Gündem

"Yenidoğan çetesi" davasında 11. gün: Telefonların dinlendiğini polis haber vermiş!

Duruşma yarın 09:30’da müştekilerin dinlenmesiyle devam edecek

02 Aralık 2024 17:00

T24 Haber Merkezi

Kamuoyunda "yenidoğan çetesi" olarak bilinen, özel hastanelerde yaşanan bebek ölümlerine sebebiyet verdikleri ve haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle suçlanan sanıkların yargılanmasına İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 11. günde devam edildi. Dava kapsamında bugün, tutuksuz 3 sanık ve avukatları dinlendi. Böylece 22'si tutuklu 47 sanığın ve sanık avukatlarının dinlenmesi tamamlanmış oldu. Tutuksuz sanık Mehmet Gürül, savunmasında, Doğukan Taşçı'nın telefonunun dinlendiğini ve çete lideri olduğu iddiasıyla yargılanan Fırat Sarı'ya polisin haber verdiğini öne sürdü. Tutuksuz sanık Murat Mantuş, Sarı ile personel temini ve hastanenin reklamını yapmaları için anlaşma yaptıklarını söylerken, "Ben hiçbir olayı kapatmam. Vazifeyi ihmale uğratan merhamet, vatana ihanettir. Aldatıldım, kandırıldım" ifadelerini kullandı. Mantuş ve Volkan Karataş’ın avukatı Burak Mengü ise ortada bir suç olmadığını ve müvekkillerinin adil yargılanmadığını iddia ederek, soruşturmayı yürüten ve çete tarafından ölümle tehdit edilen Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i hedef aldı. Mengü, "Soruşturma savcısı Yavuz Engin, 'Avukatlık soytarılık değildir' diye paylaşım yapmış. Instagram postu atacağına İl Sağlık Müdürlüğü'ne yazsaydı, hepsinin cevabını alırdı. Benim müvekkillerim lekelenmezdi" diye konuştu. Davanın 11. günü tutuksuz sanıklar ve hastane avukatlarının savunmasıyla sana erdi. 

Bakanlıktan "satılık bebek" iddialarına açıklama: Ne geçmişte ne de bugün asla söz konusu olamaz

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 11. gününde devam etti. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı. Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.

18 Kasım'da başlayan, toplam 22 tutuklunun savunmalarını yaptığı duruşmanın 11. gününde ilk olarak TRG Hospital'de doktor olarak çalışan tutuksuz sanık Gürül, sanık kürsüsüne geldi. Gürül hakkında, "Şüphelinin 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde epikriz düzenleyip ilaçları SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği” belirtiliyor.

"Yenidoğan çetesi" soruşturmasında adı geçiyordu: Satılmış Çim ölü bulundu

Mehmet Gürül: Şafak ve TRG'de danışmanlık vardı

Gazeteci Nagihan Yılkın'ın aktardığına göre; Mehmet Gürül, şunları söyledi:

"Sabit maaşla çalıştım, herhangi bir örgüte üye olmadım. TRG Hospitalist’te çalışıyordum. Medilife Hastanesi'nde danışmanlık hatırlamıyorum ama Şafak ve TRG Hospitalist’te danışmanlık vardı. Maaşların tamamı hastane tarafından bana verildi. Fırat Sarı’nın danışmanlık şirketi vardı."

"Fırat Sarı ile ortak ev aldık"

Mahkeme Başkanı: Medisense’den gelen paralar var…

Mehmet Gürül: 125 bin lira maaşım vardı. Ben standart maaş alıyordum. Bazen kendi hesabından, bazen şirketten geliyordu.

Mahkeme başkanı: Fırat Sarı ile ev mi aldınız?

Mehmet Gürül: Fırat sarı ile ortak ev aldık. Benim 500 bin liram vardı. Borç aldım 500 bin, öyle aldık.

Mehmet Gürül: Curosurf SGK’dan satın alınmıyor, üretici firmadan satın alınıyor. Hastanede buzdolabında duruyor. Curosurf ilaçlarının satıldığı ile ilgili duyumlar aldım. "Fırat Sarı, Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı satıyor" diye. İlaç soğuk zincir ilacıdır, uygun şartlarda taşınmadığı ve saklanmadığı zaman bozulur. İlacın hayat kurtarıcı özelliği ortadan kalkar. Sağlığa zarar verir. Curosurf ile ilgili konuşmamız bu yöndedir.

