Haberler

Ahmet Ümit: Korona günleri de gösteriyor ki, insan iyi bir varlık değil!

'İnsan çıkarlarının peşinde koşan, maddi ihtiyaçlarını karşılayınca ruhunu da doyurmak için iyi olma ihtiyacı duyan bir varlık...'

11 Mayıs 2020 17:31

T24 Haber Merkezi

Özellikle polisiye roman türünün Türkiye'de önde gelen ismi olan ve kitapları dünya dillerine çevrilen yazar Ahmet Ümit, yeni tip Koronavirüs salgınını, çağlar boyunca 'insan'a dair inanç ve akıl temelli yaklaşımları ele alarak değerlendirdi.

Ümit, "Bu Korona günleri de gösteriyor ki, insan iyi bir varlık değil! Çıkarlarının peşinde koşan, var olmaya çalışan, yaşamaya çalışan, maddi ihtiyaçlarını karşılayınca ruhunu da doyurmak için iyi olma ihtiyacı duyan bir varlık" görüşünü dile getirdi.

Yazar Ahmet Ümit, KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun 9 Mayıs Avrupa Günü nedeniyle “Dayanışmanın 70. Yılı” temasıyla düzenlediği programın online panel bölümünde Ömer Vatanartıran moderatörüğünde bir araya geldi.

Ağırdır: Bugünü ve geleceği birlikte yaşıyoruz

Bekir Ağırdır, panelde, "bütün dünyanın salgının yarattığı problemi kavramakta bocaladığını, günlük ritüelleri yaşayamamaktan kaynaklanan bir sorun hissedildiğini" belirtirken, "Ne yası, ne sevinci yaşayamamaktan kaynaklanan bir psikolojik sorunla karşılaşacağız bir süre sonra. Hem güncel bir kaygıyı yaşıyorsunuz, hem de geleceğe dair bir korku yaşıyorsunuz. Bu insan zihninin yatkın olduğu bir durum değil. Aynı anda hem geleceği, hem de bugünü yaşamak gibi bir problemle karşı karşıyayız" dedi. Ağırdır, "insanlığın dayanışmayı, bir arada olmanın ne kadar keyifli bir şey olduğunu, örneğin dokunmanın yaşamın vazgeçilmezi olduğunu, insani ilişkilerin, yan yana bir sofrayı paylaşmanın, çay içmenin, sohbet etmenin, yani yeniden insani değerleri keşfetmenin" Covid-19 salgınının "olumlu tarafı" olduğunu vurgularken, "Bu sürecin asıl kazanımının; bütün bu gelecek hikâyesini yeniden tartışma fırsatı sunması olduğunu düşünüyorum" dedi. 

Arıboğan: Çok iyimser değilim

Prof. Deniz Ülke Arıboğan da, "Dünya üzerinde şu anda krizin içinde bir başka savaş devam ediyor. Ticari, ekonomik, teknolojik savaş zaten başlamıştı. Bu kriz bunları alıp da U dönüşüyle döndürmüş değil. Ben bu anlamda çok iyimser değilim. Aksine, gelişmekte olan nasyonalist, otoriter, ırk ayrımcı, yabancı düşmanı, aşırı radikal sistemlerin daha fazla güç kazanabileceğini düşünüyorum" görüşünü dile getirdi. Arıboğan, "Fakat belli bir vadede insanlar, otoriter rejimleri değiştirmek için güç topluyor, ruh hâlleri değişiyor. Travma sonrası regresyondan -yani geriye çekilmekten- travma sonrası büyüme moduna doğru geçiyorlar. O zaman daha fazla özgürlük, daha fazla refah, daha fazla eğitim ve sağlık her neyse, onları talep etmeye başlıyorlar" dedi.

Ahmet Ümit: 'İnsan'ı yeniden tanımlamalıyız

Yazar Ahmet Ümit de konuşmasında 'insan ruhu' üzerinde odaklandı, "Aslında tam da bugünler, yani kriz günleri insan ruhunu açığa çıkaran günler" dedi.

