Gündem

Yeni Zelanda'daki cami saldırılarında neler yaşandı?

Yeni Zelanda'da iki camiye yapılan saldırılarda en az 4'ü kadın, yaşları 3 ile 77 arasında değişen 50 kişi hayatını kaybetti

17 Mart 2019 20:20

Yeni Zelanda'da iki camiye yapılan saldırılarda en az 4'ü kadın, yaşları 3 ile 77 arasında değişen 50 kişi hayatını kaybetti. Saldırıdan kurtulanlar ve yakınlarını kaybedenler, saldırı anında camilerde neler yaşandığını anlattı.

BBC'nin haberine göre, 59 yaşındaki Farid Ahmed, saldırılar sırasında camideydi. Saldırgan camiye girerken kadınların olduğu bölümde olan ve bazı kadınlarla çocukların camiden kaçmasına hızlıca yardımcı olan eşini kaybetti. Ahmed, 28 yaşındaki saldırgan Brenton Tarrant'ı affettiğini söylüyor

"Saldırgana nefret beslemiyorum, affetmek ilerlemek için en doğru yoldur. Elbette ki onu affettim, affetmek, cömertlik, sevmek ve önemsemek, pozitif yaklaşmak, yapılacak en iyi şeydir. Onu bir insan olarak sevdiğimi söyleyebilirim. Ama yaptığı şeyi kabul edemem, çok yanlış bir şey yaptı."

Eşi Hüsna Ahmed 44 yaşındaydı, saldırgan El Nur Camii'ye girdikten sonra ilk ateş ettiği kişilerden biri oldu.

Farid ve Hüsna, 1990'da Bangladeş'ten Yeni Zelanda'ya göç etmişti, bir de kızları var.

"Eşim 'buraya gelin, hızlı olun' diye bağırıyordu. Oradaki birçok kadını ve çocuğu arkadaki güvenli avluya götürdü. Sonra beni kontrol etmek için geri dönmüş, çünkü ben tekerlekli sandalyedeydim. Kapının yakınlarındayken vurulmuş. İnsanlara yardım ederken kendisini unutmuştu."

Farid Ahmed, 1998'de alkollü araç kullanan bir şoför kendisine çarptığından beri tekerlekli sandalyede olduğunu, kendisinin kıl payı kurtulduğunu söylüyor.

"Bu adam her bir kişiyi iki, üç kez vuruyordu. Bu da diğerlerine hareket etmek için fırsat veriyordu. Hatta ölenleri bile tekrar tekrar vuruyordu."

Saldırgan kendisini fark etmeden dışarı çıkmayı başaran Ahmad, eşini çok aramış. Ancak daha sonra eşinin öldükten sonra çekilen bir fotoğrafını görmüş, öldüğünü böylece öğrenmiş:

"Fotoğrafı sosyal medyadaydı, onu tanıyan biri bana fotoğrafı gösterdi. Kimlik tespitini de böyle yaptık."

Saldırganın önüne geçti, oğluyla birlikte öldürüldü

Camide bulunan bir başka kişi, Pakistan asıllı Naim Raşid, videolardan birinde saldırganın önüne geçip durdurmaya çalışırken görülüyor.

Ancak saldırgan, olayın hemen ardından Raşid'i ve 21 yaşındaki oğlu Talha'yı öldürdü.

Polis, saldırganı Linwood'daki ikinci camiden çıkıp arabasıyla uzaklaşırken yakalayıp tutukladı.

Saldırıda hayatını kaybedenlerin çoğunun Pakistan, Hindistan, Malezya, Endonezya, Somali, Afganistan ve Bangladeş'ten olduğu belirtildi.

Kitaplığın altına saklanarak kurtuldu

Cuma namazı için El Nur Camii'de olan taksi şoförü Abdülkadir Ababora, saldırı anlarını anlatırken kendisini yere attığını, kutsal kitapların dizildiği bir kitaplığın altına saklandığını söylüyor:

"Hızlıca bu kararı almış olmam, hiç yara almadan kurtulmamı sağladı. O sırada tek düşündüğüm eşimi ve çocuklarımı bir daha görebilmekti. Bu bir mucize. Kendime geldiğimde sağımda ve solumda cesetler gördüm."

