Gündem

'Yılmaz Özdil'in faciayla ilgili söylediklerinin ve yazdıklarının tamamına katılıyorum'

Cüneyt Arcayürek: 10 yaşındaki çocuk, polis derdest edince altına işiyor, medya da RTE korkusundan!..

21 Mayıs 2014 18:44

Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek, Halk TV'de Soma faciasına ilişkin yaptığı “müstehak” açıklaması tartışmalara neden olan Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’i savundu.

Arcayürek, “Özdil’in daha önceki günlerden düne kadar yazdıklarına, Halkçı TV’de facia ile ilgili bütün söylediklerine katılıyorum ve yalakalık dışında kalan, üç beş liraya kalemlerini RTE’ye tutsak eden medya dışında kalmaya özen gösteren “öteki medyadan” Özdil ve hatta Yazgülü Aldoğan için, yahu bir kez olsun şu 12 yılda, evet bir kez topluca RTE’ye karşı direnişe geçmeyişini hayretle, şaşkınlıkla izliyorum” dedi.

Erdoğan'ın "sürüngen" nitelemesi yaptığı Özdil, Halk TV'ye yaptığı açıklamada "Sürüngenler omurgalı hayvanlardır, Allah insanı omurgasız olmaktan korusun" ifadesini kulland

Cüneyt Arcayürek’in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (21 Mayıs 2014) nüshasında yayımlanan “Yalnız Değilsin Özdil!..” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Yalnız Değilsin Özdil!..’

 

Gerçeği söylemek gerekirse, aslında RTE ve AKP iktidarı yazılan onca eleştiriyi çoktaaan hak etmişti. Fakat Yılmaz Özdil’in vurguladığı gibi,

“Burada asıl mesele şu: Somali’ye ağlayanlar, Soma’da insanları yumruklayanlar, Soma’da insanları yerlerde tekmeleyenler kimdi?

Kendi günahlarını başka yöne çekmeye çalışıyorlar.

Bu aslında AKP döneminin tipik propaganda dönemi.

Önce iftira atıyorlar, sonra kendini savun bakalım diyorlar. Yani bu Balyoz davasında da böyledir. Ergenekon davasında da böyledir.

Odatv davasında da böyledir.

İnsanları yalanlarla, iftiralarla karalıyorlar, ondan sonra ‘Hadi git şimdi kendini savun’ demeye getiriyorlar”. (19 Mayıs 2014-Hürriyet)

***

Başbakan’ın 19 Mayıs gününü fırsat bilerek topladığı gençlere yaptığı konuşmanın özü, Yılmaz Özdil’in yukarıda aktardığımız vurgulamaların ta kendisidir.

Soma faciasının ilk iki günü işletmeye toz kondurmadı.

Sonra baktı ki hava tersine esiyor. Çark edip önce işletmeyi ve sonra da faciadaki sorumluluğuyla hak ettiğinin karşılığını gösteren eylemlere ve medyada kaldıysa iki üç kişiden biri, zaten aylardır haklı eleştirilerine diş bilediği Özdil’i, Hürriyet’ten kovmaya çağırdı Aydın Doğan’ı; hem de açık canlı yayında söylemeye, medyaya kinini öfkesini kusmaya başladı.

Özdil’in daha önceki günlerden düne kadar yazdıklarına, Halkçı TV’de facia ile ilgili bütün söylediklerine katılıyorum ve...

... Yalakalık dışında kalan, üç beş liraya kalemlerini RTE’ye tutsak eden medya dışında kalmaya özen gösteren “öteki medyadan” Özdil ve hatta Yazgülü Aldoğan için, yahu bir kez olsun şu 12 yılda, evet bir kez topluca RTE’ye karşı direnişe geçmeyişini hayretle, şaşkınlıkla izliyorum.

RTE’nin, patronuna Özdil’i kovma çağrısına kadar götürdüğü saldırılarını medyada duyan, işiten, izleyen yok sanki.

Hemen bütün sütunlar, köşeler başka hava çalıyor. Utanç verici bir tablo medya dünyası için.

10 yaşındaki çocuk, polis derdest edince altına işiyor. Medyada RTE korkusundan!..

RTE’nin yönettiği bir ülkede zaten valisinin, Emniyet müdürünün açıklamalarına nasıl inanacaksın?

Örneğin, çocuk 10 değil 13 yaşında imiş, eylemcilerle birlikte imiş falan filan diye açıklamalar yaparak RTE’ye layık, insanlıktan da devlet yöneticisi olmaktan da nasiplerini alamadıklarını kanıtlıyorlar.

***

20 Mayıs. Özdil, dün Hürriyet’teki köşesinde:

“Duyguların sızlar ayaz gecelerde...

Düşünürsün. Bu kadar mı alçak olabilirler?

Kimler ekti bu nefret tohumlarını memleketime?

Hangi kindarlar yetiştirdi bu haysiyet cellatlarını?

Kim kurdu bu linç mangalarını?

Kaç paraya satıyorlar kalemlerini, yalamaktan pütür kalmamış dillerini?

Düşünürsün...

Somali’ye ağlayıp Soma’yı yumruklayanları, yerlerde tekmeleyenleri?

Ürperirsin, soğuk ter gibi...

Ya da gözyaşı gibi…

Süzülür yağmur damlaları, tentenin derisinden, silersin yanaklarını usulca, parmaklarının ucuyla...