"Dış nöbetçileri sakladım"

Mahkeme Başkanı: Cansu, "Yenidoğana denetime gelmişler, dışçıları göndersenize" diyor. Ne diyeceksin?

Mehmet Gürül: Benim burada tek suçum, dış nöbetçileri saklamak. Dışarıdan getirilen hemşirelerin yeterli özellikleri olmadığından bahsediliyor. Bunların yalnızca SGK sözleşmeleri yok. Biz bunların hastalara eksiksiz baktıklarını görüyoruz. SGK kayıtları olmadığı için hastaneye zarar gelmesin diye çıkmalarını söyledim.

Mahkeme Başkanı: "Sadece senin işletmeleri basmışlar" diyorsun Fırat Sarı’ya...

Mehmet Gürül: 10 tane hastaneye aynı anda gittiklerini söylediler. Konuşmamız budur.

"Epikrizleri günlük yazmıyordum"

Mahkeme Başkanı: "Epikriz yazılırken konuşmamız lazım" diyorsunuz. Fırat Sarı da aynı, "Yazmamız lazım, Whatsapp'tan yazdıklarıma baktın mı" diyor. Ne diyorsun?

Mehmet Gürül: Whatsapp'tan yazdıklarını hatırlamıyorum. Ben epikrizleri günlük yazmıyordum. Ben hastayı taburcu ettiğimde epikriz yazarım. Ancak denetlemeci herkesten günlük epikriz istediği için onu sordum. "Aynı gün mü yazalım" dedim. Onunla ilgili konuşma.

"Polis tanıdığı, telefonların dinlendiğini söylemiş"

Mahkeme Başkanı: "Tedbirli olmamız lazım Whatsapp'tan yazıyorum" demişsin. Neyin tedbiri?

Mehmet Gürül: Mesleki jargondan dolayı bazı şeyler yanlış anlaşılıyor. Hemşirem telefonla arandığımda "3 taburcu yapıyorum, 2 yatış yapıyorum" dediğinde, "Hemşire yatış yapıyor, doktor bir şey yapmıyor" diye düşünülebilir.

Mahkeme Başkanı: "Sen yine telefonlara dikkat et" diyor Fırat Sarı. Ne diyorsun?

Mehmet Gürül: Fırat Sarı, Doğukan’ın telefonlarının dinlendiğine dair bilgi vermiş. Polis tanıdığı, telefonların dinlendiğini söylemiş. Ondan ötürü.

"Görüntüleri sildir"

Mahkeme Başkanı: "Sizden epikriz isteyecekler. Dijital görüntüleri sildir" diyorsun…

Mehmet Gürül: Akciğer filmleri zaten silinmedi. Entübasyon tüpleri plastiktir, küçük ve incedir. Filmde gözükmeyebilir. Radyoloji hekimleri de göremeyebilir. Entübasyon raporlanmazsa epikrizle uyumlu olmaz. Ben de bunun üzerine raporların düzenlenmesi, dijital görüntülerin yanıltıcı olmaması adına böyle bir şey söyledim.

"Müstehcen şeylerden konuşuyorduk"

Mahkeme Başkanı: "Bakalım o ne diyecek" demişsiniz Fırat Sarı'ya ciroyla ilgili… Konuşmanın devamında "Whatsapp'a geçelim" diyorsun...

Mehmet Gürül: Ekrem Bey'in bir talimatı vardı. TRG Hastanesi'nin sağlık müdürü. Ekrem Bey, "Benim hastaya ihtiyacım yok. Benim hastanemin adı temiz kalsın istiyorum" dedi. "Yavaş olacağız" dememizde kastımız şu; dışardan çok fazla almaya ihtiyacımız kalmayacak. Bahsettiğimiz budur.

Mahkeme Başkanı: İlker ile konuşmanızda, "Fırat ile konuştuk, dosyalara bakacağız, epikrizleri uyumlu hala getireceğiz" diyorsun.

Mehmet Gürül: Çok fazla hatırlamıyorum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile görüşürken "Whatsapp'tan görüşelim' diyorsun...

Mehmet Gürül: Konuşmanın bir yerlerinde iş dışında başka şeylerden, müstehcen şeylerden konuşulmaya başlanıyor. Telefon çekmiyor bazen.