2010'da Etiyopya'dan yola çıkıp, daha huzurlu ve refah içinde yaşayabilmek için Yeni Zelanda'ya giden Ababora, şimdi 48 yaşında. İki hafta önce üçüncü oğlunu kucağına almış.

Caminin imamının, Cuma hutbesinin İngilizce çevirisini henüz okumaya başlamışken dışarıda silah seslerini duyduklarını anlatıyor:

"Ne oluyor diye bakmak için ilk çıkan, Filistinli bir taksi şoförü oldu. Ayağa kalktığında saldırganı gördü. Kaçmaya çalıştı ama saldırgan onu vurdu. Düştüğünü gördüm."

Saldırgan içeri girip ne olduğunu anlamayan kurbanları vurmaya başladığında, Ababora kitaplığın altına sıkışarak ölü taklidi yapmış.

"Bu adam sağa sola, otomatik şekilde ateş etmeye başladı. İlk kurşunları bittiğinde silahını yeniden doldurup devam etti. İkinci kez bittiğinde yeniden doldurup bu kez başka bir odaya girip devam etti. Sıranın bana gelmesini bekliyordum, her ateş ettiğinde 'şimdi beni vuracak' diye düşündüm, umudumu kaybettim. Ailemi düşünerek dua etmeye başladım."

Saldırgan dördüncü kez kurşunu bittiğinde dışarı çıkıp arabasına bindi ve Linwood'daki ikinci camiye saldırmak üzere yola çıktı.

Arabasının uzaklaştığı duyulduğu halde, cami içinde hayatta kalan hiç kimseden birkaç dakika boyunca ses çıkmadı.

Ancak bir süre sonra yarası ağır olanlar inlemeye ve bağırmaya başladı.

"Her yerde kan vardı. Bir arkadaşım bağırarak bacağından vurulduğunu söyledi. Ona yardım etmeye çalıştım ama bacağı kurşunlarla dağılmıştı."

Ababora sonra dışarı çıkıp camide olduğunu bildiği arkadaşını aradı. Bulduğunda çenesinden, sırtından ve elinden vurulduğunu gördü.

Ardından iki kadının daha dışarıda öldürüldüğünü gördü.

Saldırganın bıraktığı tüfeklerden birinde Nazi sembolü gördüğünü hatırlıyor.

Kurşunu biten silahla saldırganı durdurmaya çalıştı

Alabi Latif, saldırganın gittiği ikinci cami olan Linwood Mescidi'nde silah sesini duyar duymaz dışarı baktığını, elinde silah olan bir adam gördüğünü anlatıyor:

"Sonra yerde iki, üç ceset gördüm. O zaman bunun bir terör saldırısı olduğunu anladım. Namaz kılanlara hemen yere yatmalarını söyledim."

Latif, silah sesinin durulduğu bir anda arkadaşlarından biriyle çıkıp saldırganı durdurmaya karar verdiklerini söylüyor.

"Dışarı çıktığımızda kurşunu biten bir silahını orada bırakıp arabasına döndüğünü gördük."

Latif, arkadaşı Abdül Aziz'in saldırgana engel olduğu ve daha fazla ölümün önüne geçtiğini söylüyor.

48 yaşındaki Afganistan asıllı Aziz, dışarı çıkıp saldırganın bıraktığı silahı aldı.

"Onu takip ettim. Arabasına oturduğunda hâlâ elimde olan silahı ok gibi kullanıp arabanın camından ona doğru fırlattım. Bana küfretti ve hızla uzaklaştı."

Polis arabayı durdurup Tarrant'ın başka bir camiye gitmesini engellediğinde, arabanın camı kırıktı.

Latif ve Aziz, Tarrant kaçtıktan sonra camiye dönerek yaralılara yardım etmeye çalıştı.

Latif, "Olanlarla ilgili çok üzgünüm. Ama hâlâ bu ülkenin barışçıl bir ülke olduğuna inanıyorum, umarım bundan sonra güzel şeyler olacak. Yeni Zelanda'da böyle bir şey olacağına asla düşünmezdim, asla" diyor.