Ülkücü Yeniçağ yazarı Selcan Taşçı, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak'ın "PKK’nın en önemli aktörlerinden biri, en zalimi, en canisi Bahoz Erdal'ın, Allah’a hamdolsun Suriye’de öldürüldüğü haberini aldık" ifadesiyle ilgili olarak, "Madem ki bu PKK'nın en zalimi, en canisinin öldürülmesi 'hamd edilecek' bir şey; siz bu cani sürüsünün ağababasıyla nasıl el sıkışabildiniz arkadaş! 'Açılım' tam olarak bu değil miydi; yoğun müzakereler neticesi varılmış bir "anlaşma'!" dedi.
"Nasıl 'oyun arkadaşı' tahsisi dahil her nevi tedbiri aldınız "insani koşullarda yaşatabilmek için" öldürülmesine hamd ettiğinizin de başı olan caniyi!" ifadesini kullanan Taşçı, "Madem ki öldürülmeleri 'müjde' bu zalimlerin, bu canilerin, bu katillerin; ne diye dağdan şehre inip palazlanmalarını sağlayan 'çözüm süreci'ni bir 'müjde' olarak sundunuz bu millete!
Selcan Taşçı'nın "'Allah'a hamd olsun(!)' en zalim sayenizde yaşıyor hâlâ" başlığıyla yayımlanan (11 Temmuz 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak'ın Bahoz Erdal açıklamasını izlerken yüzünde kekremsi bir ifade oluşan kaç kişiyiz?
***
Kaynak dedi ki;
"Bu akşam, milletimiz bir bayram hediyesini duyacak. PKK'nın en önemli aktörlerinden biri, en zalimi, en canisi Bahoz Erdal'ın, Allah'a hamdolsun Suriye'de öldürüldüğü haberini aldık..."
***
Kendi kendime dedim ki;
Madem ki PKK'nın en zalimi, en canisinin öldürülmesi "hamd edilecek" bir şey, siz bu cani sürüsünün ağababası senelerdir elinizde olduğu halde neden yaşattınız arkadaş?
Çünkü hatırlamak, hatırlatmak lazım ki, "Bahoz Erdal öldürüldü diye" Allah'a hamd eden AKP'liler de katılmıştı AB'ye uyum çerçevesinde idam cezasının kaldırılması seferberliğine(!);
Ne zaman hem de?
"PKK'nın en zalimi, en canisi" hakkında, bağımsız Türk mahkemelerince, Türk Milleti adına verilen ve millî vicdanda zerrece tereddüt yaratmayan idam hükmünün infazının beklendiği günlerde!
***
Kendi kendime dedim ki;
Madem ki bu PKK'nın en zalimi, en canisinin öldürülmesi "hamd edilecek" bir şey; siz bu cani sürüsünün ağababasıyla nasıl el sıkışabildiniz arkadaş! "Açılım" tam olarak bu değil miydi; yoğun müzakereler neticesi varılmış bir "anlaşma"!
Nasıl "oyun arkadaşı" tahsisi dahil her nevi tedbiri aldınız "insani koşullarda yaşatabilmek için" öldürülmesine hamd ettiğinizin de başı olan caniyi!
Madem ki öldürülmeleri "müjde" bu zalimlerin, bu canilerin, bu katillerin; ne diye dağdan şehre inip palazlanmalarını sağlayan "çözüm süreci"ni bir "müjde" olarak sundunuz bu millete!
***
Abdullah Öcalan'ın "dokunulmazlığı" devam ettiği müddetçe; isterseniz siz ellerinizle öldürmüş olun öteki maşaları, inandıramazsınız bizi samimiyetinize!
*
Bütün kötülüklerin olağan şüphelisi "Suriyeliler"
"Suriyeliler" ile "Türk gençler" arasındaki kavga Konya'da "köpeğe neden tekme attın" diye çıktı...
Yarın bir başka şehirde "neden sesi açtın" diye çıkacak...
Bir başkasında "neden yan baktın" diye...
En son "neden nefes aldın"...
Çünkü onlar "Suriyeliler"!
"İnsan"lıklarını, "mağduriyet"lerini, "muhtaç"lıklarını, kiminin hastalığını, kiminin açlığını perdeleyen bir "genelleme"ye dahiller. Belki bizden çok kızıyorlar kızdıklarımıza, bizden çok korkuyorlar korktuklarımızdan fark etmez... Birey olarak ne olduklarıyla, kim olduklarıyla, ne düşündükleriyle, ne hissettikleriyle ilgilenmiyor hiç kimse;
Mevzubahis "Suriyeliler" ise teferruat bütün bunlar neticede!
Durum neresinden tutsak elimizde kaldığından konuşmaya sıra gelemiyor bir türlü ama bu "yekpare nefret"in inşasında büyük rolü olan hoyrat medya dilini de tartışmalı artık bence.