"Fırat Sarı'dan 100 bin alıyordum"

Üye hakime: TRG Hastanesi'nde ne zaman çalışmaya başladınız?

Mehmet Gürül: 2023 Ağustos ayları

Üye hakime: TRG Hastanesi'nde Kadan bebek yok muydu?

Mehmet Gürül: Yoktu.

Üye hakime: Anlaşmayı Murat Mantuş ile mi yaptınız?

Mehmet Gürül: Evet.

Üye hakime: Fırat Sarı ile ilgili anlaşmalarından bahsetti mi?

Mehmet Gürül: SGK kısmını ödeyeceklerini, kalan kısmı da danışmanlık şirketinin ödeceğini söyledi.

Üye hakime: Ne kadar?

Mehmet Gürül: 25 bin

Üye Hakime: Danışmanlık şirketi ne kadar veriyordu ?

Mehmet Gürül: 100 bin.

"Parayı elden aldım"

Üye hakime: "Murat Mantuş baskı yapıyordu" diyorsun?

Mehmet Gürül: Fırat Sarı derdi. Fırat, "Hasta sayısı azaldığında Murat abi beni arardı. Hasta sayısı düştü, bana hasta bul" diyordu.

Üye hakime: Fırat Sarı ne kadar borç verdi?

Mehmet Gürül: 500 bin.

Üye hakime: Bankadan mı?

Mehmet Gürül: Bir kısmını bankadan, bir kısmını elden.

Üye hakime: Parça parça mı gönderiyordu?

Mehmet Gürül: Büyük kısmını elden aldım. 2-3 parça

Üye hakime: Hangi tarihte aldınız?

Mehmet Gürül: 2023 ağustostan önce.

Üye hakime: Borç ödemenizi yaptınız mı?

Mehmet Gürül: Büyük çoğunluğunu elden euro olarak verdim. O bana maaşımı gönderirdi. Ben de euroya çevirirdim.

Ambulans şoföründen talimat

Savcı Kadir Kocakaya: Gıyasettin Mert ile bir konuşman var. Yalova’dan getirilen Karakoç bebekten bahsediyorsunuz. Konuşmayı sana biraz hatırlatayım. Bunu diğer sanıklara da sordum. Bu adam ambulans şoförü, sen ise doktorsun ama adama detaylı bir şekilde açıklama yapıyorsun. Adam sana "Bebeği yatır" diyor. Sen de "Yatırmasına yatırırım ama… (Mehmet Gürül araya girmeye çalıştı) Dur! Neden ambulans şoföründen talimat alıyorsun.

Mehmet Gürül: Mert ya da başka birisi hastane sahibi değilse bana talimat veremez.

Savcı: Tekrar hatırlatayım o zaman. Sana "Bebeği yatır" diyor, sen de "Yatırmasına yatırırım ama" diyorsun.

Mehmet Gürül: Açıklayayım, bir bebek 40 hafta artı 28 gün yenidoğan ünitesinde kalabilir. Bu 40 hafta, anne karnındaki süreyi ifade eder. Mert’in bu işten çıkarı var ki, bebeği uzun süre yatırmaya çalışıyor. "Sana ne" demek istemedim. Kestirip atmak istedim.

Savcı: Peki, neden "Sana ne" demedin?

Mehmet Gürül: "Sana ne" demek ayıp olur diye terslemedim.

Epikrizler eve götürülmüş

Savcı: Evinde epikriz raporları bulunmuş. Bu raporlar eve götürülür mü?

Mehmet Gürül: "Bizden örnek verme" diyorsunuz ama mesela siz mahkeme tutanaklarını eve...

Savcı: Öyle diyorsak bizden örnek verme.

"İlaç satma işini Fırat Sarı yaptırıyordu"

Avukat: "Fırat Sarı’nın da ilaç sattığını duydum" demiştiniz, ne zaman duydunuz?

Mehmet Gürül: Soruşturma başladıktan sonra tapelerden duydum. Hasan Basri, gözaltı süresince nezarethanede yanıma yaklaştığında, "Yaklaşma, ilaç satmışsınız" dedim. "Fırat hoca yaptırıyordu" dedi.