,Ahmet Ümit, özetle şu görüşleri paylaştı:

"Normalde hepimizin bir mesleği, kimliği, toplumsal bir görüntüsü var... Hepimiz bir maskenin arkasında yaşıyoruz. Bu maske; iyi olan, güzel olan tarafımızı gösteren bir maske. Ama kriz anları, aslında insanın ruhunu açığa çıkaran anlar. Cinayet romanları yazmamın nedeni aslında bu. Cinayet, kişisel anlamda bir krizdir ve bu kriz anında olaya müdahil olan herkes o maskelerinden kurtulur. Korkaklıkları, bencillikleri, fedakârlıkları, kahramanlıkları, hepsi ortaya çıkar."

"Bu Korona virüsü nedeniyle bütün insanlık bir krizle karşı karşıya. Ve bu krizin kendisi, aslında insana dair, insanın örgütlenmiş biçimi olan devlete dair, insanın yarattığı toplumsal kurumlara dair pek çok analizi, pek çok somut veriyi açığa çıkardı. Ve biz görüyoruz ki artık, insanları eve hapseden bu virüsten yola çıkarak insan ruhunu daha iyi anlatmak mümkün. Çünkü, ilk dinlerde de böyle anlatılır; ‘insan en muhteşem varlıktır.’ Daha sonra bunun yerine, Ortaçağ'da, engizisyon döneminde insanın yerine inanç konmuştur. ‘Aslında öyle değil, inanç her şeyi toparlar. Bir yaradan var ve yaradan da ötürü biz iyi olabiliriz ya da kötü olabiliriz, yaradana bağlı kalmalıyız.’ Bunun ardından gelen rönesans; ‘hayır efendim akıl’ der. Rönesans, ‘akıl insanda olduğu için insan olağanüstü bir varlıktır, erdemli bir varlıktır’ demiştir."

"Fakat virüsün ortaya çıkmasıyla görüyoruz ki, insana dair bütün özellikleri hem bireysel bazda, hem ulusal bazda, hem uluslararası bazda yeniden tanımlamamız gerekiyor. Yani siyaset kendisini bir şekilde yeniden ifade ediyor, bilim insanları, sıradan insanlar kendisini yeniden ifade ediyor, sanat kendisini yeniden ifade edecek. Felsefe yeniden bir insan tanımlamasına gidecek, ekonomi yeniden tartışılacak... Sosyal devlet neden gerekli, bütün bunlar yeniden tartışılacak."

"O açıdan aslında bütün olumsuzlukları ve korkunçluğuna rağmen - gerçekten acı, hem ülkemizde hem dünyada çok insan kaybettik- olağanüstü bir deneyim sunuyor bugünler bize. Bir yazar olarak benim için - ölenlerin, yakınlarının bütün acılarını paylaşıyorum- olağanüstü bir deneyim. Ama diğer yandan olayın bir tarafında da böyle bir şey var... Aslında yazarlar açısından, psikologlar, sosyologlar açısından, elbette siyasetçiler açısından da olağanüstü deneyim sunan kötü bir süreçten geçiyoruz."

"Bu sürecin kendisi, bana göre insanı yeniden tanımlamak için çok büyük bir fırsat. İnsanı yeniden tanımlamalıyız. Sadece sosyal sistemlerimizi değil, insana bakış açısını yeniden ele almamız gerekiyor. O zaman da şu ortaya çıkıyor; hani diyoruz ya 'maskelerimiz var', 'rollerimiz var' diye. Bu maske ve roller hep şundan yola çıkıyor; insan iyi bir varlıktır. Değil. Bu Korona günleri de gösteriyor ki, insan iyi bir varlık değil! Çıkarlarının peşinde koşan, var olmaya çalışan, yaşamaya çalışan, maddi ihtiyaçlarını karşılayınca ruhunu da doyurmak için iyi olma ihtiyacı duyan bir varlık." "Bütün bu tanımlamaların yeniden yapılması lazım. Bir yazar olarak bana bu sürecin düşündürttüğü şey bu. Bütün o yaşanan iyi, kötü, korkakça, alçakça bütün o deneyimler, çıkarcılıklar, bencillikler, güç statülerini korumak, bundan politik çıkar sağlamaya çalışmak, ezilen/mahvolan o yoksullar, ölenler, depresyona girenler... Hepsi aslında bana tekrar ve tekrar insanı yeniden düşünme fırsatı verdi gibi geliyor."