T24- Ahmet Türk'e atılan yumruğu 'adaletin tokmağı' olarak değerlendiren Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil'in dünkü yazısı köşe yazarları arasında polemiğe neden oldu. Çoğunlukla eleştirilen Özdil'in yazısını Hürriyet yazarlarından Ertuğrul Özkök savunurken en sert tepkiyi Taraf Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Yıldıray Oğur verdi. Oğur, Özdil'in yazısını eleştirirken, "Radikal Kemalizm" tehlikesine dikkat çekti ve "Bundan 10 yıl sonra Milli Güvenlik Kurulu’nda en öncelikli iç tehditler arasında 'Radikal Kemalizm tehdidi' diye bir şey çıkarsa kimse şaşırmasın" dedi.
Yeni iç tehdit: Radikal Kemalizm
Taraf gazetesi Yıldıray Oğur
“PKK karşıtı bir genç, PKK yanlısı açıklamaları nedeniyle eleştirilen Ahmet Türk’ü yumrukladı. Ağzı burnu kanayan Türk zor kurtuldu. Olacağı buydu dedirten olay...”
Daha fazla mide bulandırmaya gerek yok.
Önceki gün aramızdan 150 bin kişi Sözcü gazetesindeki bu manşeti okudu.
O 150 bin kişi arasında, bizim apartmanın en alt katında oturan emekli öğretmen komşularım, işe giderken karşılaştığım her sabah kalkıp bayiden bir Sözcü ve bir Hürriyet alan ev hanımı komşum, “ancak bu gazete beni kesiyor” diyen ODTÜ mezunu eski bir Kemalist tanıdığım, geçenlerde Ada’da gördüğüm, sahilde oturup hararetle bu gazeteyi okuyan güneş gözlüklü o sarışın kadınlar da var.
Hadi diyelim 160 bin kişinin okuduğu bu gazeteyi dikkate almıyorsunuz.
Sözcü gazetesinin açık nefret suçu, Vakit gazetesinin nefret suçları kadar, STV’deki spikerin saçmalamaları kadar dikkatini çekmiyor Ayşenur Arslanların, NTV’deki Yazı İşleri’nin, bu pasları kaçırmayan Mehmet Yılmazların, Ahmet Hakanların, gazeteciler derneklerinin, Basın Konseyi’nin.
“Onlar önce Baykal’a atılan yumurtaları kınasınlar” gibi omletlik bir kafayla olaya bakan dengeciler için münferit bir olay bu. Vakit İslamcıların bunlar da Kemalistlerin yaramaz çocukları zaten.
Peki, ya 500 bin kişinin okuduğu Hürriyet’in, beş dil bilen reklamcıdan ayda beş bin dolar kazanan borsacıya forward rekortmeni yazarı Yılmaz Özdil’in güya başkalarının düşündüklerini aktarır gibi yapıp söylediği “Yumruğunu adaletin tokmağı yerine koyup, Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu...” cümleleri de dikkatinizi çekmeyecek mi?
Yılmaz Özdil de mi münferit? “Yanlış yapmış ama çok tatlı ve komik” öyle mi? Yarın annesinin Mardinli olduğu üzerine Kürtçe bir yazı yazar, Ahmet Türk’ün açık adresini verdiği yazlık evine baklavasıyla gider olayı çözer, olmadı en goşist 1 Mayıs yazısıyla sizi mest eder, AKP’ye öyle bir çakar ki içinizin yağlarınız erir değil mi? Böylesine bu sokağın esnafı, öylesine bu camianın kaşarlı bir faşizm çeşididir onunki, öyle mi?
Zaten Ahmet Türk’e hiç üzülmedik diye açıklama yapan Türk Solu dergisi ekibinin kurduğu Ulusal Parti de dikkate alınmayacak kadar marjinal bir gruptur.
Saldırganlar münferit, olay münferit, 150 bin satan gazete münferit, 500 binlik büyük gazetenin en popüler yazarı münferit.
Bu münferit lafı size de bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu? Bir zamanlar İslamcılar, solcular, milliyetçiler yaptıkları hatalarının başlarına bela olmaması için her şeye “münferit” derlerdi. Şimdi münferit sırası Kemalistlere mi geldi?
Bu marjinallerin, bu münferitlerin hepsinin Kemalist, ulusalcı olması da bir tesadüf mü?
Hadi saldırgan maganda. Nişantaşı, Ulus, Adalar’da yok satan Sözcü de mi maganda? Hürriyet’in üçüncü sayfası teslim edilen yazarı da mı maganda? Ya internette Ahmet Türk haberlerinin altına “oh olmuş” diye yorum yazan o binlerce insan?
