23 Nisan 2020 12:51
İktisatçı Doç Dr. Ümit Akçay, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkış için Uluslararası Para Fonu’na(IMF) başvurma seçeneğine sıcak bakmamasını "Hâlâ hareket alanı var" sözleriyle açıkladı.
Dünyayı etkileyen pandemi nedeniyle yaşanan ekonomik kriz sürecinde, arz-talep dengesinin enflasyon beklentilerini düşürdüğünü ifade eden Akçay, bunun bir hareket alanı olarak görüldüğünü ve Türkiye’nin de bu hareket alanını kullanmaya çalıştığını söyledi. İktisatçı Akçay Türkiye'nin IMF kapısının çalmak istememesinin nedeninin de bu olduğunu vurguladı.
T24 Ekonomi Yazarı Barış Soydan’ın sorularını yanıtlayan Berlin School of Economics öğretim üyesi Doç. Dr. Ümit Akçay, dünyada ekonomiye yönelik öngörülerin 2020’de büyük bir daralma olduğunu ancak 2021’e yönelik öngörülerin ise ertelenen talep ve ticaretin canlanması ile birlikte büyüme olduğunu belirtti.
Petrol fiyatları ve emtia fiyatlarındaki düşüşün cari açığa yaptığı pozitif katkıya da dikkati çeken Akçay, “Ekonomi durunca pek çok malın fiyatında gerileme var. Emtia düşüşünün cari açığa yaptığı katkının yanında enflasyonu düşürmesi de önemli. Merkez Bankası'nın metninde de bu açıkça görülüyor. 'Bize yeni bir hareket alanı yaratıyor' diye. Normalde Koronavirüs gündemi olmasaydı faiz indirimleri durmak zorundaydı. Ancak bu gündem nedeniyle ortaya çıkan olanağı kullanıyoruz. Dünyadaki bütün merkez bankaları aşağı yukarı aynı şeyi yapıyor” dedi.
IMF’nin geçtiğimiz hafta yayınladığı ekonomi tahminlerini hatırlatan Akçay, “Ertelenen talep, salgın sonrasında yeniden işe dönüş ve ticaretin daralması ile 2021’de büyüme öngörmüşler. Ancak aşı bulunduğu andan itibaren hiçbir şey olmamış gibi hayatın devam edeceği öngörüsü ile yapmışlar bunu” dedi.
İnsanların tüketim davranışlarının değişip değişmeyeceği, ABD’nin Çin’den yaptığı ithalatın dönemsel mi yoksa uzun süreli mi kesildiği gibi konuların belirsiz olduğunu vurgulayan Akçay, Koronavirüs salgını sonrası muğlaklığın altını çizdi.
© Tüm hakları saklıdır.