın, ne yaparsanız yapın insanlar sonuçta yaptıklarınızı duyuyor ve denetliyor. İnsanlar bilinçleniyor. Dolayısıyla hem öğreniyor hem de ne yapması gerektiğini öğreniyor. Dolayısıyla kendi yerel sorununa kendisi müdahil olmak istiyor. Bu alanları yasal olarak açmasanız da hayat zorluyor” diye konuştu.
Sivil toplum hareketlerine üyeliğin siyasi parti üyeliğinden az olmasının nedeninin toplumsal bellekte yer alan handikaplardan kaynaklandığını vurgulayan Ağırdır, 90’lı yıllarda canlanmaya başlayan sivil toplum hareketlerinin bugün toplumsal kutuplaşmanın taşıyıcısına dönüştüğünü söyledi.
Yeni kuşağın kutuplaşan ve kimliklere sıkışan siyasete ilgi duymadığını belirten Ağırdır, “STK’lar, hükümeti veya ekonomiyi yöneten bakan beyi kızdırıp kızdırmamaya göre bakıyor meseleye. Böylesine bir yönetim anlayışı olduğu sürece insanlar daha az aktif olmaya başlıyor. Dolaysıyla hem kutuplaşma nedeniyle hem de siyasi alan daralması nedeniyle STK’lar parıltısını cazibesini kaybediyor” dedi.
Türkiye’de STK’ların kendi içinde de demokrasi anlayışının zayıf olduğunu söyleyen Ağırdır, ”Geleneksel olarak siyasilere yönelttiğimiz ‘parti içi demokrasi yok’ tartışması aslında STK’ların da kendi bünyesinde taşıdıkları bir hastalık. Çok az STK var ki 90’lardaki kurucu irade veya kadrolardan sonraki kuşaklara demokratik yollardan devredilmiş olsun veya devam ediyor olsun. Kimse kurduğu veya vücuda getirdiği o yapıyı demokratik yollardan yeni kuşaklara devretmiyor. Bu da bir bakıma onların parıltılarını cazibelerini kaybetmelerine neden oluyor” ifadelerini kullandı.
Ağırdır, tüketici haklarını temel alan hareketlerin küçümsendiğini ancak geleceğin sivil toplumunun bu hareketlerden çıkacağının da altını çizdi.
© Tüm hakları saklıdır.