"Bebek katili diye manşet atıldı"

Doktor Mehmet Gürül’ün avukatı: Bebek katili diye manşet atılmıştır. Ancak üzerine atılı böyle bir suçlama yoktur. Çalıştığı hastaneden istifa etmiştir, başka hastanelerde iş bulamamıştır. Emekliliğe ayrılmak durumunda kalmıştır. Aile birliği bozulmuştur. Ekonomisi de büyük zararlar görmüştür. Tek delil tapelerdir. Bu tapelerin de ucu açıktır.

Bahçeli'nin eski koruma müdürü sanık kürsüsünde

Doktor Mehmet Gürül'ün ardından, TRG Hospital'in Genel Müdürü olarak bilenen eski polis müdürü Murat Mantuş, sanık kürsüsüne geldi. Mantuş, bir dönem MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin koruma müdürüydü. İddianamede Mantuş’un, "görevini ihmal edip ihmalli davranışla kasten öldürme suçunu işlediği, böylelikle müdürü olduğu hastanenin yenidoğan yoğun bakım servisinde usulsüz epikriz yazımı, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynama yaptığı ve gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği" ifade edildi.

"Fırat Sarı en az 3-4 kez geldi"

Murat Mantuş: 1969 doğumluyum. Sağlık sektörüne 2022 Eylül ayında başladım ve 2024 Nisan ayında sona erdi. Yaklaşık 1,5 yıllık bir deneyimim oldu. Sağlık sektörüyle ilgili herhangi bir eğitimim olmadığı için sürekli destek aldım. Hatta genel müdürlük odamda ikinci bir masa yerleştirip, genel müdür yardımcısını da odama dahil ettim, özel görüşme yapmamayı tercih ettim. En iyi bildiğim şey, neyi bilmediğimdir. Hiçbir kararı danışmadan almadım. Medisense hastaneye genel müdür atandıktan sonra pek çok kimse iş görüşmesine ve hayırlı olsuna geldiler. Danışmanlık için geldiler. İlk başta kabul etmedim. Eski mesleğimden olan bir alışkanlık, bütün personelin huzurlu hissetmesini sağladım ama rahat hissetmelerini sağlamadım. Medisense firması yetkililerinden Fırat Sarı, en az 3-4 kez geldiler. En son geldiklerinde bizim yenidoğan sorumlusu başhekimimiz Volkan Bey, kendisinin yorulduğunu söylemişti. Doktor bulmak zormuş. Uçuk uçuk rakamlar istiyorlardı. Örneğin, görüştüğümüz bir hekim, cirodan yüzde 40 istiyordu. Bu rakamlara ben çok şaşırıyordum. 

Murat Mantuş: Doktor arayışımız vardı. Volkan Bey'e sordum, "Hocam bir konuşun" dedi. "Nasıl anlaşacağız" dedim. İki kısma ayırıyorum. Birinci kısmı; gerektiğinde bize doktor ve personel tavsiye edeceklerdi. Mülakatları yine biz yapacaktık. Diğer konu da bizim hastanelerimizde pazarlama diye bir departman var. "Katkımız olur" dediler. Buralarda yoğun bakımı olmayan tıp merkezleri ve hastanelerle bağlantıları olduğunu. Bu hekimlerle irtibata geçip bizim hastanemizin reklamını yapacaklarını söylediler. Sağlık turizmi kapsamında acentalarla anlaşıyorduk. Onlar da yüzdelik alıyor.

Murat Mantuş: Bahsetmek istediğim bir konu var. 11 Eylül’de kendisi beni aradı. Ben hayatım boyunca kanunları ve kuralları hiçbir zaman esnetmedim. Hukuksuz bir işlem içinde olmadım, olmayacağım da. O gün kendisine 30 bin lira gönderdim, 15 Eylül’de ise bana geri iade etti. Aramızdaki tek para transferi budur. Ben maaşımı firmadan alırım.

"Aldatıldığımı, kandırıldığımı gördüm"

Murat Mantuş: Tapelerde adımın sık sık geçtiğini görüyorum. Mizaç olarak sert biriyim, bu nedenle insanlar kolay kolay yanıma gelemez. Ancak tapelerde "Murat Mantuş’un haberi var" şeklinde ifadeler kullanıldığını fark ettim.

Murat Mantuş: Ben hiçbir olayı kapatmam. Vazifeyi ihmale uğratan merhamet, vatana ihanettir.

Murat Mantuş: Aldatıldığımı, kandırıldığımı gördüm, onları da size anlatacağım.

