Gündem

Zaman'da demokratikleşme paketi iddiası: Seçim barajı yüzde 5'e düşebilir

Zaman gazetesi Ankara Yayın Temsilcisi Mustafa Önal: Demokratikleşme paketi nihai halini almadı.Kamuoyunun tepkisine göre seçim barajı yüzde 5'e düşebilir

20 Eylül 2013 19:43

 

Zaman gazetesi yazarları Mustafa Ünal ve Hüseyin Gülerce, gelecek hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanması beklenen demokratikleşme paketinde yer alıp almayacağı merakla beklenen ‘seçim barajının düşürülmesi’ tartışmalarına değindi.

Mustafa Ünal, Başbakan’ın açıklayacağı paketin nihai olmadığını yazarak, güçlü itirazların yapılacak maddelerin yeniden gözden geçirileceğini öne sürdü. Ünal, ‘kamuoyunun nabzına göre, barajın yüzde 5’lere kadar çekilebileceğini’ ifade etti.

Yüzde 10’luk seçim barajının düşürülmesi gerektiğini savunan Gülerce ise, “Farklı seslerin, farklı görüşlerin kavgasız, hakaretsiz, tam anlamıyla “her şey ülkemiz için” anlayışı ile seslendirilmesi sayesinde, farklılıkların zenginliği ne demekmiş onu göreceğiz. AK Parti, demokratik olgunluk ve uzlaşma kültürü dönemini başlatma fırsatını heba etmemelidir” ifadelerini kullandı.

Mustafa Ünal’ın “Yüzde 10 barajı düşüyor” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

“Yazıya iddialı ve riskli bir başlık attığımın farkındayım. Daha önce aksini yazdım. Eğilim o yöndeydi çünkü. Sonradan hava değişti.

‘Seçim sistemi’ konusunda bile kararsızlık vardı. Pakete ‘daraltılmış bölge’ sonradan girdi. Başlangıçta yoktu. Sadece daraltılmış bölge değil diğer seçim sistemleri masaya yatırıldı. Enine boyuna tartışıldı. Dar bölge dahil. Karar mı? Henüz son söz söylenmedi. Tüm yönleri ve alternatifleriyle birlikte değerlendirme devam ediyor. ‘Paket nihayet tamamlandı’ diyemiyoruz.

Ne zaman tamamlanacak? Bugüne kadar tahminler ve öngörüler boş çıktı. Yaz tatili başlamadan önce Meclis’e sevk edileceği en yetkili ağızlardan söylendi. Olmadı. İleri tarihe ertelendi. Bugün, yarın derken sonbaharı bulduk. Meclis’in açılmasına sayılı günler kaldı.Son rötuşlar için en az bir hafta daha beklemek gerekiyor. Önümüzdeki hafta sonu yüksek ihtimal. Meclis açılmadan önce açıklanması kesin gibi. 10 gün içinde kamuoyuna duyurulacağını söyleyebiliriz. İçerik meçhul ama usul belli. Bir basın toplantısıyla Başbakan Erdoğan açıklayacak.  İzlenimim, açıklanacak içeriğin paketin nihai hali olmayacağı yönünde. Genel çerçeve çizilecek. Muhtevası paylaşılacak. Demokratikleşme paketine son şekli kamuoyundaki tartışmaların ışığında verilecek. Güçlü itirazların yapıldığı maddeler tekrar gözden geçirilecek, revize edilecek. Sokağın nabzına bakılacak.

Yüzde 10 barajının kaderini de bu tartışmalar belirleyecek. AK Parti’nin ‘seçim sisteminin’ değişmesinden yana olduğu sır değil. Daraltılmış seçim bölgesi en güçlü seçenek. Bu sisteme göre seçim çevreleri büyüklüğüne göre 3-5 milletvekilliği bölgelere ayrılacak. Örneği var. Bu 1987 seçimlerinde uygulandı. Eğer kamuoyundan olumlu tepki gelir, seçim sistemi daraltılmış bölge yönünde değişirse yüzde 10 barajı düşecek. Kesin bir oran yok. Düşünülen yüzde 7’nin de altı. ‘Yüzde 5’ olabilir. Yüzde 10 barajı koalisyonlara karşı tedbir olarak konuldu. ‘Yönetimde istikrar’ amaçlandı.

Zaman içinde ise BDP ve türevi partilerin Meclis’e girmesini önlemeyi hedefledi. Sadece politik aktörler değil bürokratik devlet BDP’siz siyasi yapı istedi. BDP barajı delecek yollar buldu. Partinin ismi ve amblemiyle sandığa gitmedi, ‘bağımsız adayları’ Meclis’e taşıdı.

Yüzde 10 barajının BDP ve türevi partileri engelleme açısından bir işlevi kalmadı. O eski itirazlar azaldı. BDP de seçimlere ismi ve amblemiyle girmek istiyor. Yüzde 10 barajının düşürülmesini, siyaset alanının demokratikleşmesinin olmazsa olmazı diye görüyor. Baraj meselesinin sürece bakan boyutu da var.

Kamuoyunun tepkileri doğrultusunda seçim sistemi ‘dar bölge’ olursa yüzde 10 barajı otomatik kalkıyor. Türkiye her bir milletvekili için seçim bölgelerine ayrılacak. Bu, çok güçlü milletvekilliği demek. Vekil, gücünü doğrudan milletten alacak. Demokrasinin ruhuna uygun.

Yüzde 10 barajı AB’nin de talepleri arasında. Barajın düşürülmesiyle AK Parti Hükümeti hem içeriye hem de dışarıya ‘demokrasi mesajı’ verme imkânı bulacak.

