26 Kasım 2024 07:24
T24 Haber Merkezi
"Yenidoğan Çetesi" davasında, cuma gününe kadar sürecek oturumlarda mahkemede 25 tutuksuz sanığın ifadeleri alınacak.
İstanbul'da, SGK'dan daha fazla para almak uğruna yeni doğan bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, ihmal sonucu en az 10 bebeğin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, bugün ikinci duruşmayla devam ediliyor.
18 Kasım'da başlayan davanın 6 gün süren ilk duruşmasında 22 tutuklu sanık savunmasını yapmıştı. Sanıklar, usulsüzlükle ilgili bazı iddiaları kabul ederken, kasten öldürme gibi suçlamaları reddetmişti. Ara kararını açıklayan mahkeme, bütün tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar vermiş ve duruşmayı bugüne (26 Kasım) ertelemişti. Mağdur ailelerin çoğunun müdahillikleri, "iddianamede yer almamaları" nedeniyle kabul edilmemişti.
Bugün başlayan duruşmada, cuma gününe kadar 25 tutuksuz sanığın dinleneceği bildirildi.
Gazeteci Rojda Altındaş'ın aktardığına göre, sanık kürsüsüne ilk gelen hemşire Ecem Koç, savunmasında, Tekirdağ Şehir Hastanesi'nden Reyap Hastanesi'ne sevk edilen Halime bebeğin durumu hakkında bilgi verdi. Koç, "Halime bebek anne karnında oksijensiz kalmıştı ve 55 gün boyunca her türlü çabayı gösterdik. Birkaç gündür bebek eks durumundaydı, yani öleceğini biliyorduk," diyerek durumu açıkladı. Hemşire, olay anında yaşanan doktorsuzluk durumuna değinerek, "Müdahale bir ekiple yapılır, ben o sırada doktorla iletişimdeydim. İlk kez doktorsuz kaldık, yoğun bakımda mavi kod verilmez, çünkü biz zaten mavi kod ekibiyiz," ifadelerini kullandı.
Koç, devamında mahkeme başkanının sorduğu sorulara şöyle cevap verdi:
Mahkeme Başkanı: Bebeğin tedavisiyle hangi doktor ilgilendi?
Ecem Koç: Fırat Sarı.
Mahkeme Başkanı: Sürecin tamamında Fırat Sarı mı görev aldı?
Ecem Koç: Evet.
Mahkeme Başkanı: Toplamda kaç hemşire görevliydi?
Ecem Koç: 18 hemşire.
Mahkeme Başkanı: Bebekle birebir kim ilgilendi?
Ecem Koç: Fırat Sarı.
Mahkeme Başkanı: Para akışı hakkında ne söyleyeceksiniz?
Ecem Koç: Medisense adlı şirketin yapısı hakkında bilgim yok. Bahar Hanım’a belirli aralıklarla 1000-1200 TL civarında para ulaşıyordu. Fırat Bey için kıyafet satın almıştım, daha sonra kendisi bu bedeli bana iade etti. Aramızda herhangi bir ticari ilişki bulunmuyor, bu sadece bir alışveriş.
Savcı: Çelişiyorsunuz. Bir yandan "Fırat Sarı her gün gelirdi" diyorsunuz, bir yandan da "O an yoktu" diyorsunuz.
Ecem Koç: O anda bir doktora ihtiyacımız vardı. Doktorun o an orada olması gerekiyordu. İş işten geçtikten sonra gelmesinin bir anlamı yok. Benim şikayetim de zaten buydu.
Savcı: Hem şikayetçisiniz hem de para alıyorsunuz. Neden ondan para alıyorsunuz?
Ecem Koç: Şikayetim, o an orada bulunmamasıyla ilgiliydi. Parayı, belirttiğim gibi, sorumlunun aracılığıyla alıyorum.
İlker Gönen ile yapılan telsiz konuşmasına göre İlker'in, "Tamam olsun, boş ver eks olacak" ifadesi mahkeme başkanı tarafından gündeme getirildi.