Yunus Emre’nin divanını ele geçirmiş softa Molla Kasım gibi, bir nehrin kenarına oturup hoşuna gitmeyen her şeyi parçalayıp suya atanlar.
Üç tane paşanın tavuğuna kış dendi diye insan haklarını hatırlayanlar.
“Münferit” diye diye şımartılan bu “Radikal Kemalizmin” artık 150 bin kişinin evine giren gazeteleri olması, Hürriyet’in köşelerini ele geçirmesi, internet yorumlarının yüzde 80’nine hâkim olması sizi korkutmuyor mu? Ahmet Türk’e yumruğa Ülkü Ocakları, Alperenler bile karşı çıkarken buna bir tek radikal Kemalist grupların destek vermesi sizi endişelendirmiyor mu?
Yıllardır, irtica, bölücülük diye korkuttuğunuz, sizin dolduruşunuzla ruh sağlıklarını yitiren bu kabalalıkların gittiği yer sizi korkutmuyor mu?
Bundan 10 yıl sonra Milli Güvenlik Kurulu’nda en öncelikli iç tehditler sıralamasında karşımıza “Radikal Kemalizm tehdidi” diye bir şey çıkarsa kimse şaşırmasın.
O halde bu insanlar daha fazla radikalleşmeden bir şeyler yapmaya başlasanız iyi olacak. Bizi zaten dinlemiyorlar. Belki sizi dinlerler...
Geçmiş olsun Sayın Baykal
Ertuğrul Özkök-Hürriyet
...
Sonra Yılmaz Özdil’in dünkü yazısını okudum.
Her zamanki olağanüstü zekâ, ondan üstün üslup ve espriye yazılmış bir yazı.
İlk okuyuşta insana “Acaba Ahmet Türk’e saldıranları mı savunuyor” dedirten bir yaklaşımla kaleme alınmış.
Ama hiç öyle değil.
Okurken birden elimi başıma vurdum ve “Hay Allah” dedim.
CHP Genel başkanı Deniz Baykal geçen hafta Van’da saldırıya uğradı.
Ben açıp Deniz Bey’e bir geçmiş olsun demedim.
Üzerine bir satır yazı bile yazmadım.
Peki Samsun’daki saldırı da, Van’daki neydi? Yumruk yerine yumurta.
Bu kadar basit mi...
Sonra, oturup Samsun’daki saldırıya ağır sözlerle girişen başka insanların yazılarını okudum.
Benim hatırladığım onların hafızasında da bir Deniz Bey tutukluğu olmuş. Yılmaz Özdil, işte hepimizin hafızasındaki bu tutukluğu çok güzel suratımıza vuruyor.
Şimdi oturup bu sorunun cevabını çok iyi düşünmeliyiz.
Yılmaz’ın bahsettiği o papyonlu arkadaşın, “Samsun-Trabzon, İzmir-Bursa hattında yapılanmalar var” diyerek, Batı’da Kürtlere karşı oluşan tepkiyi eleştirdiği olayın bu tarafına da mutlaka bakmamız lazım.
Evet şimdi gelin hep birlikte soralım bakalım.
Ahmet Türk’e yapılan saldırıya gösterdiğimiz ve çok da iyi yaptığımız o enerjik tepkiyi, Deniz Bey’e yapılan saldırıda neden göstermedik?
Reha Muhtar-Vatan
Sivil vatandaşa "devletin boşluklarını doldurma görevi verenler faşisttirler..."
Böyle komik benzetmeler yapılmaz...
Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı “toplumsal infial kontenjanından” haklı göstermek için “PKK da terör yapıyor!.. Ona neden ses çıkarmıyorsunuz?” diye yorum yapılmaz...
PKK bir terör örgütü!..
Onun amacı zaten terör, onu yaygınlaştırmak, onu kullanarak mevzi kazanmak...
“PKK’ya ses çıkarmıyorsunuz” deyip, toplumsal infial ve hassasiyetleri arkana alıp, Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı “anlaşılabilir” kılmak faşist bir anlayıştır...
Bunu sokaktaki bir vatandaşın seslendirmesi rahatsız edicidir ama belki mazur görülebilir...
Lakin kamuoyu oluşturan gazetecilerin bunu yazıp söylemesi tehlikeli ve utanç vericidir...
Herkes bir silkinmeli ve kendine gelmeli...
Enis Berberoğlu iyi, çevresi kötü
Ahmet Kekeç-Star
...