Paket, seçim sisteminden ibaret değil elbette. Üzerinde çalıştıkça kapsamı genişledi. Anadilde eğitimde ‘ara formüller’ masada. Birden fazla alternatif var. İlk akla gelen de özel okullar. Hükümet bir ara kapıyı bütünüyle kapatmıştı. Sonra araladı. Ve bugün güçlü ihtimal haline geldi. AK Parti döneminde birçok paket çıktı. Bunların büyük bölümü AB ödeviydi, demokrasiye Brüksel’e göre ayar yapıldı. AB yine var. Ancak paket hazırlanırken bu kez daha çok iç dinamikler söz konusu. İçerideki talepler ve sokağın nabzının demokratikleşme paketinin şekillenmesinde önemli rol oynamakta olduğunu söyleyebiliriz. Ankara’nın havası veya pakette son durum böyle. Yüzde 10 barajı sürprizine hazır olun...”

 

Farklılıkların zenginliği ne demekmiş onu göreceğiz

 

Gülerce’nin Zaman gazetesinde “Seçim barajı olmalı mı?” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

“Sayın Başbakan on gün içinde demokratikleşme paketini açıklayacak. Halen geçerli olan yüzde 10’luk seçim barajının düşürüleceğini sanmıyorum. Başbakan Erdoğan’ın bu konudaki tavrı net. (26 Temmuz 2013):

“10,5 yıl Türkiye bir güveni, istikrarı yakalamışsa, gerek demokraside, gerek ekonomide bir güven ve istikrar varsa, bunun en önemli sebebi koalisyonların olmadığı bir hükümet yapısıdır. Milletimizin birliğinin, beraberliğinin, dayanışmasının, demokratik ve ekonomik alanda yakaladığı şu performansı kaybetmesini istemiyoruz. Barajla ilgili herhangi bir oynama, bir tasarruf gündemimizde yok. Onun için bu baraj kalacak…”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir başvuru üzerine 30 Ocak 2007’de verdiği bir kararla, seçim barajının yüzde 10 olması konusunda Türkiye’yi haklı bulmuştu. AİHM’nin kararının gerekçesinde, “Türkiye’de özellikle 1970’li yıllardaki istikrarsızlığın göz önünde tutulduğu” ifade edilerek, bu barajın, “TBMM’nin aşırı şekilde bölünmesine ve işlevsiz hale gelmesini önlemeye yönelik olduğu” belirtilmişti. Üç gün önce AB Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk Politikalarından Sorumlu Üyesi Stefan Füle, AİHM’nin bu kararına atıf yaparak, yüzde 10 seçim barajının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi için bir ihlal oluşturmadığını söyledi. Yani AB üyeliğimiz açısından bir sorun yok. Ama AB üyesi ülkelerde seçim barajlarını da hatırlayalım. Almanya, İtalya, Belçika, Lüksemburg, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Estonya, Letonya ve Litvanya: Yüzde 5. Avusturya, İsveç ve Slovenya: Yüzde 4. Yunanistan: Yüzde 3. Danimarka: Yüzde 2. Seçim barajı olmayan AB ülkeleri ise Fransa, İngiltere, İrlanda, Hollanda, İspanya, Portekiz, Finlandiya, Kıbrıs Rum Kesimi ve Malta.

Seçim barajının düşüklüğü ve koalisyonlar, Avrupa’da istikrarsızlık kaynağı olmaz iken, bizde neden ciddi sıkıntılar meydana geliyor? Asıl bu sorunun cevabını arayarak konuyu ele almalıyız. İtiraf etmeliyiz ki, bizde demokrasinin mayası olan hoşgörü, konumlara karşılıklı saygı ve demokratik olgunluk adına bir zaaf var. Uzlaşma kültürümüz yok denecek kadar az. İktidar-muhalefet çekişmeleri adeta bir kan davasına dönüşmüş. Saygıdan öte hakaret, aşağılama, hatta küfürleşme var. Neticede geldiğimiz nokta belli. Üç tehlikeli zeminde; Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve farklı yaşam tarzları zeminlerinde, gerilim ve kutuplaşma giderek artıyor. Yönetimde istikrar sağlanmış olması, siyasi ve toplumsal ayrılıkların derinleşmesini, kutuplaşmayı önleyemiyor. Bence asıl zihnimizi, çabamızı giderek tehlikeli hale gelen gerilim ve kutuplaşmayı azaltacak, uzlaşma kültürünü hâkim kılacak bir rotaya odaklamalıyız. Bu açıdan ben, seçim barajının düşürülmesini değil, hiç olmaması gerektiğini savunuyorum. Kutuplaşma ve gerilimin sona ermesi, demokrasinin olgunlaşması, uzlaşma kültürünün devreye girmesi, gerçek manada demokratikleşme, barajsız seçimlerle sağlanabilir…

Baraj düşürülürse diyelim AK Parti; Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi’ne 20-25 kadar milletvekilliği vermiş olacak. Ama bunun karşılığında temsilde adaletin yanında TBMM tam bir istişare zemini haline gelecektir. Farklı seslerin, farklı görüşlerin kavgasız, hakaretsiz, tam anlamıyla “her şey ülkemiz için” anlayışı ile seslendirilmesi sayesinde, farklılıkların zenginliği ne demekmiş onu göreceğiz. AK Parti, demokratik olgunluk ve uzlaşma kültürü dönemini başlatma fırsatını heba etmemelidir…”

 

İlgili Haberler