... Baş başa kalırsın yalnızlığınla” diyor. Hayır dostum, cesur yürekli meslektaşım Özdil:

Baş başa kaldığını söylediğin dün de bugün de yazdığın gerçeklerde yalnız değilsin. Belki bir elin parmakları kadar az ama senin gibi düşünen, yazan...

... Gaddarlığı, diktatör özentisi kişiliğiyle, devlet olanaklarını kendi kişisel ihtirasları ve duygularını tatmin etmek uğruna kullanarak -bana kalırsa devlete karşı suç işleyen- bu Başbakan’a direnen, karşı duran bu meslekte hâlâ üç beş gazeteci var...

... Kuşkun olmasın RTE, kaleminden başka hiçbir gücü olmayan, senin gibi ulusal iradeyi amaçları dışında kullanma yetisi de bulunmayan Yılmaz Özdil...

... Demokrasi tarihinde topluma olan görevini yapan bir gazeteci olarak çoktan yerini aldı.

***

Özdil olayının gündeme getirdiği bir başka sorun, bizim bir başka talihsizliğimiz şu:

Özdil’i kovdurmayı üstelik saldırgan bir dille TV’lerde açıklayan RTE’ye karşı medyanın suskunluğuna karşın, gerekli somut ve eylemsel yanıt verecek, bu demokrasi ayıbına karşı başını parti içerisindeki dalgalanmalardan kaldırıp bakamayan bir ana muhalefetimiz olması!

Tek umut seçmenin vicdanı ve sandığa uzanan elinin RTE’ye oy vermemesi dileği.

O da bak sağına bak soluna, her seçimde yoğ imiş bu milleti bahtı kara maderinden kurtaracak dedirtiyor insan mantığına, aklına!

Erdoğan'ın 'sürüngenlikle' itham ettiği Yılmaz Özdil, bugün kaleme aldığı yazıda hakkında yapılan eleştirilere şöyle cevap verdi:

 

'Ocağı Yılmaz patlattı' da diyebilirdi

 

Polis, Soma protestolarında 10 yaşındaki çocuğu sürükleye sürükleye gözaltına almaya kalkıştı, çocuk korkudan altını ıslattı, bu rezaletin fotoğrafları teee Yeni Zelanda’dan Kanada’ya kadar bütün dünyada yayınlandı.

İzmir valiliği vaziyeti izah etti, çocuğun aslında şefkatli polis amcaları tarafından göstericilerden korunduğu, pantolonundaki ıslaklığın işeme değil, toma suyu olduğu ifade edildi.

*

Başbakanımızın müşaviri Yusuf, Soma’da vatandaşı yerlerde tekmeledi, Yusuf’un kafaya vole atarken çekilmiş görüntüleri, teee Japonya’dan Arjantin’e kadar bütün dünyada yayınlandı. AKP sözcüsü vaziyeti izah etti, aslında Yusuf’un saldırıya uğradığını, ayağının yaralandığını, doktorun Yusuf’a yedi gün çalışamaz raporu verdiğini, öyle bilip bilmeden yazmamamız gerektiğini ifade etti.

*

Başbakanımız, Soma’da yuhhh çeken vatandaşların üstüne yürüdü, yuh çekerseniz tokadı yersiniz diye tehdit etti, markete soktular, ilk yakaladığı vatandaşa daldı, bu hadisenin, önden, arkadan, yandan, neredeyse her açıdan çekilmiş cep telefonu görüntüleri, teee ABD’den Rusya’ya, Finlandiya’dan Güney Afrika’ya kadar bütün dünyada yayınlandı. AKP sözcüsü vaziyeti izah etti, öyle bi görüntü yok dedi.

*

Başbakanımızın markette daldığı Somalı vatandaş, önce çıktı vaziyeti izah etti,“Sayın başbakanımız istem dışı tokat vurdu, isteyerek vurduğunu sanmıyorum, kendisini seven biri olarak, şu anda Soma kömür işletmesinde çalışıyorsam, onun sayesinde çalışıyorum, o esnada dondurma dolabının önüne düştüm” dedi. Bilahare izahını değiştirdi, “Sayın başbakanımız bana vurmadı, beni korudu, başbakanımızın bana tokat attığını zannettim, sonra olayı çözdüm, başbakanımız bana müdahale eden korumaları itti, o esnada dondurma dolabının önüne düştüm” dedi.

*

Vaziyeti, dondurma dolabının önünden izah edeyim...

*

Başbakanımız, aslında beni korumak istemiştir, istemdışı olarak “onu kapının önüne koyun” demiştir. İsteyerek kovdurtmak istediğini sanmıyorum. Aslında önce bizzat beni kapının önüne koydurmak istediğini zannettim, sonra kendisini seven biri olarak, olayı çözdüm... Basın özgürlüğünde maden ocaklarından farksız olan Türkiye’de gazetecilik yapıyorsam, onun sayesinde yapıyorum!

----------------------

NOT...
Takdiriilâhidir. Başka gün kalmamış gibi, tam da milli mücadelenin başladığı gün, Mustafa Kemal’in doğum günüm dediği 19 Mayıs’ta, iftirayla işten atılmamın istenmesi, kendi payıma, onurdur.

İlgili Haberler