Şenkalaycı, Kerem bebekle ilgili olarak, "Efendim, izin verirseniz toplum vicdanını rahatlatmak adına bir açıklama yapmak isterim. Biz, hazır bir ekip olarak, doğumuna bizzat katıldık. Doğumhanede yaklaşık 15 dakika kadar müdahalede bulunduk. Ardından, bebeği uygun koşullarda yenidoğan ünitesine sevk ettik," dedi ve bebeğe toplam 65 dakika boyunca müdahale yapıldığını belirtti.
Mahkeme Başkanı, uzman raporlarına dayanarak, yapılan müdahalelerin pasif ötenazi niteliğinde olduğunu belirtti. Buna karşılık Şenkalaycı, yapılan tüm müdahalelerin etik ve mesleki standartlara uygun olduğunu savunarak, iddialara itiraz etti.
Serenay Şenkalaycı, "düşüyorum" teriminin kullanıldığı konuşma hakkında Mehmet Gürül ve Fırat Sarı ile ilgili iddialara cevap verdi. Şenkalaycı, bu terimin doktorların ilaç reçete etme sürecini ifade ettiğini, yani bir ilacın hastaya reçete edildiğini anlattı. Solunum güçlüğü çeken bebek ve yenidoğanlarda kullanılan CUROSURF adlı ilaç üzerinde durulduğunu ve Hasan Basri Gök'ün bu ilaç konusunda kendisini manipüle etmeye çalıştığını belirtti. Şenkalaycı, hastanenin bu ilaca geçmesi için yapılan baskılara şüpheyle yaklaştığını ve bu durumu İlker Gönen ile paylaştığını söyledi. Gönen'in de benzer şüpheleri olduğunu ve hastane içerisinde ilgili ilacın sağda solda satıldığına dair söylentiler duyduğunu ifade ettiğini aktardı.
Mahkeme Başkanı, denetim süreciyle ilgili olarak Serenay Şenkalaycı'nın deneyimlerini sorguladı. Şenkalaycı, denetimlerin kurumlarına yönelik bir saldırı gibi algıladığını ifade etti ve bu denetimlerin olağandan farklı olduğunu belirtti.
Şenkalaycı'nın savunması şöyle devam etti:
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri Gök’ü nereden tanıyorsun?
Serenay Şenkalaycı: Fırat Sarı’nın asistanıydı.
Mahkeme Başkanı: Peki, Fırat Sarı’yı nereden tanıyorsun?
Serenay Şenkalaycı: Avcılar Hospital’de yarı zamanlı olarak 6 ay kadar poliklinik hizmeti verdi.
Mahkeme Başkanı: Denetim zamanlarında hastanede bulunur muydu?
Serenay Şenkalaycı: Hastanemize ara sıra gelir giderdi. Ancak kendisiyle iletişim kurmaktan kaçınırdım.
Mahkeme Başkanı: Kiminle muhatap olurdun?
Serenay Şenkalaycı: Dr. Zeki Ötünç ile.
Serenay Şenkalaycı: Hasan Basri Gök’ün hareketlerinden çok şüphelendim. Hasan Basri Gök gelip Fırat Sarı bana, "İlaçlar biriksin, genel merkezde toplanacak" dedi diye aktardı. Ancak ben kendisine hiçbir şekilde ilaç vermedim.
Mahkeme Başkanı: İlker Gönen ile denetim hakkında bir konuşmanız olmuş. Denetimi haber veriyorsunuz ve İlker Gönen, "Tamam, gelsinler" diyor. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz?
Serenay Şenkalaycı: Evet, hatırlıyorum. Bu konuşmada herhangi bir usulsüz durum yok.
Mahkeme Başkanı: Ancak İlker Gönen’e, "Odada 10 hastanın dışında hasta tutmak yasak" demişsiniz. Bu neden yasak?
Serenay Şenkalaycı: Normalde 11 hasta olmaz ama o sırada ek bir hasta gelmişti. Hastaya izolasyon kararı uygulanmıştı, bu yüzden böyle bir durum ortaya çıktı. Ancak usulsüz bir durum yok.
