Dünya
Deutsche Welle

Yorum: Steudtner'in serbest bırakılması skandalı önledi

Alman insan hakları savuncusu Steudtner’in serbest bırakılması Türkiye’de hukuk devleti ilkelerinin geçerli olduğuna mı işaret ediyor? Christian Buttkereit, yorumunda bu soruyu “hayır” şeklinde yanıtlıyor.

26 Ekim 2017 19:28

Peter Steudtner serbest kaldı, Türkiye'yi terk ederek, Almanya'ya geri dönmesi bekleniyor. Bundan farklı bir gelişme, Uluslararası Af Örgütü'nün Temmuz ayında düzenlediği insan hakları konulu toplantıya yönelik baskın ile başlayan skandalın devam etmesi olurdu.

Asılsız suçlamalar, zayıf iddianame

Peter Steudtner ve diğer insan hakları savunucularına yönelik suçlamaların yanı sıra iddianame de zayıf. Steudtner, çarşamba günü mahkemede yaptığı savunmasında da bunu ifade etti. 11 sanığa yönelik 16 sayfalık iddianame kanıt yerine iddialardan oluşuyor. Steudtner, mahkemede bütün bu iddiaları çürüterek, terör suçlamasını reddetti, tanıkların inandırıcılığına ilişkin kuşkularını dile getirdi ve insan hakları savunucuları için seminerlerin rutin olarak düzenlendiğini belirtti.

Steudtner'e yönelik terör suçlamalarının asılsız olduğunu, Steudtner'in seminerin ertesi günü Angola'ya gidecek olması nedeniyle Türkiye'ye gelmek istememesi de ortaya koyuyor. Steudtner, ancak kendi yerine bu toplantıya katılacak birini bulamadığı için Türkiye'ye geldiğini anlattı. Angola yerine Türkiye'de Büyükada'ya giden Steudtner cezaevine konuldu. Steudtner, Türkiye'deki toplantıda stres yönetimi ve verilerin güvenliği hakkında bilgi vermişti. Dünyanın çeşitli yerlerindeki insan hakları örgütleri tarafından bu konularda aranan bir uzman.

Farklı bakış açıları

Fakat katılımcıların cep telefonlarındaki hassas verileri nasıl şifreleyeceğini ve acil bir durumda polisten nasıl saklanacağını öğreneceği bir seminer zararsız mı? Bu soruya "evet” yanıtı veren Steudtner'e göre konu herkesi ilgilendiriyor. Steudtner, cep telefonunu kaybeden ve telefonu yanlış kişilerin eline geçen hiç kimsenin banka hesaplarının talan edilmesini istemeyeceğini belirtti.

Ancak Türk tarafının bakış açısına göre durum farklı: Devlete güvenmediği belli olan insanlar burada bir araya geldi. Bu, karşılıklı bir güvensizlik. Siyasi daha doğrusu sol eğilimli veya Kürt yanlısı olarak nitelendiriliyorsa, hükümet makamlarında kuşku uyandırıyor. Sıradan işler hızla komplo teorilerine dönüşüyor. Özellikle de beşinci kez uzatılan Olağanüstü Hal döneminde.

Böylelikle de bu semineri düzenleyen insan hakları örgütleri, aslında zararsız bir toplantının Olağanüstü Hal döneminde güvenlik için bir tehdit oluşturduğu suçlamasıyla karşılaşabiliyor. Diğer yandan, Steudtner ve İsveçli meslektaşı Ali Gharavi'nin aktardığı bilgilere insan hakları böyle bir zamanda ihtiyaç duymayacaksa, ne zaman ihtiyaç duyacak?

Af Örgütü kaygılı

Uluslararası Af Örgütü bu davayı bir uyarı işareti olarak görüyor. Steudtner ile birlikte Af Örgütü'nün Türkiye şubesinin iki yöneticisi sanık sandalyesinde oturuyordu. Duruşmayı izleyen Af Örgütü'nün Almanya'dan bir temsilcisi, örgütün 55 yıllık tarihinde böyle bir durumla karşılaşılmadığını dile getirdi. Eğer Türkiye, Af Örgütü çalışanlarını mahkûm ederse, benzer bir çizgi izleyen ülkelerde de aynı tutumun sergilenmesinden endişe duyulduğunu da sözlerine ekledi. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu'nun davanın ilk duruşmasında mahkeme salonuna gelmesi biraz teselli edici bir durumdu.

Türk-Alman ilişkileri

Alman tarafının bakışına göre siyasi olarak tutuklu bulunan Almanlara yönelik bu davalar, Türk-Alman ilişkilerinde kurtarılacak bir şeyin kalıp kalmadığına ilişkin bir ölçüt oluşturuyor. Türk tarafının bu konuda iyi niyet göstermek için ilk fırsatı, Alman vatandaşı çevirmen ve gazeteci Meşale Tolu'nun davasının ilk duruşmasıydı. Ancak Türkiye, Tolu'nun tutukluluğuna devam edilmesi kararı ile bu fırsatı değerlendirmedi.

Steudtner'in durumu ise farklı. Berlinli Steudtner, evine geri dönebilir ve dört hafta sonra İstanbul'da yapılacak ikinci duruşmaya katılıp katılmama konusunda kendisi karar verebilir. Fakat bu duruşmaya katılması pek beklenmiyor. İddianamenin zayıf olduğu göz önünde bulundurulduğunda, aslında serbest bırakılması gerekirdi ve Türkiye ile Almanya arasındaki gerilim açısından da çok olumlu bir sinyal olurdu.

Hâlâ bir hukuk devleti mi?

Bu dava, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu gösteriyor mu? Hayır. Birincisi Steudtner beraat etmedi ve Meşale Tolu hâlâ 15 yıl hapis cezası tehdidiyle karşı karşıya. Türkiye kökenli Alman gazeteci Deniz Yücel'in davası ise en zoru. Şubat ayının ortasından bu yana cezaevinde olan Deniz Yücel hakkındaki iddianame henüz hazır değil, duruşma tarihi bilinmiyor. Deniz Yücel'e yönelik suçlamalar, Steudtner'e yönelik suçlamalardan daha ağır. Hem Türk hem de Alman vatandaşı olan Deniz Yücel'in kaderi tamamen Türkiye'nin elinde bulunuyor. Ama Ankara Yücel'i karşılığında bir şey almadan serbest bırakmayacak.

Christian Buttkereit

©Deutsche Welle Türkçe

Güneybatı Radyo-TV Kurumu (SWR) için çalışan Christian Buttkereit İstanbul ARD radyo muhabiri olarak görev yapıyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle