Gündem

YSK'nın yedek üyelerin katılımıyla karar almasına hukukçular ne diyor?

"Bu zımnen anayasayı değiştirmektir, AYM’ye başvurulabilir"

13 Mayıs 2019 07:37

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararını 4 yedek üyenin de katılımıyla 11 kişiyle almasına ilişkin hukuki tartışma devam ediyor. Hukuk Akademi Derneği Başkanı ı Ömer Lütfü Avşar Ömer Lütfü Avşar, YSK’nin zımmen anayasayı değiştirdiğini belirterek, bu kararın yok hükmünde sayılması amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurulabileceğini kaydetti. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, YSK’nin yedeklerle toplanmasının anayasaya aykırı olduğunu, ancak buna karşı AYM’ye başvurulamayacağını kaydetti. 
 

Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, İlk kez 2011’de yedeklerle toplanan, 2014’te ise yedeklerin oy kullanması yönünde karar alan YSK’nin İstanbul kararına ilişkin Avukat Ömer Lütfü Avşar, şunları kaydetti: 

"Sorun şu: Herkes YSK’nin kararlarına karşı herhangi bir itiraz yok noktasında bakıyor. Burada konu YSK’nin İstanbul seçimlerinin iptali değil; anayasanın 79. maddesindeki çok net açıklamaya rağmen, YSK tarafından zımmi olarak değiştirmeye çalışması... Biliyorsunuz YSK’nin kaç tane asil, kaç tane yedek üyesi olduğunu anayasa net şekilde belirlemesi gerekirken, biz hangi üyelerin asıl hangilerinin yedek olduğunu bilmiyoruz. Bu noktada AYM’ye başvurulması mümkün. Anayasanın herhangi bir şekilde ihlal edilmesi ve değiştirilmesi Anayasa Mahkemesi’nin denetimi altındadır. Buna bakması gereken yer Anayasa Mahkemesi’dir. Hem iktidar, hem muhalefet partileri kanun değişikliklerine karşı AYM’ye gidebilir. 2013 yılında bir durum oldu. Meclis’te içtüzüğe aykırı olduğu iddia edilen bir değişiklik oldu. İktidar dedi ki kanuna aykırılık idari yargının denetimi altındadır. Anayasa Mahkemesi ise 'zımmi olarak iç tüzüğün değiştirilmesidir, benim görev alanımdır' dedi. AYM’ye konu taşınırken konu YSK’nin kararının içeriği tartışılmazsa sadece 'anayasaya göre oluşturulması gereken YSK zımmi olarak anayasayı ihlal etti' derse bu AYM’nin görev alanına girer. YSK’nin toplanma işlemine karşı AYM’ye gidilmesi ve kararın yokluğunun talep edilmesi mümkün. Çünkü bu karar yok hükmündedir. Sonuç doğurmaz. İstanbul seçiminin iptaline ilişkin karar hiç oluşmamıştır."

Sabih Kanadoğlu'nun da konuya ilişkin olarak değerlendirmeleri şöyle:

"Anayasanın 79. maddesi çok açık ve net bir şekilde YSK’nin 7 asıl 4 yedek üyeden oluşacağını öngörüyor. Asıl ve yedek ayrımını yaptığına göre yedek üyelerin ancak asıl üyelerin katılmadığı veya görevin boşaldığı sırada kurula katılma veya oy kullanma yetkileri olur. Anayasanın 79. maddesinde YSK’nin toplantı yeter sayısı ve karar sayısı hakkında herhangi bir açıklama yoktur. O halde YSK’nin toplantı sayısı 7 asıl üyeye göre tamamının katılımı ile mümkün olur. Ve karar sayısı da 4’tür. Sonradan çıkarılan 7062 sayılı yasanın 5. maddesi salt çoğunluğun karar sayısı olacağını öngörmüş ve oyların eşitliği halinde başkanın oyunun çözüm için yeterli olacağını kararlaştırmıştır. Bu hüküm, belirli bir şekilde çift sayılı üye adetiyle de toplantının mümkün olabileceğini ve oyların eşitliğinin de gerçekleşebileceğini öngörmüştür. Bu hüküm, anayasanın 79. maddesinde amir hüküm olarak gösterilen asıl üye tam sayısının toplantı sayısı olacağına ilişkin hükmüne aykırıdır. Ancak anayasanın uygulandığı tarihlerde YSK, anayasanın bu amir hükmüne uygun hareket etmiş ve kararlarını 7 asıl üyenin veya birinin veya ikisinin gelmediği halde yedek üyelerin katılımı ile verdiği oylarla karara bağlamıştır. Hangi tarihte değiştiğini ve yedeklerle birlikte karar alındığını kesin olarak bilmemekle birlikte kısa bir sürede 11 kişi toplama usulünün uygulandığı görülmektedir. Bunun gelenek haline getirilmesi veya herhangi bir itirazın yapılmamış olması, bu uygulamanın anayasa hükmüne rağmen yürütülmesini sağlamıştır. Ancak bu 7062 sayılı kanunun 5. maddesini anayasaya aykırılığını Anayasa Mahkemesi’nde ileri sürebilmek için vakit çoktan geçmiştir. YSK’nin bu şekilde almış olduğu kararın Danıştay’a götürülebilmesi olanağı da yoktur. Kararın değiştirmesi için YSK’ye yapılacak bir başvurunun da reddedileceği kesindir. Bu itibarla bugün için uygulamanın anayasaya aykırı olduğunu tespit etmenin dışında herhangi bir hukuki yol görülmemektedir. Ancak son kararının içeriği ile göz önünde tutarak YSK’nin gerek oluşumunu, gerekse kararlarının kesin oluşu hükmünü anayasa değişikliği ile veya 7062 sayılı kanunun yürürlükten kaldırarak yerine anayasaya uygun bir kanun oluşturmakla mümkündür. Bugün için 23 Haziran’dan önce başkaca bir hukuki tartışmaya yol açılmamasının daha doğru olacağı düşüncesindeyim."