Maksadım laf kalabalığı yaparak sütun doldurmak, sonra da sözü Enis Berberoğlu’nun çevresinden bir yazara getirmek...
Bu yazarın ismi Yılmaz Özdil.
Kendisi, ülkücü-ulusalcı kırması bir şey. İzmirli...
İzmir’e, “karaşın” vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bir bölgeden göç ettiği sanılıyor. Yalçın Küçük ve Soner Yalçın olsa da şunun onomastiğine bir baksa... Ne kadar İzmirli, anlasak...
İzmir böyle olduğu için mi Yılmaz Özdil böyle, yoksa Yılmaz Özdil böyle olduğu için mi İzmir de “böyleymiş” zannediyoruz? Bizi bu dilemmadan ancak Yalçın Küçük ve yamağı Soner Yalçın kurtarabilir.
Neyse, işbu İzmirli arkadaş dün bir yazı yazdı, mahut “yumruk” hadisesini yorumladı... Yazısının başlığını da “Yumruk” koymuş zaten...
İnsanlığınızdan utanmayacaksanız, “Bu da neyin nesi?” demeyecekseniz, “Hâlâ bu görüşler nasıl bir gazete sütununda kendisine yer bulabiliyor” diye hayretlere gark olmayacaksanız, bazı alıntılar yapmak istiyorum:
Diyor ki Yılmaz Özdil, “Yumruğunu ‘adaletin tokmağı’ yerine koyup, Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu... Çünkü, teröristi meşru hale getiren ‘açılım’ saçmalığı, sadece bir tarafta değil, öbür tarafta da ‘eşkıyayı kahraman’ yapmaya başladı.”
Bitti mi?
Devam ediyor: “Bu ülkenin çocuklarına ateş edip öldürmek ‘demokratik hak’ kabul ediliyorsa, parti liderine girişmek niye ‘ırkçılık’ oluyor?”
Bitti mi?
Devam ediyor: “Mayın demokrasiyse... Yumruk niye faşizm sayılıyor?”
Bitti mi?
Devam ediyor ama bitsin artık...
Bu kafaya Enis Berberoğlu ne yapsın, Aydın Doğan ne yapsın, mahkemeler ne yapsın?
"Bir müsibet"
Rauf Tamer-Posta
Nitekim, Berlusconi’nin yüzünü gözünü dağıttılar. İtalyanlar’ın yarısı kınadı, öbür yarısı dalga geçti.
Demek ki Ahmet Türk’ün bu ülkede olağanüstü bir işlevi var. Demek ki onu önemli bir yerlere oturtmuşuz. Buna memnun olması lâzım.
Şu anda milletvekili bile değilken topladığı bu büyük ilgi, Türk ve Kürt Gençliği’nin gönül bağlarını sağlamlaştıracaktır.
Bir yumruğun bu kadar işe yarayacağı kimin aklına gelirdi?
...
Atılgan Bayar-Akşam
Yılmaz Özdil mazurdur
'Ali topu at. Pakize süs yap. Yılmaz yazı yaz', seviyesinde yazabilen Yılmaz Özdil mazurdur.
Sorumlu, Yılmaz Özdil'i 'büyük yazar' diye paketleyip, Hürriyet'e oturtanlar...
'Yaz, yazı yaz. Yılmaz, yazı yaz,' diye onu teşvik edenlerdir.
Çünkü, 'Ali topu at' üslubunun düşünsel derinliğinin şu kandırıkçı düzeyden daha ileri olabilmesi mümkün değildir:
'Bu ülkenin çocuklarına ateş edip öldürmek 'demokratik hak' kabul ediliyorsa, parti liderine girişmek niye 'ırkçılık' oluyor?'
Analiz etmeye lüzum yok, dikkat ettiğinde en düşük zeka bile, bu cümledeki numaraya rağmen saklanamayan sirkati görecektir.
Ama söylediğim gibi...
Yılmaz Özdil mazurdur. Sorumlu, onu 'büyük yazar' diye Hürriyet'e oturtan zihniyettedir.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin vatansever bilincinin Ahmet Türk'e yapılan saldırıyı kınamasını Milliyetçi aktivistler ayakta alkışlıyor ama, bu bilinç maalesef 'Ali topu at' düzeyindeki 'büyük yazar'ın zihnine tesir edemiyor.
...
Bu ülkenin insanları var güçleriyle ve bütün fedakarlıklarıyla yaralı demokrasilerini sarmaya çalışırken...
Medyanın, vatandaşın mil fersah gerisine düşüşünü hüzünle izliyoruz.