"İlker'in tabiriyle 'fos' çıkmışım"

Murat Mantuş: 2023’ün Temmuz ayına kadar bu salondakilerin hiçbirini tanımam. Ortak bir geçmişim yok. Bana bir menfaat sunamazlar. Zaten tapelerden bakıyorum, çekiniyorlar. Mert ile İlker’in konuşmasından İlker’in tabiriyle "fos" çıkmışım.

"Fırat Sarı ile anlaşma yaptık"

Mahkeme Başkanı: Anlaşmayı kimle yaptınız?

Murat Mantuş: İlker ve Fırat Sarı ile anlaşma yaptık.

Mahkeme Başkanı: Bu anlaşmaya göre hemşire maaşları da mı dahildi?

Murat Mantuş: Hayır hayır, sadece doktor. Eğer o sırada bir doktor arayışımız olmasaydı, ben şu an sizin karşınızda olmazdım.

Mahkeme Başkanı: Doktorlar nasıl geliyordu?

Murat Mantuş: Onların tavsiye ettiği ya da onlar tavsiye etmese bile bizim bulduğumuz doktorlar. Onların maaşının bir kısmını biz ödeyecektik, bir kısmını onlar.

Mahkeme Başkanı: Bu kapsamda hangi doktorlar geldi?

Murat Mantuş: Bir tek bize Dursun Bey'i gönderdiler. Mehmet Gürül’ü bulduk. Ama onların zaten Fırat Sarı ile görüşmesi varmış.

Mahkeme Başkanı: Nasıl ödeme yapıldı?

Murat Mantuş: 25 bin TL’sini biz vermişiz, üstünü Medisense şirketinden almışız ama burada öğrendim.

“19 da 29 da olsa az diyeceğim”

Mahkeme Başkanı: "Sayıda azalma var" diyorsun Fırat’a. O da "Mert ile konuşuyorum" diyor...

Murat Mantuş: Doğru, tek talebim bu olmuştur. Bu konuda akitleşirken verdikleri söz, tıp merkezlerinde hastanemin tanıtımını yapacaklar, hasta sayımı artıracaklardı. Bu konuda talebim oldu.

Mahkeme Başkanı: Fırat ile Mert arasındaki tapede… Fırat diyor ki; "Mutlaka görüşmemiz lazım. Murat beni aradı, beni mahvetti" diyor. "33 hiç göremedik, 27 gittik" diyor.

Murat Mantuş: Hatırlamıyorum, ben arasam tape olurdu. İsmimi kullanıyorlar. Akitte (danışmanlık sözleşmesinde) böyle bir şey olduğu için hasta sayısı ile ilgili talepte bulundum. 19 da olsa az diyeceğim 29 da olsa az diyeceğim. Böyle bir şey istedim.

"İl Sağlık Müdürlüğü hasta gönderdi"

Murat Mantuş: İstanbul için konuşuyorum. Ara ara salgın oluyordu. Kapasite doluydu. İl Sağlık Müdürlüğü'nden aradılar. "Murat Bey bu gelen bebekleri kabul edin" şeklinde aradılar. Normal kotamızı da aştık. Hasta gelen kimseyi kapıdan çevirmedim.

Savcı Kadir Kocakaya: Cansu Akyıldırım, "Murat Mantuş’un benden haberi var" dedi. Hastanede çalışmayan biri nasıl oluyor da çalışıyor?

Murat Mantuş: Cansu Akyıldırım, bize Medisense şirketinden yönlendirilmiş biriydi. Birinci Hastanesi'nde sigortalı çalışıyordu. Bizde deneme sürecindeydi. Ben durumu Volkan Bey'e sordum. Deneme sürecinin sonucunda da kendisine başhemşirelik teklif ettik.

"Neden ben diye sordum"

Savcı: Neden senin gibi emekli polisi, hiçbir bilginin olmadığı hastanede çalıştırdılar?

Murat Mantuş: Bu soruyu kendime sordum. İlk başlarda…

Savcı Kadir Kocakaya: Bunun okulları var, neden sen?

Murat Mantuş: Meslek hayatım boyunca da uyarı cezam yok. Disiplinli bir insanım. Orada elimiz, kolumuz, kulağımız ol dediler. Ben de bilmediğim için işi bilen birinin yanımda olma şartı koştum. Sormadan hiçbir karar almadım.

