Gündem

Zaman yazarı: AKP ile hayal kırıklığı yaşama sırası siyasi İslamcılarda, bu devirde yandaş İslamcı olmak da zor!

Abdülhamit Bilici: Aldatılma sırası İslamcılarda...

08 Ağustos 2015 17:33

Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, mağdurların açıklamalarına işaret ederek hükümetin Mavi Marmara katlimı sonrası yargı yoluyla hak aranmasını engellediğini iddia etti. "Alevilerden Kürtlere, demokratlardan Cemaat'e daha önce yakın olduğu birçok kesime sonra düşman hale gelen AKP ile hayal kırıklığı yaşama sırası galiba siyasi İslamcılarda" diyen Bilici, "İslamcı gazeteler, Çin gezisi öncesi 'Doğu Türkistan konusunda Çin'e ders verecek' diye yazıp mutlu olurken, Erdoğan'ın, 'Çin'in toprak bütünlüğüne yönelen Doğu Türkistan'daki terör faaliyetlerini kınıyorum' sözüyle hayal kırıklığı yaşıyorlardı. Bu devirde yandaş İslamcı olmak da zor" görüşünü dile getirdi.

Abdülhamit Bilici'nin, Zaman gazetesinde "Aldatılma sırası İslamcılarda" başlığıyla yayımlanan (8 Ağustos 2015) yazısı şöyle:
                            

Ülkemizde olup biteni sırf havuz medyasından izleyenlerin belki hiç haberdar olmadığı acı bir tabloydu.

İsrail askerlerinin yaptığı baskında 10 vatandaşımızın şehit olduğu Mavi Marmara mağdurları, Adalet ve Dışişleri bakanlıkları aleyhine suç duyurusunda bulundu.

Mavi Marmara mağdurlarının açıklamalarında derin hayal kırıklığı vardı. İsrail askerleri hakkında kırmızı bülten çıkartılması kararını 1,5 yıldır hükümet sümenaltı ediyordu. Yargı yoluyla hak aramaları engelleniyordu.

Baskından sağ kurtulanlardan Muhyeddin Yıldırım, İlke Haber Ajansı'na şöyle diyordu: “Hükümetin başta İsrail`den özür, tazminat ve Gazze`ye yönelik ablukanın kalkması şartları, bizi mutlu etmişti. Fakat bunun ardından hükümetin bizi, Mavi Marmara davasından vazgeçirmeye çalışması, bizde hayal kırıklığına yol açtı. Acaba Türkiye ve İsrail yetkilileri, birçok konuda anlaştı da Mavi Marmara`yı engel olarak mı görüyorlar?”   

Mavi Marmara baskınında eşi şehit olan Çiğdem Topçuoğlu ise şöyle diyordu: “Bu davada yaşanan çeşitli sıkıntı ve engellere rağmen 26 Mayıs 2014 tarihli duruşmada İsrailli askerlerle ilgili verilen yakalama kararları; eşlerini, evlatlarını kaybeden bizler açısından adaletin tesisi açısından önemliydi. Ama 15 ay geçmesine rağmen bu kararların yerine getirilmemiş olduğunu, devletimizin adli ve idari makamları tarafından bilinçli ya da bilinçsiz engeller çıkarıldığını görmekteyiz.”

Alevilerden Kürtlere, demokratlardan Cemaat'e daha önce yakın olduğu birçok kesime sonra düşman hale gelen AKP ile hayal kırıklığı yaşama sırası galiba siyasi İslamcılarda. Siyasi İslamcı çizgiden gelen Erdoğan, AK Parti'yi kurarken Milli Görüş gömleğini çıkardığını ve İslam'ı referans alan siyaset izlemeyeceğini söylediğinde siyasi İslamcılar şok yaşamıştı. Kendisini “muhafazakar demokrat” diye tanımlayan, AB'yi savunan, başbakan olmadan Beyaz Saray'da kabul edilen, BOP eşbaşkanlığını kabul eden, Musevi lobisinden ödül alan Erdoğan'a, o günlerde siyasi İslamcıların bir kısmı Amerikan ve İsrail projesi diyerek uzak durmayı; bir kısmı ise bağrına taş basıp yeni fırsatlardan yararlanmayı seçti. AKP'nin nasıl bir ABD/Yahudi projesi olduğu hakkında “Yenilikçi Hareket” diye kitap yazanlar, bir süre sonra gemiye atlayıp iyi konumlara geldiler.

