Yeni Şafak'ta İsmail Kılıçarslan'dan sonra Fatma Barbarosoğlu da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümetin 'Yeni Türkiye' söylemine eleştirel yaklaştı. Barborosoğlu, "Bir tarafta eski Türkiye ne kadar güzeldi diyenler, diğer tarafta Yeni Türkiye geliyor diyerek deliye her gün bayram sevincinde yaşayanlar var. Ne o ne bu" dedi.
Barborosoğlu'nun Yeni Şafak'ta "Sizin Türkiye'niz hangisi!" başlığıyla yayımlanan (8 Eylül 2014) yazısı şöyle:
Türkiye her hafta, ihmallerin yol açtığı tekinsizlikler girdabında can kaybediyor. Hep beraber konuşabildiğimiz konular ya bir kaza oluyor ya da bir katilin pervasız açıklamalarına kucak açan ekran duyarsızlığı.
Ne ki konuştukça azalmıyor acılar; konuştukça denetimsizlik ile denetim yer değiştirmiyor; denetimsizlik normal, denetlemek/denetlenmek anormal oluyor.
Bu güne kadar, daima iktidarın değişmesini bekledik. Bir kitap okuyunca hayatımızın değişmesini bekler gibi, oylarımızı verdiğimiz parti iktidar olunca her şeyin değişeceğini sandık.
Evet değişti. Mekana dair, nesnelere dair, tüketim alışkanlıklarına dair pek çok şey değişti. Toplu taşıma sistemi modern dünya ile her geçen gün daha fazla yarışabilir duruma geliyor.
Lakin, birey sorumluluğu söz konusu olduğunda ,eleştirel mesafe söz konusu olduğunda, her geçen gün kendimizin gerisine düşmekte olduğumuzu kabul etmek zorundayız.
Bir tarafta eski Türkiye ne kadar güzeldi diyenler, diğer tarafta Yeni Türkiye geliyor diyerek deliye her gün bayram sevincinde yaşayanlar var. Ne o ne bu.
Peki hangisi?
Cuma günü yayınlamış olduğum yazı üzerine kıymetli okuyucum A.A. kendi yaşamış olduğu tecrübeyi dile getiren bir mektup gönderdi. Bu paylaşım çok kıymetli. Sizin de bu minvalde sorumluluk eylemleriniz var ise Türkiye'nin dikkatine sunmak üzere bekliyorum.
'Efendim,
Cuma günü yayınlamış olduğunuz yazı üzerine sizinle bir hatıramı paylaşmaya karar verdim.
Oğlum 9 sene evvel üniversite sınavına girdi, girdiği okul Küçükköy semtinde bir ilkokul idi.
Eşimle birlikte evladımızı, sınav sonuna kadar, kapıda dualar ederek bekledik. Çocuk sınavdan çıktı, baktık çok üzüntülü, 'Hayırdır oğlum' diye sorduk. Cevabı ilginçti:
'Beni ilkokul 1. sınıfta sınava soktular ve sınav boyunca soru çözmek için değil, ayaklarımı nereye yerleştireceğim konusunda zaman harcadım.'
Üzülmemesini söyleyerek evladımızı teselli etmeye çalıştık, ama ortada çok adaletsiz bir durum vardı.
Bazı öğrenciler çok iyi semtlerde, konforlu ortamda sınava girerken, bizim evladımız boy cihetiyle uygun olmayan bir sırada sınava giriyordu. Ailecek istişare ettik, ve YÖK' E DAVA AÇMAYA KARAR VERDİK!
Oğlum 18 yaşına henüz girmişti hemen bir avukat dostumuza vekalet verdi ve YÖK'e dava açıldı.
YÖK, 'Sınavları ben yapmıyorum ÖSYM yapıyor' diye davayı kabul etmedi. Biz de mahkemeden hasım tayini talebinde bulunduk ve ÖSYM mahkemede hasmımız oldu.
Teferruatı geçerek sonuca geliyorum: Biz davayı açtıktan 2 yıl sonra ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan açıklama yaptı: 'Aleyhimizde açılan dava var.Bundan sonra öğrenciler boylarına uygun sıralara yerleştirilecek.'
Çok şükür 6 yıldır öğrenciler sıralara, boy ölçülerine göre yerleştiriliyor. Bütün bunlar vatandaşlık bilinciyle hareket etmenin, şikayet etmek yerine çözüm yolunda gayret etmenin sonuçları.
Dava konusu o tarihlerde basında gazete ve tv'lerde geniş yer bulmuştu.
Şikayet edip sızlanmak yerine her birimiz sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Yapacağımız çok şey var. Sizin yazılarınız bizi bu konuda motive ediyor. Çok teşekkür ederiz.'
Değerli okuyucumuzun mektubunu okudunuz aziz okuyucular.
Şimdi karar verin, sizin Türkiye'niz hangisi!
Sorumluluk alacağınız, sorumluluklarınızı hiç şikayetsiz yerine getireceğiniz bir Türkiye mi?
Yoksa vıdı vıdı yapacağınız, ama biz, ama biz diyerek geçmişin en güzel yanlarını kes yapıştır yapıp; ya da bugünün en güzel yanlarını kes yapıştır yapıp, ortaya çıkan tablo eşliğinde başkalarına hayatı dar edeceğiniz bir Türkiye mi?
Dünyada Türkiye vatandaşı olmak isteyen milyonlarca insan var. (Savaşlardan kaçanları düşünününüz en azından.)
Fakat biz daha iyi Türkiye'nin mümkün olduğuna inanarak sorumluluk almak zorundayız.
Şikayet etme. Sorumluluk al.