Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uzun zamandır yoğun eleştirilere maruz kalıyor. İnsan haklarını ihlal ediyor, muhalif ve eleştirel olanları tutukluyor (insan hakları savunucuları ve gazetecilerin kendi ülkesinden veya yabancı olması fark etmiyor), Suriye ve Türkiye’nin güneydoğusuna askeri müdahalede bulunuyor, Türk ekonomisinin krize girmesine yol açıyor ve siyasi İslam’ı savunan ve aşırı İslamcı çevrelerden para alan bir partinin liderliğini yürütüyor. Ve bu kişi Almanya'ya bir devlet ziyareti gerçekleştirmesinin yanı sıra hafta sonunda Köln'de Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlı yeni Merkez Camii’nin açılışını yapacak.
Bu kadar çok soru işareti yaratan bir siyasetçi hayret verici bir şekilde, Almanya Federal Cumhuriyeti'nin en üst düzey temsilcileri tarafından onuruna akşam yemeği verilerek ağırlanıyor. Zorbalıklar yapan bir diktatör, Türkiye ile ilişkileri iyileştirmek ve yakınlaştırmak gerektiği şeklindeki sudan sebeplerle bu ülke tarafından saygıyla karşılanıyor. Birçok medya kuruluşu da, bu fikri hiç eleştirmeden kabul ediyor. Alman siyasetinin bazı kesimleri gerçekten hiçbir şey öğrenmedi mi? Diktatörler ile ne bir ziyafet sofrasına oturulur ne de çay içilir. Eğer susamışlarsa, onlara en fazla bir bardak su verilir. Ama daha fazlası değil.
Türk hükümetinin uzantısı DİTİB
DİTİB, Diyanet İşleri Başkanlığı'na dolayısıyla Türk hükümetine bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Kaç kere daha tekrarlamak gerekiyor? Burada söz konusu olan Almanya'da faaliyet gösteren herhangi bir sorunsuz İslami kuruluş değil! Son derece güncel askeri ihtilaflar yaşanırken Müslümanların Türk milliyetçiliğine ve savaşa ant içmelerini sağlamak için bazı DİTİB camilerinde siyasi savaş nutukları atıldı.
DİTİB/Diyanet cinsiyet eşitliğinin yeterince kabul edilmemesi, antisemitizm, homofobi, siyasi İslam propagandası gibi birçok konuyla doğrudan ilişkili. Bu bakımdan ideolojik olarak besleyici olan Ankara'daki Diyanet İşleri Başkanlığı. 2016 yılında DİTİB'in yayımladığı bir çocuk dergisinde şehitliğin yüceltilmesi korkunç örneklerden biriydi.
DİTİB/Diyanet'in Almanya'da Türk hükümeti adına siyasi faaliyetlerde bulunduğu da son derece açık. Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın DİTİB'in izlenmesi konusunu nihayet incelemeye alması, çoktan beridir gerekli olan ve bu nedenle de memnuniyetle karşılanması gereken bir durum.
Erdoğan'ın ve DİTİB/Diyanet'in Türk milliyetçiliği ile harmanlanan İslam anlayışı, Avrupa Birliği'nin değerleri ve Alman anayasası ile bağdaşmıyor ve bunların ne Almanya'da ne de Avrupa'da yeri var. DİTİB/Diyanet'in faaliyetleri Almanyalı Türkleri "iyi Müslümanlar” (AKP seçmenleri) ve "kötü Müslümanlar” (AKP karşıtları) olarak görülen Erdoğan destekçileri ve Erdoğan karşıtları şeklinde bölüyor.
O nedenle Erdoğan gibi otoriter, İslamcı bir iktidar sahibinin Köln'de yeni yapılan Merkez Camii'nin açılışını yapacak olması Almanya'nın acizliğini gösteriyor. Açıkça ifade etmek gerekirse bunun anlamı şu: Yeni DİTİB camiinin bu şekilde açılışı, siyasi İslam ve Türk milliyetçiliğinin topluma yerleşmesinin önünü açıyor. Din özgürlüğünden sadece kendi din anlayışına ve kendi milliyetçiliğine özgürlüğü anlayan bir yer kutlanmış oluyor. Bu etkinlik, bir yandan Türkiye Cumhurbaşkanı ve onun büyük çoğunluğunu - eğer bunlar sadece eleştirel olmayan yol arkadaşları değillerse - iktidar düşkünü İslamcıların oluşturduğu destekçileriyle meşruluk kazanıyor. Diğer yandan da, tüm bu temaşaya destek vererek, eleştirel yaklaşım sergileyenleri siyaseten dışlayan bazı Alman siyasilerle meşrulaşmış oluyor.
Temel değerlerimizle bağdaşmayan İslam anlayışı
Bunun Almanya'daki uyum siyaseti açısından nasıl sonuçları olacak? DİTİB/Diyanet'e bağlı bir çok camide anayasayı ve İnsan Hakları Evrensel Beyannanemesi'ni ihlal eden bir İslam anlayışı aktarılıyor. Bu, Almanya'daki uyum siyaseti açısından kesinlikle kabul edilemez, zarar vericidir ve mevcut sorunları çözmek yerine yenilerini yaratır. Türkiye'de geçen yıl yapılan anayasa referandumunda Almanya ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinde kaç kişinin bir otokrata oy verdiğini görmek yeterli bir uyarı değil miydi? Bu İslamcı iktidar sahibine Almanya'da bu kadar kibar davranmak ve kendi siyasi gösterisi için bir sahne sunmak şart mıydı?
Erdoğan için verilen yemek için gönderilen daveti reddeden bütün cesur insanları tebrik ediyorum. Almanya Federal Cumhuriyeti'nden almış olduğum Liyakat Nişanı nedeniyle bu tür yemeklere ara sıra sıra davet edilmemden dolayı eğer bu akşama da katılmam istenseydi, ben de katılmayı reddederdim. Cuma akşamı Berlin'de düzenlenen protesto gösterisine katılacağım. Suç işleyenler karşısında herşeyi içine atıp susmak olmaz.
Avukat, yazar ve kadın hakları savunucusu Seyran Ateş, aynı zamanda 2017 yılında Berlin'de hizmete açılan laik ve liberal İslam'ı savunan İbn-i Rüşd-Goethe Camii'nin kurucusu.
Seyran Ateş
© Deutsche Welle Türkçe