Gündem

Yılmaz Özdil, "Erdoğan'ın her gece kan ter içinde sıçrayarak uyanmasına sebep olan tabloyu" yazdı

"Zirveye tırmanırken yanından geçtiğin insanlara iyi davran derler"

11 Temmuz 2019 08:41

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "her gece kan ter içinde sıçrayarak uyanmasına sebep olan tabloyu" yazdı. Özdil'e göre Erdoğan'ı geçmişte övenler çevresinden ayrılırken ondan nefret edenler çevresini sarıyor. 

AKP'den ayrılan çeşitli isimleri ifadelerine yer veren Özdil, "Ali Babacan" başlığıyla yayımlanan yazısında şunları kaydetti: 

Abdüllatif Şener…
Akp kurucusuydu.
Yolsuzluklara isyan etti.
Şimdi Chp milletvekili.

Dengir Mir Mehmet Fırat…
Akp kurucusuydu.
“Ak Parti cici partidir” diyordu.
Hdp'ye geçti.
Şimdi “Tayyip Erdoğan'ın ruh sağlığı bozuk, yaşadığı korku nedeniyle hasta, eğer dua ile iyileşecekse dua edelim ama duayla olmaz, psikiyatriye gitmek lazım, etrafında bir avuç yalaka, saray soytarısı var, buna metal yorgunluğu denemez, çürüme bu, çürümeyi önlemek için kullandıkları tuz bile kokuyor” diyor.

Yaşar Yakış…
Akp kurucusuydu.
Akp'nin ilk dışişleri bakanıydı.
Şimdi “iktidar Ak Parti'yi bozdu, Erdoğan etrafına ‘evet efendim'cileri topladı, herkes biliyor ki, gemi su almaya başladığında gemiyi ilk terkedecek olanlar ‘evet efendim'ciler olacak” diyor.

 

Ertuğrul Günay…
Akp bakanıydı.
“Ak Parti demokrasinin güvencesidir, demokrasinin garantisidir” diyordu, “sayın liderimiz Tayyip Erdoğan ekonomik ve demokratik uygulamalarıyla Nobel alabilir” diyordu.
Şimdi “Akp'de bir otokrat var, ona teslim olmuş itaatkar kapıkulu tayfası var, Akp'de sadece Tayyip Erdoğan'ın ayak hizmetlerini gören bir grup var” diyor, “Tayyip Erdoğan hayatının en güçsüz, en çaresiz dönemini yaşıyor” diyor.

İdris Naim Şahin…
Akp kurucusuydu.
“Ak Parti'nin çok iyi korunması lazım, hep sahiplenilmesi, sevilmesi, sayılması, önemsenmesi lazım, Ak Parti nezle bile olmasın, Ak Parti öksürürse Türkiye zatürree olur” diyordu, “demokrasinin adresi Ak Parti'dir” diyordu.
Şimdi adres değiştirdi, gitti Akp'ye rakip oldu.

Abdullah Gül…
Akp'nin başbakanıydı.
Akp'nin cumhurbaşkanıydı.
Sanki kendisinden önceki cumhurbaşlarımız patates dinindenmiş gibi “ilk dindar cumhurbaşkanımız” diyorlardı.
“Gül döktüm yollarına” diye manşetler atıyorlardı, “göbek adı Cumhur” diye makaleler döşeniyorlardı.
George Clooney'e benzetiyorlardı, en sevdiği yemeklerin listesini yazıyorlardı, Alain Delon'la Alfred Nobel'le Maradona'yla aynı burçtan olduğunu anlatıyorlardı.
Şimdi, Tayyip Erdoğan'ı indirmek için çalışıyor.

Ahmet Davutoğlu…
Milletvekili bile olmadan Akp'nin dışişleri bakanı oldu.
Akp'nin genel başkanı oldu.
Akp'nin başbakanı oldu.
Akp genel başkanı olduğunda, kendisini o koltuğa oturtan Tayyip Erdoğan'a Necip Fazıl Kısakürek'in “Utansın” şiirini hediye etmişti.
“Tohum saç, bitmezse toprak utansın / hedefe varmayan mızrak utansın / hey gibi küheylan, koşmana bak sen / çatlarsan, doğuran kısrak utansın / eski çınar, şimdi noel ağacı / dağlarda iğreti yaprak utansın / ustada kalırsa bu öksüz yapı / onu sürdürmeyen çırak utansın” diyordu.
Tayyip Erdoğan'ı usta, kendisini çırak olarak nitelendiriyordu.
Şimdi, Tayyip Erdoğan'ı ayıklamak için parti kuruyor.