Savcı: İşletme derken hastaneyi kastettiğini söyledin, ama tüm sanıklar Fırat Sarı’nın işlettiği hastaneleri kastettiğini belirtti. Peki, neden kendi hastanene hastane değil de işletme dedin?
Serenay Şenkalaycı: Ben işletmenin değil, hastanenin hemşiresiyim.
Savcı: Şu an bile işletme diyorsun. Tapede de aynı ifadeyi kullanmışsın.
Serenay Şenkalaycı: O an öyle demişim.
Savcı: Daha önce "Fırat Sarı, ben ayrılmayayım diye para gönderiyordu" demiştin. Neden böyle bir şey yapıyordu?
Serenay Şenkalaycı: Ben kıdemli bir hemşireyim, bebeklere iyi bakan biriyim. Neden ayrılmamı istesin ki?
Savcı: Sen bana soru sorma, ben sana soru soracağım.
Serenay Şenkalaycı: Tamam, özür dilerim.
Savcı: Yani, kendini çok iyi bir hemşire olarak görüyorsun, doğru mu? Serenay Şenkalaycı: Evet.
Savcı: Senin hakkında iddia, SGK’yı dolandırmak için epikrizleri en üst seviyede doldurduğun yönünde. Bu doğru mu?
Serenay Şenkalaycı: Ben kesinlikle epikriz yazmadım, yalnızca gözlem notlarımı paylaştım.
Şenkalaycı, gözlemleriyle ilgili açıklama yapmaya devam ederken savcı araya girdi ve "Bekle!" dedi ancak sanık hemşire devam etti. Bunun üzerine mahkeme salonunda gerginlik arttı ve savcı, "Bekle diyorsam bekle. Sorunun dışına çıkma. Hasan Basri’ye neden "Ay sonunda epikrizleri değiştireceğim" dedin?" diye sordu.
Sorgu şöyle devam etti:
Serenay Şenkalaycı: Hasan Basri’ye soru sordum ben.
Savcı: Hayır, "Değiştiririz" diyorsun.
Serenay Şenkalaycı: Sürç-i lisan etmişimdir.
Bu sırada savcının soruları sırasında Serenay'ın avukatı araya girerek, soruların tekrar edildiğini ve bu yüzden mükerrer olduğunu belirterek itirazda bulundu. Savcı, avukatın itirazını reddetti ve Serenay'dan sorulara net cevaplar vermesini talep etti. Mahkeme Başkanı da duruma müdahale ederek tarafları sakinleştirdi ve duruşmanın düzenini korumak için her iki tarafa da uygun şekilde davranmaları konusunda uyarılarda bulundu.
Tape kayıtlarına dayanarak yürütülen soruşturmanın ayrıntıları üzerine konuşan anık heemşirenin avukatı, epikriz raporlarının düzenlenmesi konusunun yalnızca doktorların yetkisinde olduğunu vurguladı. Müvekkilinin görevinin, gözlem raporlarını yazmak olduğunu ve tape kayıtlarında bahsettiği eksikliklerin bu raporlarla sınırlı olduğunu belirtti. Avukat, Şenkalaycı'nın epikriz raporlarını değiştirme yetkisi olmadığını, dolayısıyla bu konudaki suçlamaların haksız olduğunu savundu.
Savunmasının devamında avukat, şunları söyledi:
"Müvekkilimin en büyük hatası, aşırı meraklı bir yapıya sahip olmasıdır. Sürekli olarak Hasan Basri Gök’e, Hakan Doğukan Taşçı'ya ve Fırat Sarı’ya sorular sormuştur. Kendisi, karakteri gereği şüpheci bir kişiliğe sahiptir ve bu durum, sürekli soru sormasına neden olmuştur."
Ayrıntılar gelecek...
"Yenidoğan çetesi" davasının ilk duruşmasında 6 gün boyunca neler yaşandı? |
Ne olmuştu?İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var?İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı. TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildiRaporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybettiRaporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtlarıİddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Aileler anlattıHazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. "Bebeğimizi kaybettik"Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. "Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi. Ne kadar ceza isteniyor?İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmiştiBüyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|
© Tüm hakları saklıdır.