Dünya
Deutsche Welle

YORUM: Schengen'in sonu mu?

Altı Avrupa ülkesinde sınır kontrolleri yeniden başlatıldı. Barbara Wesel kontrollerin ekonomik ilişkileri olumsuz etkileyeceği ve Schengen anlaşmasını tehlikeye atabileceği görüşünde.

06 Ocak 2016 12:21


İsveç'in Malmö kentini Danimarka'nın başkenti Kopenhag'a bağlayan Öresund köprüsünde sınır kontrollerinin yeniden başlatılması büyük tepki çekti. Her gün köprü üzerinden gelip gidenlere zaman ve para kaybettiren uygulama yüzünden başka iş aramaya ya da köprünün karşı yakasına taşınmaya karar verenler oluyor. Kontroller aynı zamanda bütünleşmiş sayılan sınır bölgesinin ekonomik gelişmesini de engelliyor. Akıllarda, ‘Schengen'in sonu mu geldi?', sorusu dolaşıyor. Lüksemburg'un bu şirin kasabası 30 yıl önce Avrupa'daki iç sınırları kaldırmak amacıyla 30 yıl önce imzalanan anlaşmaya adını vermişti. Şimdi Schengen Avrupa birleşme sürecinin başarısızlığa uğramasının sembolü olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Avrupa Birliği'nin (AB) en büyük kazanımları ortak para birimi Euro ve Schengen anlaşması olmuştu. Eski milli sınırların ayırdığı yerler Şengen sayesinde çalışma, oturma, eğitimin bütünleştiği büyük bölgelere dönüşmüştü. Sınır bariyerleri ile pasaport kontrollerinin yerini olağan komşuluklar almıştı. Şimdi daha fazla mültecinin gelmesini önlemek için bu avantajlar tehlikeye atılıyor. İsveç hükümeti mantıklı davranacak olsaydı, önce Schengen'in neler kazandırdığının hesabını yapması gerekirdi. Sınır bölgelerinde ekonomik durumun bozulmasıyla daha fazla mülteci kabul etmek arasındaki farkı bulmaya çalışırdı.

Mantığın yerini duygular aldı

Problem de zaten buradan kaynaklanıyor. Mantıklı tezler yerine duygular konuşuyor. Milli kontrolün kaybedilmesi, yabancıya set çekmek, problemlerin savuşturulduğu sanılan eski zamanlara duyulan nostaljik özlem. Avrupalıların mantalitesinin on yıllardır kaydedilen Avrupa'nın bütünleşmesindeki başarılara ayak uyduramadığını düşünmek geliyor, insanın içinden. Avrupalı, başı dara girdiği zaman selameti geçmişin milli devlet anlayışında arıyor. Avrupalı politikacılar da hiç direnmeden teslim bayrağını çekiyorlar. Angela Merkel haricindeki liderler karşı koymadan sağ popülistlerin yükselişine seyirci kalıyorlar. Stockholm, Kopenhag ya da Paris'teki siyasi elitler yeniden milli sınırlara çekilmenin nelere mal olacağını halka anlatmak yerine, sağın baskısına boyun eğiyorlar.

Aylardır Doğu Avrupa'nın siyasi gerilemesine odaklandığımız için bizde de sağ popülistlerin olduğunu göremiyoruz. Eskiden liberal sayılan kuzey Avrupa'da da güçleniyorlar. Komşu Fransa'da da ürkütücü bir şekilde artıyorlar. Yıkıcı güçleri bütün Avrupa'da kendini hissettiriyor. Almanya Başbakanı ise iyimserliği yüzünden fiyaskoya uğrama tehlikesiyle karşılaşıyor. Angela Merkel Brüksel'deki son AB zirvesinde Avrupa'nın kavrama yeteneğinden söz etmiş ve üye ülkelerin çoğunlukla mülteci krizinde dayanışmaya ihtiyaç olduğunu idrak edeceğini söylemişti. Merkel'in söyledikleri henüz olmadı. Çoğu AB ülkesi çözüm arayışına katkıda bulunmak yerine, mülteci krizinde fazla yumuşak görünmemek için siyasi ve ekonomik kayıpları göze alıyor.

Schengen artık kurtarılabilir mi? Sınırların olmadığı Avrupa idealini yaşatabilmek için planlanan dış sınırların korunması, ortak mülteci politikası ve diğer birçok olumlu proje için geç kalınmış olabilir. Mülteci baskısını azaltmak için Türkiye ile varılan kuşku götürür anlaşma şimdiye kadar mülteci sayısını azaltmaya yaramadı. Suriye krizine çözüm bulma çabaları da Suudi Arabistan ile İran arasında patlak veren gerginlik yüzünden tehlikeye girdi. Manzara umut vermiyor. Avrupa yılla kötü girdi. Biraz olsun iyimserlik kazandıracak hiçbir emare bulunmuyor. Önümüzdeki aylarda kötü gidişata dur denemez ise 2016 Avrupa'nın felaket yılı olabilir.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle