Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın tutuklanmasıyla ilgili olarak, "Mustafa Kemal'in yaveri, onun için ölüyordu. Sizin yaverleriniz, sizi öldürmek için yaşamış. 'Efendiler… Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz, en doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır' derken, işte tam olarak bunu kastediyordu. Size önerim, Atatürk fobiniz yüzünden tarumar ettiğiniz ülkeyi düzeltmek, yeniden rayına sokmak istiyorsanız, Atatürk Cumhuriyeti'ne sığının. Yeniden inşa sürecinde kriteriniz, pusulanız, Atatürk olsun. Aksi taktirde, Belediyenin mehter takımından bi tane çakma yeniçeri ayarlayın. Yaveriniz o olsun!" dedi.
Yılmaz Özdil'in "Yaver" başlığıyla yayımlanan (23 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Saat 9'u 25 geçe…
Matem halindeki Dolmabahçe Sarayı tek el silah sesiyle irkildi. Sedef kabzalı Smith Wesson'ın namlusundan çıkan mermi, adeta çığlık gibi koridorları dolaştı. Koştular hemen alt kata… Kanlar içinde yerde yatıyordu. Kalbine dayamış, tetiğe basmıştı.
*
Salih Bozok…
Mustafa Kemal'in yaveriydi.
*
Selanik'ten mahalleden arkadaştılar, ikisi de 1881'liydi, akrandılar, tee en başından beri, Bandırma vapurundan beri yaveriydi, ateşten gömleği gönüllü giymişti. Neler yaşamışlardı birlikte, ne maceralar, ne vuruşmalar, birbirlerine öylesine yakındılar ki, Mustafa Kemal evlendiğinde, Latife hanım'ın şahidi Salih'ti, Zübeyde hanım rahmetli olduğunda, oğlu yetişemedi, cenazesini Salih kaldırdı, Salih toprağa verdi.
*
Salih'in eşi Düriye hanım, Nuri Conker'in kızkardeşiydi, Nuri Conker ise Atatürk'e “Kemal” diye hitap edebilen dünyadaki tek insandı. Üçü birlikte büyümüştü, çocukluk arkadaşı, kardeşten öteydiler. Yaver deniyor ama, Mustafa Kemal'in canını emanet ettiği adamdı Salih.
*
Saat 9'u 5 geçe de yanındaydı… Başucunda dua ediyordu. Ruhunu teslim ettiğinde, gözlerinden iki damla süzüldü, eğildi, elini öptü, çıktı dışarı, alt kata indi, odasına girdi, çekti her daim belinde taşıdığı beylik tabancasını, soğuk namluyu iman tahtasına dayadı, tetiğe bastı.
*
Ölmedi Salih… Mermi kalbini sıyırmış, iki üç milim yanına saplanmıştı. Apar topar Şişli Sıhhat Yurdu'na kaldırıldı, ameliyat edildi, kurtarıldı. Canlı cenaze gibi yaşamaya devam etti. Canından çok sevdiği Mustafa Kemal'iyle birlikte gidememişti, hayata küsmüştü, neredeyse hiç kimseyle konuşamaz olmuştu, evinden, odasından çıkmadan yaşadı, anca iki sene devam edebildi, mermiyle delemediği kalbi, sıkıntısından kendi kendine durdu.
*
Sonra siz geldiniz…
Bu mübarek insanların kurduğu ülkede ne yaptınız?
*
Atatürk'ün ismini, camilerde okutulan hutbelerden çıkardınız. 19 Mayıs törenlerini yasakladınız. 23 Nisan, 29 Ekim törenlerine hastalandım bahanesiyle katılmadınız. Takvimde başka gün yokmuş gibi, tam 10 Kasım'da vahabi kralına madalya taktınız. Atatürk'ün kurduğu TBMM'de Vahdettin'i anma töreni düzenlediniz. Çankaya Köşkü'nü aklınızca tarihten sildiniz. Padişah Abdülhamid'e üniversitede onursal doktora verdiniz. Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasakladınız. Atatürkçüleri “terörist holigan” ilan ettiniz. Atatürk'ün kalpaklı fotoğrafını yasadışı ilan ettiniz. Atatürk ilkelerini ders kitaplarından çıkardınız. Atatürk stadyumlarını yıktınız, başka isimler verdiniz. Sırf devrim alfabesine karşı çıkmak için, Türkçe'ye bile savaş açtınız. Nutuk'u suç delili yaptınız. TC'yi sildiniz. “İki ayyaş” dediniz. “Atatürk döneminde Atatürk Orman Çiftliğinde çocuklara bira içirdiler” dediniz. “Atatürk döneminde camileri ahır yaptılar” dediniz. “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” dediniz. “90 yıllık enkazı kaldırdık” dediniz. Atatürkçülüğün kalesi İzmir'e “gavur” dediniz. Sabiha Gökçen'i ırkçı-soykırımcı ilan ettiniz. “Yüce Atatürk” pankartı açan futbol takımına bile tahammül edemediniz. Atatürk'ü çağrıştırıyor diye Vardar Ovası türküsüne bile katlanamadınız. Andımızı yasakladınız. “Türk bayrağı demeyelim, Türkiyeli bayrağı diyelim” diyeni, akil adam yaptınız. “Türk yok” diyeni, milletvekili yaptınız. Fıkra anlatıyorum ayağıyla, Atatürk'e “ibne” dediniz. Kemalizm'i yerden yere vuran CIA ajanı Graham Fuller'ın “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabını, yandaş medyada ballandıra ballandıra reklam yaptınız. Onuncu Yıl Marşı çalanları fırçaladınız. Kızılay'ın Türk'ünü sildiniz. Camide seçim propagandası yaptınız. Miting kürsülerinden Kuran-ı Kerim'le oy istediniz. Belediyenin önüne Kabe maketi kurdunuz, hicret parkuru kurdunuz. Atatürk heykellerinin yakılmasına göz yumdunuz. “Ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi” dediniz. “Anıtkabir'i de yıkarız elhamdülillah” dediniz. Antropoloji kitabını kameralara uzatıp “bakın raflarda kafatasları var, işte vesika burada, Mustafa Kemal'in imzası var, insani midir?” dediniz. Atatürk canlı ağaç müzesi'ni rezidans yapılsın diye sattınız. Devlet Nişanı'ndaki Atatürk siluetini sildiniz.
*
Atatürk alerjiniz yüzünden, bağımsızlık savaşıyla, özgürlük mücadelesiyle kurulmuş bu devleti, emperyalistlerin maşası takkelilere peşkeş çektiniz.
*
Vardığınız nokta ne?
*
Hepinizin yaveri vatan haini çıktı birader…
Birinizin yaveri, kafanıza silah dayayıp, kemerle boğazınızı sıkmış… Öbürünüzün yaveri, suikast düzenlensin diye saklandığınız yeri ispiyonlamış.
*
Mustafa Kemal'in yaveri, onun için ölüyordu.
Sizin yaverleriniz, sizi öldürmek için yaşamış.
*
“Efendiler… Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz, en doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır” derken, işte tam olarak bunu kastediyordu.
*
Size önerim…
Atatürk fobiniz yüzünden tarumar ettiğiniz ülkeyi düzeltmek, yeniden rayına sokmak istiyorsanız… Atatürk Cumhuriyeti'ne sığının. Yeniden inşa sürecinde kriteriniz, pusulanız, Atatürk olsun.
*
Aksi taktirde…
Belediyenin mehter takımından bi tane çakma yeniçeri ayarlayın.
Yaveriniz o olsun!