Gün Olur

Filiz Ali: Telif engeli kalkınca yayıncılar Sabahattin Ali eserlerine saldırdı

Filiz Ali, Hakan Aksay’ın Gün Olur programında babasını ve telif hakları sorununu anlattı

05 Şubat 2019 00:00

Sabahattin Ali’nin kızı, piyanist ve müzikbilimci Prof. Dr. Filiz Ali, Hakan Aksay’ın Gün Olur video söyleşi programına katılarak babasını ve telif hakları sorununu anlattı.

Babasıyla birlikte yaşadığı 11 yıldan bahsetmeye başlar başlamaz gözleri doluyor Filiz Ali’nin. Hâlâ babasının ölümünü kabullenemediğini dile getiriyor. Sabahattin Ali’nin her gün fotoğraflar çektiğini, bir bakıma belgeselci olduğunu, hatta sık sık kendi fotoğraflarını da çekerek belki ilk “selfie”leri yaptığını söylüyor.

1948’de ölen Ali’nin kitaplarının, özellikle Kürk Mantolu Madonna ve Kuyucaklı Yusuf’un bugün genç ve yaşlı birçok kişinin elinde olduğunu, büyük yazarın eserlerinin çok farklı kesimlere seslendiğini, birçok açıdan hâlâ günümüzdeki gelişmelerle örtüştüğünü konuşuyoruz Filiz Hanım’la.

Ancak 70 yıllık telif süresinin dolmasının ardından ünlü yazarın kitaplarına “yayınevlerinin yangından mal kaçırır gibi saldırdığını” ifade ediyor. Bazı yayıncıların “Sabahattin Ali kapitalist sermayenin zincirlerinden kurtuldu” türü söylemlerle kendisini üzdüğünü paylaşıyor. Kimilerinin kalitesiz ve özensiz kitapları 3,5 TL’ye sattığını hatırlatıyor. Şöyle devam ediyor:

“Ben sadece Sabahattin Ali’ye üst düzeyde saygı gösterilmesini istiyorum. Babam kitaba, kitabın kendisine büyük sevgi ve aşkla bağlıydı. Kitabın kalitesine, kağıdına, cildine, fonduna dahi büyük özen gösterirdi. Onun kitaplarına da saygı gösterilmeli.”

Bu arada telif konusunda Sabahattin Ali’nin hiç yayınlanmadığı ve unutturulmak istendiği döneme, 17 yıllık bir hak kaybı olduğuna dikkat çekiyor Filiz Ali. Ünlü yazarın eserlerinin 1965’ten itibaren yeniden basılmaya başlandığını ve aileye telif verilmesi konusunun o zaman gündeme geldiğini vurguluyor.

Filiz Ali babasından dolayı sanatçılar arasında büyüdüğünü, bu arada 14-15 yaşında daha kendisi öğrenmeye devam ederken piyano öğretmeye başladığını anlatıyor. Bu yolun onu yıllar sonra (1998’de) Ayvalık Uluslarası Müzik Akademisi’ni kurmaya götürdüğünü aktarıyor. Kendi yaşamından ve Akademi’nin çalışmalarından söz ediyor.