Gündem

“Yıkımı yaşadık, Edirne ile aynı kefeye konulduk…”

DİSİAD Başkanı Burç Baysal: Yaraların sarılması konusunda alınan kararlar var ama uygulamada somut işler yok

13 Haziran 2017 22:40

Diyarbakır’da 158 üyesi ile kentin en büyük işveren örgütü olan Diyarbakır İş İnsanları Derneği’nin (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal, Sur’daki yıkım sonrası kentteki durumu, ekonomik gidişatı, teşvik ve kredi desteklerinin yansımasını T24’e anlattı.

* Sur’da yaşanan olaylardan sonra kentte yaralar sarıldı mı? Geçen yılla bir kıyaslama yapıldığında durum nedir?

Yarasını sarmaya başladı dersek doğru konuşmuş olmayız. Diyarbakır'ın yeniden inşası ile ilgili Sur bölgesinde devlet eli ile Ankara'dan mimari anlamda projelendirme yapmayın demiştik. Bugünkü tabloya baktığımızda ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Diyarbakır’daki yerel dinamiklerin önerilerini almazsanız ortaya yamalı bohçaya benzer yapılar çıkar ki sonuç da böyle olacak ne yazık ki.

*Gördüğünüz eksiklikler nelerdir?

Yerel basından gördüğüm kadarıyla örnek evlere baktığımda kent yapısıyla bağdaşmayan yapıtlar var. Bu inşalar gereklidir yapılsın ama bu tüm katmanları içine alaraktan yapıldığı takdirde kıymeti olur.

*Sur’daki yıkım sonrası açıklanan iyileştirme paketleri kent ekonomisini nasıl etkiledi?

Yaraların sarılması konusunda alınan kararlar var ama uygulamada somut işler yok. Diyarbakır, Cazibe Merkezi programına dahil edildikten sonra çok yüksek başvurular yapıldı. Kalkınma Bakanlığı aracılığıyla yapılan başvuruların gerçek anlamda işi içinden çıkabileceklere hakkın verilip bunların yatırıma dönüşmesi tek arzumuzdur. Bu olduğu taktirde kentin var olan ekonomik potansiyeli ile iyi yerlere gelecektir. Ayrıca iyileştirme kapsamında Kredi Garanti Fonu aracılığıyla işverenlere ciddi destekler oldu. Esnaflara borçların ötelenmesi ve kredi konusunda destekler oldu. Ancak bu kadar yıkımı yaşayan bir kentle Edirne’deki esnaf ve işveren aynı kefeye konulup eşit derecede kolaylıklar sağlanması doğru değildi. Çünkü bölgede 2014’ten bu yana ekonomi hep geriye gitti. İlk olarak Şengal’de IŞİD ile bir süreç başladı ve üretici bu anlamda olumsuz etkilendi. Çünkü orada birçok üreticimizin ihracat yaptığı nokta Güney Kürdistan’dır. O açıdan o kapı uzun süredir kapalı kaldığından dolayı üreticimiz orda bir daralma yaşadı. 2015 seçimleri ile ülkenin girdiği siyasi atmosferden kaynaklı tablo, durumu daha vahim boyuta ulaştı. Ve bizler çatışmalar nedeniyle bir şekilde ekonomiyi konuşamaz hale geldik. Bugün hala ayaktaysak aldığımız desteklerle değil, yaşama ve bu kente olan bağlılığımızdan kaynaklıdır.

*3 yıllık kötü bir süreçten bahsettiniz. İşverenler iflas etmeden nasıl ayakta kalabildi?

İstihdamı düşüren oldu, belli süreliğine makinelerini durdurdular ama bir şekilde kepenklerini kapatmadılar. Bir parça karanlık gördükleri noktada yeniden kendi işlerine, işçilerine sarıldılar. O makineleri yağlayıp tekrardan işlerine başladılar. Bunun aslında bir tek açıklaması var. Bu insanlar bu topraklara olan bağlılıklarını, direngenliklerini gösterdiler. Yani insanlarımız çok da ticari bakaraktan burada işlerini devam ettirmiyorlar. Bu topraklara olan sevdaları, halkına ilaç olabilme amaçları varolduğundan ayakta durdular ve bugünlere kadar gelebildiler. Evet devlet desteği, katkısı oluyor ama inanın ki bunlar bugün bu topraklarda bu kadar risk almaya ticari olarak çok da anlam vermez. Tek anlam verdiğim nokta burada yaşamın devam etmesi açısından herkesin üzerine düştüğü gibi iş verenin de üzerine düşeni  yapmaya çalışıyor olduğudur. Yani varlıklarımızı, insanlarımızı, yapılarımızı kaybettik ama buna rağmen bir şekilde ayakta durmayı bütün Türkiye'ye gösterdi Diyarbakır’da yaşayanlar.