Gündem

Figen Yüksekdağ savunma yapıyor: Kürt sorunu çözülmeden bu davalar bitmez

Yüksekdağ hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan davanın 12'nci duruşması görülüyor

14 Haziran 2019 14:29

2016'daki Hendek operasyonları sırasında Şırnak'ın Cizre ilçesindeki bir binanın bodrum katında hayatını kaybeden Mehmet Tunç ve Orhan Tunç’un cenazesine katıldığı gerekçesiyle hazırlanan fezlekeye dair savunma yapan HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Kürt sorunu, demokrasi sorunu çözülmeden bu davalar bitmez” dedi.

TIKLAYIN - Cizre'de bodrum kat karanlığı; ilk günden bugüne neler yaşandı?

HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı ve hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan davanın 12'nci duruşması Sincan Cezaevi Kampüsünde bulunan Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Dosya kapsamında Yüksekdağ hakkında 30 yıldan 83 yıla kadar hapis cezası istenirken, 92 sayfalık iddianamede, Yüksekdağ'ın Demokratik Toplum Kongresi (DTK) içerisindeki faaliyetleri ve diğer eylemleri nedeniyle “örgüt yöneticisi” sıfatıyla cezalandırılması da talep ediliyor.
 
Kandıra Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katılan Yüksekdağ’ın mahkemesini HDP milletvekilleri Mahmut Toğrul, Muazzez Orhan, Şevin Cışkun izledi. Duruşmaya ayrıca Almanya Sol Parti milletvekili Hakan Taş ile İngiltere İşçi Partisi Milletvekili Julie Ward’da izleyici olarak katılmak istedi. Ancak İngiltere milletvekili Ward akreditesi olmadığı gerekçesiyle Cezaevi Kampüsü’ne sokulmadı. Yüksekdağ’ın duruşmasına gelen izleyiciler, Genel Bilgi Taramasından (GBT) geçirilerek salona alındı. 
 
İzleyicilerin ve avukatların salonda hazır bulunmasıyla başlayan duruşmada Yüksekdağ, hakkında hazırlanan fezlekelere dair savunmalarına kaldığı yerden devam etti. Yüksekdağ Şırnak 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkında hazırlanan fezlekeyle savunmasını yapacağı yönünde beyanda bulundu. 
 
Mezopotamya Ajansı'na göre Yüksekdağ’ın savunması şöyle:
 
“Geçen duruşmada söyledim. 2016 yılındaki özyönetim davaları, hendekler, barikatlarla ilgili Şırnak’ta katıldığım cenaze Mehmet Tunç ve kardeşinin cenaze törenidir. Bu ülke de hala cenaze törenine katılmak suç olarak görülüyor. Bir cenazeye katılma hakkımızı kullanamıyor, katıldığımız da haklarımızda soruşturmalar başlıyor. Kendisine insan diyen herkesin cenazelere katılma hakkı vardır. Bizler ihtiyaç doğrultusunda siyaseten yapan kişiler değiliz. Siyaset kurumunun görevini yerine getirmek gibi toplumsal zorunluluğumuz var. Bizler siyasetin bir kurumu olmamıza rağmen, devlet toplumun araçlarına, aygıtlarına el koyuyor. Bizler demokratik siyasetçiler olarak görevimiz olan yeni alanlar kurmak zorundayız.

"Siyasi anlayışta cenazeye katılmayı engelleme gibi bir hak yok"

Bugün cenazeye, taziyeye katılmak insani değerleri yerine getirmektir. Bir toplumda cenaze ayrımı yapılıyor, birinin camiye girmesi caiz, diğerinin değilse bu sahtekarlıktır. Kimse bunun sonunu hesap edemez. Ahlaki norm kalmamış demektir. Bizler de siyasetçiler olarak bu ahlaki sorumlulukları bir araya getirmenin ağır bedeli olsa da bunları yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir siyasetçinin bir cenaze törenine katılması nasıl bir sorun teşkil ediyor. Devlet sen ne hakla bunu bir siyasi eylem olarak görüyorsun. Siyasi anlayışta cenazeye katılmayı engelleme gibi bir hak yok. Ölüm gerçekleştikten sonra orada yapılan insani eylemi görmek gerekir. O vahşetini örtmek için, kendi yalanlarını kapatmak için başvurduğu bir yöntem. Bu ülke bu yöntemlerle yönetilmeye zorlanıyor. Bir siyaset toplumun kültüründen kopmuşsa eğer o siyaset bitmiştir. Siyasetin normlarını topluma göre çalıştırmak zorundayız. Bugün iktidardaki yönetimin içi boştur.

