Gündem

Yıldıray Oğur: Deli saçması komplo teorisinin ortasında Aslı Aydıntaşbaş’ın "Barkey ile ben yemek yedim" demesinin Kavala’ya bir faydası olmazdı

"En fazla Aydıntaşbaş'ın da başı ağrıtılırdı..."

19 Ağustos 2022 11:14

Karar yazarı Yıldıray Oğur, 18 Temmuz 2016 günü Karaköy Lokantası’nda Henri Barkey'in yemek yediği kişinin gazeteci Aslı Aydıntaşbaş olduğunun öğrenilmesinin ardından yürüyen tartışmaları köşesine taşıdı.

Oğur, bazı muhalif gazetecilerin, iş insanı Osman Kavala'nın tutukluluğundan Aydıntaşbaş'ı sorumlu tuttuğuna dair sözlerini hatırlattı. "Paslanmış komplo teorileri kalaylanıp yeniden görücüye çıktığını" söyleyen Oğur, iktidara yakın gazetecilerin de 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olduğunu öne sürdüğü, 15-16 Temmuz'da Büyükada'da yapılan, başında Barkey’in olduğu Woodrow Wilson Enstitüsü ile Türkiye’den Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi’nin (GPOT)  "İran ve Komşuları" programına dikkat çekti.

İran nükleer anlaşmasının yıldönümüne denk getirilen toplantı için konukların Büyükada’ya geldiği gecenin 15 Temmuz darbe girişimine denk geldiğine vurgu yapan Oğur, Kavala'nın İran uzmanı olmadığını, dolayısıyla toplantıya davet edilmediğini belirtti. 

"Bu soruşturmada Osman Kavala’nın ismi ilk olarak toplantıyı organize eden GPOT yöneticilerinden, uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Slovak asıllı akademisyen Slyvia Tiryaki’nin emniyette verdiği ifadede geçti. Tiryaki, medyanın ve savcılığın gizli darbe toplantısı olduğunu iddia edeceği toplantıyı ayrıntılarıyla anlattı" diyen Oğur,  "İfadelerden ve toplanan bu delillerden de herhangi bir sonuç çıkmamıştı. O yüzden bir buçuk yıl önceki bu soruşturmada polis Kavala’nın ifadesini bile alma ihtiyacı duymamıştı. Zaten Büyükada’daki toplantıdan darbenin yönetildiği iddiası ile başlatılan bu soruşturmada 1.5 yıl boyunca herhangi bir gelişme de olmadı. Ta ki 19 Ekim 2017 günü Antep’ten İstanbul’a gelen Osman Kavala, uçağın kapısında gözaltına alınana kadar" diye yazdı. 

Oğur, belli bir dönem telefonları dinlenen Kavala'ya ilişkisi olduğu bazı isimlerin sorulduğuna ancak aralarında Barkey'in olmadığına, ikili arasında bir görüşme kaydı bulunmadığına, yalnızca yakın baz istasyonlarından telefon sinyallerinin olduğuna vurgu yaptı. 

Oğur, "Bu 'yoğun irtibat'ın çökmesiyle Kavala iddianamesi uzun süre yazılamadı. Ancak bir yıl sonra, yeni bir Gezi operasyonu yapıldı, yeni sanıklar bulundu ve Kavala’ya yönelik suçlamalar tekrar Gezi olaylarına bağlanarak yazılabildi" dedi. 

Oğur, Barkey'in darbe girişimi sırasında Büyükada'daki toplantıda olduğunu ilk kez gündeme getiren kişinin Sözcü yazarı Soner Yalçın olduğuna dikkat çekerken, daha sonra iktidara yakın medyanın da çeşitli komplo teorilerini ortaya atıldığını belirtti.

Oğur, şu ifadeleri kullandı: 

"Neredeyse bir polisiye filme dönen gazetelerdeki Büyükada haberlerini toplantıyı organize eden isimler yalanlıyordu ama o kakafonide sesleri duyulmadı.

Bir buçuk yıl sonra Kavala işte bu komplolar gayya kuyusuna atıldı ve beş yıldır da oradan çıkamıyor.

Şimdi de bu gayya kuyusuna ilk kazmayı vurmuş olanlar, sıradan bir toplantıdan darbe toplantısı, Barkey’den CIA ajanı çıkaranlar hiç bundan mahcubiyet duymadan suçu başkanlarına atmaya çalışıyor.

Ulusalcılar ve iktidar destekçisi isimler altı yıl önce olduğu gibi yine paslaşıyor.

Bu deli saçması komplo teorisinin ortasında Aslı Aydıntaşbaş’ın 'Hayır, Karaköy Lokantası’nda Henri Barkey ile ben yemek yedim' demesinin Kavala’ya bir faydası olmazdı en fazla Aydıntaşbaş'ın da başı ağrıtılırdı.

Ama galiba bu haberlerin motivasyonu da buydu. Bir liberali daha günah keçicisi ilan etmenin verdiği büyük haz.

Bir haftalık bu kısa ilgi, komplo teorileri yumağına dönmüş davadaki karmaşayı daha fazla artırmaktan, delil klasörünün yerine Kavala’nın sırtına yüklenmiş şüphe, evham ve önyargı yığınını büyütmekten başka bir işe yaramadı. Amaç üzüm yemek olmayınca…"