Avukat: Birimlerinize hasta yönlendirme oluyor muydu?

Sanık avukatı Burak Mengü itiraz etti.

Avukat: Ateşlenmeye gerek yok.

Mahkeme Başkanı: Sorunun sorulmasına karar verildi.

Murat Mantuş: Hayır, olmuyordu.

Sanık avukatı Burak Mengü: Müvekkilim Volkan Karataş’ın savunmasının ardından kapsamlı savunma yapacağım.

"Babamı yanlış tedavi sonucu kaybettim"

Duruşmaya verilen aranın ardından, son tutuksuz sanık, TRG Hospital’de başhekimi olarak çalışan Volkan Karataş sanık kürsüsüne geldi. İddianamede; Karataş’ın, "Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "örgüte bilerek isteyerek yardım etme", "ihmali davranışla kasten adam öldürme" suçlarından cezalandırılması istendi. 

Mahkeme Başkanı: Savunma yapacak mısın?

TRG Hospital Başhekimi Volkan Karataş: 1980 doğumluyum. 44 yaşındayım. Babamı yanlış bir tedavi sonucunda kaybettikten sonra tıp okumaya karar verdim. 2 yıl zorunlu hizmetimi yaptım. Erişkin yoğun bakımda da çalıştım, pandemide de sorumlu hekimlik yaptım.

"Fırat Sarı'yı tanımıyorum"

Mahkeme Başkanı: Danışmanlık nasıl oldu?

Volkan Karataş: Murat Mantuş bana sorduğunda, "Hiç doktor bulamadığımızda değerlendirilebilir" dedim. Kendisi görüşmeyi sağlamış ama ben orada bulunmadım, detaylarını bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Burada sanıklardan Cansu Akyıldırım, Gıyasettin Mert ile Murat Mantuş’u tanıdığını söylemişsin. Peki, Fırat Sarı’yı tanımıyor musun?

Volkan Karataş: Tanıdıklarımı tekrar edeyim. Gıyasettin Mert Özdemir’i 12 yıl önce tanıdım, düzgün çalışan biriydi. Çağla Durmuş, bizim yıllar önce eğittiğimiz yenidoğan hemşiremizdi, ücret düşüklüğünden dolayı iş değiştirdi. Mehmet Gürül, yenidoğan doktorum; Murat Mantuş ise genel müdürüm. Diğer kişileri, kimin kim olduğunu burada öğrendim.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ve İlker Gönen’i tanımıyor musun?

Volkan Karataş: Hayır.

Mahkeme Başkanı: İsimlerini duymadın mı?

Volkan Karataş: Sadece duydum.

Mahkeme Başkanı: Hiçbir şeyden haberinizin olmaması tuhaf

Mahkeme Başkanı: Bu Ahmet Arıkan sizden ne zaman ayrıldı?

Volkan Karataş: 2023’ün başlarına kadar bizdeydi.

Mahkeme Başkanı: "2 Eylül" diyor, Gıyasettin bunu kafasına göre mi yapmış?

Volkan Karataş: Benim bilgim dahilinde değil maalesef.

Mahkeme Başkanı: Size hiç bilgi verilmedi mi?

Volkan Karataş: Bizim hastanede bebek geçişine şahit olmadım.

Mahkeme Başkanı: Siz tapeleri okuyunca tuhaf gelmedi mi? "Hastanede neler oluyor" demediniz mi?

Volkan Karataş: Yenidoğan yoğun bakımında problem olmadığı için irdelemedim.

Mahkeme Başkanı: Herkes "Biz de tapeyle öğrendik" diyor. Bize soruyor. Yöneticilerin, kimsenin haberi yok o zaman bir şeyden, kim geliyor, kim çıkıyor, hiçbir şeyden haberinizin olmaması da tuhaf.

Savcı: Mantığını anlayamıyorum

Savcı: Murat Mantuş, senin üstün olarak mı çalışıyordu? 

Volkan Karataş: Genel müdüre bağlı olarak çalışıyoruz

Savcı: Hastane müdürleri başhekime bağlı çalışmıyor mu?

Volkan Karataş: Biz genel müdüre bağlı çalışıyoruz.

Savcı: Doktor ve hemşirelerin aldıkları ek maaştan haberin var mıydı?

Volkan Karataş: Doktorla ilgili maaş konuşulurken biz çıkarız. Haberim yok.