"Dosya hükümsüzdür"

Cenazeye katıldım diye 10 fezleke hazırlamışlar. Bunların hepsini de öyle gerekçelendirmemiş. Basında bir haber görmüş oradan hazırlanmış ve savcının eline verecekleri hiçbir şeyde yok. Biz bunları hazırlanan iddianamelerde görüyoruz. Dava açılmış ama ortada delile dair bir emare yok. Hakim hangi belgelere dayandırıldığını soruyor, emniyetin verdiği cevap; ‘fotoğraf çekemedik, terör örgütü orayı mayınladığı için gidemedik cenazeye’ diyorlar. Cizre’de abluka kalktıktan sonra her on metrede bir kontrol noktası var ve sen devlet olarak tüm kontrolü sağladığını iddia ediyorsun. Madem mayın, tuzak var neden 500’den fazla insanın mezarlığa girmesine izin verdin. O insanların can güvenliği sizin için önemli değil mi? Tamamen yalandır. Bu soruların cevabı bizim canımız onların umurunda değil. Bunlar külliyen yalan. Bu dosyanın hiçbir haklılığı, meşruluğu yoktur. Bu dosya hükümsüzdür.

"Mayın var diye fotoğraf çekmemişler"

Sonra demişler ki katıldığı kişiler terörist ancak arşiv taraması yapmışlar hiçbir şey bulamamışlar. Orhan Tunç ve Mehmet Tunç hakkında arşiv yok. Sadece Mehmet Tunç’un daha önceki dosyaları çıkmış. Üşenmemişler Cizre olaylarında alınan gizli tanık beyanlarını koymuşlar. Onlarda Orhan Tunç’un sadece Mehmet Tunç’un kardeşi olduğunu söylüyor ama özellikle Mehmet Tunç hakkında bir sürü şey söylenmiş. Ama bu ifadeler tabii korkunç, işkenceler altında alınmış. Bir vahşet yaşanmış bunlar iddianame de yok. Tüm bunlar mahkemeye sunularak, ‘terörist’ cenazesine katılmam gerekçesiyle dava açıldı. İddianame de ise bana iki cümle var. O da siyasetçi olarak sarf ettiğim sözler. Yazmışlar, cenaze töreninde, afişler, pankartlar, Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı, ölenlerin fotoğrafı açılmış, sloganlar atılmış. Ben siyasetçiyim ve milyonlarca, etkinliğe, eyleme katılıyorum ve hepsinde açılan pankartlar var. Bunlara dayandırılması bu iddianamenin kabul edilemez olduğunu bir kez daha gösterdi.

"Sözlerle savaşılarak bitmiyor"

Yapılan konuşmaları siyasi sorumlulukla yerine getirmişim. Siyasi içerikle yaptığım konuşmanın bu ülkede duymazdan gelemezsin. Bu gerçekliği görmelisiniz artık. Kürt sorunu bu ülkede 500 yıldır devam ediyor. Kürt sorunu, demokrasi sorunu çözülmeden bu davalar bitmez. Sözlerle savaşan hiçbir iktidar kazanmıyor. Bakın aynı şeyler tekrar tekrar yaşanıyor. Daha öncede sözlerle, kelimelerin anlamlarıyla savaşıldı. 500 yıl öncede sözlerle savaşıldı ama kazanılmadı. Sonuç yine aynı bakın geldiğimiz noktaya.”
 
Duruşma verilen aranın ardınan Yüksekdağ’ın savunmasıyla devam edecek.