Uzman Klinik Psikolog Ceyda Dedeoğlu, Youtube'daki "Tokat oyunu" videolarını “Başkasına fiziksel olarak acı veren bir eylemin keyifle eşleşiyor olması ve bunun da ebeveyn onayıyla meşrulaşması” diye niteledi. “Oradaki 3-5 videoyu kaldırsanız ne fayda eder?” diyen Dedeoğlu, “Esas olan, insanların bunlara gülmez hale gelmesi. ‘Bunun nesi komik?’ duruşunu sergileyenlerin sayısı artarsa insanlar bu görüntüleri paylaşmaz. Bunun gururla sergilenecek bir durum olduğu yanılgısından uzaklaşabilmek lazım" ifadesini kullandı.
Hürriyet yazarı Melis Alphan'ın, Ceyda Dedeoğlu'nun açıklamalarına yer verdiği yazısı şöyle:
Youtube'da 'Tokat oyunu' diye aratırsanız, sayfadan aşağı bir sürü video dökülecek.
Bazısında baba oğluyla veya kızıyla oynuyor; bazısında abi kardeş, bazısında bir grup çocuk kendi aralarında oynuyorlar.
Sırayla birbirlerine tokat atıyorlar.
Birinde, önce baba oğluna tokat atıyor, sonra çocuk babaya, sonra baba çocuğa, tokatlar giderek sertleşiyor. Birbirlerini tokatlayarak eğleniyorlar. Videoyu çeken anne ya da kardeş de objektifin arkasında gülüp eğleniyor.
Başka bir videoda, küçük kardeş abisiyle oynamak istemiyor. Abisinin eğlenmek için olduğu kadar onu ‘erkek adam’ yapmak için de bu oyunu oynattığı anlaşılıyor. Çocuk gülüyor ama korkuyor da. “Korkuyorum” diyor; abisi neden korktuğunu sorduğunda “Çok hızlı vuruyorsun” diyor. Çocuk her tokattan sonra yanağına eliyle masaj yapıyor. Abisi “Gözünü kaparsan acımaz” diyor. Bir yerde, yediği tokadın acısını çıkarırcasına abisine sert bir tokatla yanıt veriyor. Abisi, ‘eğitimin’ gidişatından memnun, “Aferin, işte böyle olacaksın” diyor. Çocuk “Çok acıyor” diye söylendikçe abi “Erkek adamsın oğlum” diye tekrarlıyor. Çocuk bir noktada ağlayınca da “Ağlamak yok, sen kimin kardeşisin!” diyor.
Sadece bu video bile 105 bin kez izlenmiş. 300 bin ya da 1.5 milyon kez izleneni var...
Milyonlarca insanın izlediği yüzlerce ‘tokat oyunu’ videosuyla dolu sanal âlem.
3-5, 8-10, 12-15 yaşlarında çocuklar, yetişkinler veya akranlarıyla birbirlerine tokat atıyorlar. ‘Gülmek garanti’ gibi başlıklarla yayınlanan videoları izleyenler de gülüyor olmalı ki bunların ardı arkası kesilmiyor.
*
Oyun çocuğun dış dünyaya uyum sağlamasının, dünyaya dair temel bilgileri ve toplumsal hayatı öğrenmesinin en önemli aracı; çocuk gelişiminde kilit rolde.
Peki ‘tokat oyunu’ toplumsal hayata dair çocuklara ne öğretebilir? Sert tokat attığında “aferin” alan, canı yandığında “Ne biçim erkeksin?” denen çocuğun gelişiminde bu oyun nasıl bir rol oynar?
*
Uzman Klinik Psikolog Ceyda Dedeoğlu, tehlikeyi “Başkasına fiziksel olarak acı veren bir eylemin keyifle eşleşiyor olması ve bunun da ebeveyn onayıyla meşrulaşması” diye niteliyor. Bir şeyin keyifle eşleşmesinin onun bir istismar olabileceği gerçeğini değiştirmediğini vurguluyor.
“Videolarda orantısız bir güç kullanımı var” diyor Dedeoğlu ve ekliyor: “‘Sen de sert vur’ diyor biri mesela. Artan ve kontrolü belli olmayan, şiddet uygulama halinin takdir edildiği bir durum var. Dövüş sporlarından farklı olarak, burada kurallar belli değil. Tokatların derecesinin neye varacağı ya da kuralları kimin belirleyeceğine dair bir çerçeve yok. Kaldı ki, bu oyunu oynayan bir çocuğun dışarıda birisine tokat atmayacağının, oyun ayrımını yapabileceğinin garantisi yok. Çocukların zihinleri o ayrımı yapabilecek gelişkinliğe zaman içinde ulaşır.”
*
Bu videolar kimilerine masum ve eğlenceli gelebilir. Oysa, şiddeti zihninde eğlenceyle eşleştiren çocukların ileride başkalarının acısından keyif alan yetişkinler olması ihtimal dışı değil. Birilerine işkence yapılmasından keyif alan insanları düşünün; onlar gibi.
“Oradaki 3-5 videoyu kaldırsanız ne fayda eder?” diyor Dedeoğlu, “Esas olan, insanların bunlara gülmez hale gelmesi. ‘Bunun nesi komik?’ duruşunu sergileyenlerin sayısı artarsa insanlar bu görüntüleri paylaşmaz. Bunun gururla sergilenecek bir durum olduğu yanılgısından uzaklaşabilmek lazım.”
Suç oranlarının, suça sürüklenen çocukların sayısının, taciz ve tecavüzün, şiddetin hızla arttığı Türkiye’de, anlaşılan o ki, şiddete teşvik evlerin içine girmiş.
Devletimiz doğum kontrolünü tarihin çöplüğüne atmakla falan uğraşacağına biraz da aile içi eğitime enerjisini harcasa iyi olmaz mı?