Eski düzen karşısında elinin güçlendiği 2010'dan sonra siyasi İslamcılar ile AKP arasındaki ideolojik uyumsuzluk daha azaldı. Artık demokratlara, liberallere, cemaate ve AB'ye ihtiyaç kalmamıştı. Birçok gözlemciye göre, Erdoğan fabrika ayarlarına dönüyordu. 2010'a kadar beraber yürüdükleriyle gelecekte beraber olmayacaklarını açıkça ilan edenler de oldu. Bunun anlamı, ülkenin yüzünü Avrupa'dan Ortadoğu'ya çevirmesi, ABD ve İsrail politikalarına meydan okuması, İran'la yakınlaşma, siyasi gücün toplumu İslamlaştırmak için kullanılması gibi adımlardı. Bu yolda ilerledikçe Türkiye dünyadan koptuysa da İslamcılar buna “değerli yalnızlık” deyip mutlu olabiliyordu.

Oysa dostlarını kolayca yolda bırakan AKP, tutarlı hiçbir siyasi çizgiye sahip değil. Şartlara göre her an 180 derece tavır değiştiren bu siyasi yapı, başkaları gibi siyasi İslamcıları da hayal kırıklığına uğratacak. Mavi Marmara'ya siyaseten sahip çıkıp mağdurlarını ortada bırakması gibi örnekler o kadar çok ki. 7 Haziran seçimleri öncesi mitinglerde Erdoğan ve Davutoğlu, ABD'yi kast ederek ve tüm sorunların kaynağı olarak gösterdikleri “üst akıl”a sandıkta ders verilmesini istiyordu. Ama seçim sonrası AKP, İncirlik'i üst akla açtı. Bir Batılı diplomat, Türkiye'nin diğer üsleri de önerdiğini açıkladı. Erdoğan ve medyası tarafından toplum nezdinde itibarını sarsmak için hiçbir delile dayanmadan Hizmet Hareketi'ne ABD ve İsrail hesabına çalıştığı iftirası atılırken AKP'nin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Tüm kararları ABD ile ortak alıyoruz.” diyordu.

AKP'li yetkililerin İsrail ile gizlice görüştüğüne dair haberler çıkınca İslamcılar bunu yalanlamaya kalktı ama Çavuşoğlu gizli temasları doğruladı. Ayrıca AKP'nin kendisini “İsrail yanlısı” göstermesi için ABD'deki lobilere 65 milyon dolar ödediği ortaya çıkınca muhtemelen İslamcılar küçük dilini yuttuğu için hiç ses bile veremediler. Bu arada 30 yıldır birçok siyasi İslamcının hayran olduğu İran'ın “büyük şeytan”la anlaşması ayrı bir acıydı.

Erdoğan'ın “NATO'nun Libya'da ne işi var?” sözü İslamcıları mutlu etmişti ama operasyon başlayınca “NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tescil için girmeli.” deyince ortada kalmışlardı. Mitinglerde Batı'ya sıkça meydan okuyan AKP'nin, sıkışınca NATO'dan Patriot istemesi ve örgütü en sık toplantıya çağıran hükümet olması onları kahrediyordu.

İslamcı gazeteler, Çin gezisi öncesi “Doğu Türkistan konusunda Çin'e ders verecek” diye yazıp mutlu olurken, Erdoğan'ın, “Çin'in toprak bütünlüğüne yönelen Doğu Türkistan'daki terör faaliyetlerini kınıyorum.” sözüyle hayal kırıklığı yaşıyorlardı.

Bu devirde yandaş İslamcı olmak da zor!