Ve, Ali Babacan…
Akp kurucusuydu.
Akp'ye karşı parti kuruyor.

Buna mukabil…

Süleyman Soylu…
“Tayyip Erdoğan padişah olmak istiyor, Akp hükümetine zıkkımın kökünü göstereceğiz, paçalarından yolsuzluk akıyor” diyordu.
Şimdi “Tayyip Erdoğan ebedi ve ilelebet başkanımdır” diyor.

Numan Kurtulmuş…
“Akp'liler Harun olmaya geldiler, yoldan çıkıp Karun oldular, biz Akp gibi firavunlaşmayacağız, Tayyip Erdoğan gibi İsrail'in vagonu olmayacağız, Akp Amerikan mandasıdır” diyordu.
Şimdi “Akp olmasaydı Türkiye mahvolurdu” diyor.

Tuğrul Türkeş…
“Bizans bile pek çok Akp'liden daha millidir, daha Türk'tür” diyordu, “tek talebim Tayyip Erdoğan'ın yargılanmasıdır” diyordu.
Şimdi “Ak Parti'den milletvekili seçildim, memnunum, nedir bu Tayyip Erdoğan düşmanlığı hakikaten anlamıyorum” diyor.

Bülent Arınç…
Tayyip Erdoğan'a “civanım delikanlı” filan diye övgüler düzüyordu, boş süt şişesi gibi kapının önüne konulunca aniden Tayyip Erdoğan aleyhinde konuşmaya başladı, alenen tehdit etti, “yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde güneş görmemiş hakikatler gölgeleniyor” falan dedi, “bildiklerimi açıklarım” demeye getirdi, bu yüzden yandaş medya tarafından aniden “Manisalı Lawrence, cübbeli Bülo, siyasi cenaze, paralel hain” ilan edildi, Tayyip Erdoğan tarafından artık ismi bile kullanılmıyordu, “o zat” deniliyordu.
Şimdi yeniden Tayyip Erdoğan'ın sarayına kabul edildi, şimdi yine Tayyip Erdoğan'ı pohpohluyor, “sadakatimin karşılığını aldım” diyor, “İslami görev” filan diyor.

Savcı Sayan…
“Tayyip Erdoğan'ın gömlek değiştirdik demesine aldanmayın, yılanlar da gömlek değiştirir ama zehiri bitmez” diyordu, “biz iyiyi de biliriz, kötüyü de biliriz, kötüyü bilmeseydik Akp'de milletvekili olurduk” diyordu.
Şimdi “sen canını sıkma Reis, ölümüne seninleyiz, Reis'e sahip çıkmak namus borcudur” diyor.

Devlet Bahçeli…
“Senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs eder, ya Kandil yetiştirmesidir ya Türk düşmanıdır, başkanlık sistemi ihanet sürecidir, demokrasinin idam fermanıdır, sende şeref işportaya düşmüş, Beştepe hanedanı aile boyu yolsuzluk çamuruna battı, hırsızlık çarkını döndürebilmek için diktatörlüğünü ilan etmek istiyor, her gün fitne saçıyor, Tayyip Erdoğan demek kutuplaşmadır, karanlıktır, kargaşadır, aklıyla arasını açmış, sen nasıl müslümansın, sen nasıl insansın, buna tümden karşıyız, tekeden süt sağılmaz, Tayyip Erdoğan'dan cumhurbaşkanı olmaz” diyordu.
Şimdi “Tayyip Erdoğan'la kankayız” diyor.

Bana sorarsanız, asrın liderimizin her gece kan ter içinde sıçrayarak uyanmasına sebep olan tablo bu.

Etrafından ayrılanlar…
Kendisinden nefret ediyor.
Kendisinden nefret edenler…
Etrafını sarıyor.

Zirveye tırmanırken yanından geçtiğin insanlara iyi davran derler.
Çünkü dönüşte yine onlarla karşılaşırsın.

Hep zirvede kalacağını zanneden asrın liderimiz, yokuş aşağı gidiyor.
Başını nereye çevirse, dişlerini gıcırdatan tanıdık yüzler görüyor!