Savcı: Murat Mantuş, "Emekli polisim ama ben bu işten anlamam" diyor ama tüm süreçleri o yapıyor. Bilgisi yok, iş yapıyor, senin bilgin var haberin yok. Mantığını anlayamıyorum. Doğru mu bu süreç? Adam soruyorum "Ben anlamam" diyor, sana soruyorum sen "Bilmiyorum" diyorsun?

Volkan Karataş: Ben bilmem demek istemedim. Genel müdür yardımcısı herkes bildiği şeyi söylüyor. Ben hekimlerle ilgili şeyleri söylerim ama ana karar kendisinindir.

Savcı: Cansu Akyıldırım’a işlem yapması için onay verdin mi?

Volkan Karataş: Hayır.

Sanık avukatı: Ortada suç yok

Murat Mantuş ve Volkan Karataş’ın avukatı Burak Mengü, müvekkilleriyle ilgili savunma yapmaya başladı.

Mengü, şunları söyledi:

"Çıkar çatışması dediniz ama ben iki müvekkilim adına da savunma yapacağım. Hayatın olağan akışına aykırı. Kimse suç işlemek için şirket kurmaz. Gidip kendi adına şirket kurup, örgüt suçu mu işleyecek? Bu şekilde örgütün varlığından söz edemezsiniz. Ticari bir şirket gelmiş, bir şirket başka bir şirketle anlaşma yapmış, bu huzurdaki yargının konusu değildir. Ticari mahkemenin konusudur. Ortada suç işleme gayesi yok, ortada suç da yok.

"İl Sağlık Müdürlüğü'nü yargılayabiliyorsak helal olsun"

İki müvekkilimin çalıştığı TRG Hospital’i SGK denetledi, Sağlık Bakanlığı denetledi. İçerideki otomat nedeniyle Tarım Bakanlığı da denetledi. Hiçbir şey çıkmadı. O tarihte denetlemeleri yapanları da devlet memurlarını, o tarihteki İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nü yargılayabiliyorsak helal olsun. Ben burada adil bir yargılamadan bahsedemem.

"Savcı Instagram postu atacağına İl Sağlık Müdürlüğü'ne yazsaydı"

Soruşturma savcısı Yavuz Engin, 'avukatlık soytarılık değildir' diye paylaşım yapmış. Instagram postu atacağına İl Sağlık Müdürlüğü'ne yazsaydı, hepsinin cevabını alırdı. Benim müvekkillerim lekelenmezdi.

Bir hastane yönetimi amuda da kalksa, takla da atsa SGK’yı dolandıramaz. Kadan bebekle olan verilerle ilgili İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü soruşturmaya gerek görmemiş. Savcılık tapeden soruşturma başlatmış.”

47 sanığın savunması tamamlandı

Volkan Karataş'ın savunmasının ardından yargılanan 22’si tutuklu, 25’i tutuksuz toplamda 47 sanığın savunması tamamlanmış oldu.

İddianamede ismi geçen hastaneler; Avcılar Hospital, Özel Doğa Hospital, Özel TRG Hospitalist, Özel Bağcılar Medilife, Özel Beylikdüzü Medilife, Silivri Kolan, Esenler Güney, Özel Birinci, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Şafak, Özel Reyap İstanbul ve Çorlu Reyap Hastanelerinin avukatları savunma yapmaya başladı.

Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilleri davaya katılma talebinde bulundu. Sağlık Bakanlığı vekili, bakanlığın zarar gördüğünü ve sanıklardan şikayetçi olduklarını söyledi.

Davanın 11. günü tutuksuz sanıklar ve hastane avukatlarının savunmasıyla sana erdi. Duruşma yarın 09:30’da müştekilerin dinlenmesiyle devam edecek.

Savcı Yavuz Engin'in Instagram paylaşımı

Yenidoğan soruşturmasını yürüten savcı Yavuz Engin, sanık avukatlarının mahkemede kendisine yönelik ifadelerine, oyuncu Musa Uzunlar'ın canlandırdığı Kurtlar Vadisi dizisi karakteri "İskender Büyük"ün "Avukatlık soytarılık değildir" repliğiyle yanıt vermişti.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesi savcısından "İskender Büyük" repliği ile gönderme: "Avukatlık soytarılık değildir"


Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.