Gündem

Yeni Şafak'ta: Dershanelerin kapatılması teşebbüs özgürlüğüne aykırı!

Atilla Yayla: Teşebbüs özgürlüğünün olduğu yerde insanlar ekonomik değer taşıyan her şeyi üretmek, dağıtmak, pazarlamak amacıyla şirketler, iktisadî girişimler kurabilirler

15 Ekim 2013 14:51

Yeni Şafak gazetesi yazarı Atilla Yayla, dershanelerin kapatılma kararının teşebbüs özgürlüğüne aykırı olduğunu savundu. Yayla, “Andın kaldırılması, başörtüsü yasağının kısmen silinmesi gibi adımlarda anti-devletçi, yani özgürlükçü tavır takınan hükümet, dershaneler meselesinde ters yolda gidiyor. Devletçiliğe demir atıyor” dedi.

Atilla Yayla’nın Yeni Şafak’ta “Dershaneler ve devletçilik” başlığıyla yayımlanan (15 Ekim 2013) yazısı şöyle:

 

Dershaneler ve devletçilik

 

Hükümet dershanelerin kapatılmasında ısrarlı. Milli Eğitim Bakanı'nın açıklamalarına göre gelecek yılın başından itibaren dershanelere ruhsat verilmeyecek. Mevcut dershaneler özel okula dönüşmeye teşvik edilecek. Bundan böyle bakanlığın izni ve denetimi dışında ilk, orta ve lise seviyesine yönelik eğitim verilemeyecek.

Hükümetin kararının çeşitli gerekçeleri var. Bunlar, eğitimin kalitesinin yükseltilmesi ve fakir vatandaşların çocuklarının dershaneye gönderme yükünün altına girmesinin önüne geçilmesi gibi temalar etrafında dönüyor. Hangi gerekçeye dayandırılırsa dayandırılsın, tereddütsüz söyleyebiliriz ki, hükümet yanlış, haksız ve amaçlarına ulaşamayacak, hatta amaçlananların tam tersi sonuçlar yaratacak bir kararın peşinden koşmakta.

Dershaneler eğitim sisteminin bir sonucu. Yarışma olan her yerde insanlar yarışa hazırlanmak için ulaşabildikleri her imkânı ve kaynağı kullanır. Dershaneler toplumda imkân ve kaynak kullanma bakımından eşitleştirici bir fonksiyonu ifa ediyor. Yani toplumsal hayatta bir karşılıkları var, bir ihtiyaca cevap veriyorlar. Öyle olmasaydı bugünkü kadar yaygın ve gelişmiş hâle gelemezlerdi. Dershaneler kapatılırsa, yarışlara hazırlanmada destek arayışı formel değil informel, açık değil kapalı ortamlara kayar, ortadan kalkmaz. Bundan en büyük zararı fakir, güçsüz toplum kesimleri görür. Sonuçta, kaş yapayım derken göz çıkartılmış olur.

Toplu, merkeziyetçi, tek biçimci eğitim sistemleri her yerde her zaman hastadır. Hastalık eğitime sert bir ideoloji giydirilmesi kadar sistemin yapısından da kaynaklanır. Hastalığın zararlarını azaltmak için sistemi adem-i merkeziyetçilikten kurtarmak gerekir. Türkiye'de dershaneler, elbette tümüyle değil ama bir ölçüde, merkeziyetçiliği kırmakta. Eğitim sistemine sınırlı da olsa bir çoğulluk eklemekte. Dershanelerin kapatılması bu çoğulluğun öldürülmesi anlamına geliyor. Dershanelerin 'özel' okula dönüşebileceği lafı da anlamsız; zira Türkiye'de özel okul yok. Özel okul finansmanını kendisi sağlayan ve müfredatını da kendisi belirleyen okuldur. Var mı ülkemizde böyle bir okul?

Dershanelerin devlet tarafından kapatılması teşebbüs özgürlüğüne de aykırı. Teşebbüs özgürlüğünün olduğu yerde insanlar ekonomik değer taşıyan her şeyi üretmek, dağıtmak, pazarlamak amacıyla şirketler, iktisadî girişimler kurabilirler. Eğitim bunun dışında değildir. Eğitim alınıp satılabilen bir maldır - hizmettir. İnsanlar isterse bilgiyi ve bilgi öğretme tekniklerini bunlara bir fiyat ödemeye gönüllü insanlara satabilirler. Dershanelere izin vermemek bunu yapmayı en azından zorlaştırır, bu yüzden teşebbüs özgürlüğüne aykırıdır.

Ekonomik teori açısından dershaneleri kapatmak tüketicilerin tercih haklarının da kısıtlanması anlamına gelmektedir. Birey ihtiyaç duyduğu, gerekli gördüğü bilgiyi piyasa şartlarında kimden istiyorsa temin etme hakkına sahip olmalıdır. Kamu otoritesi bunun yapılmasına çok genel bazı şartlar getirebilir, ama tümüyle engelleyemez. Daha iyi anlaşılması için yakınlarda vuku bulan bir gelişmeyle kıyaslayalım. Geçenlerde kurban derilerinin nasıl tasarruf edileceği hakkında özgürlükleri genişletici bir adım atıldı. THY'nin kurban derisi toplama tekeli kaldırıldı. Eski düzenleme bireysel kurban derisi sahibine doğrudan müdahale etmiyordu. Ama, deri toplama yetkisi tek kuruma imtiyaz olarak vermek suretiyle, deri sahiplerinin tercih alanını kısıtlıyordu. Daha doğrusu tercih haklarını elinden alıyordu. Dershaneleri kapatma olayında durum aynı. Hükümet tek tek bireylere dershaneye gitmeyi, ailelere çocuklarını dershaneye göndermeyi yasaklamıyor, ama dershaneleri yasaklayarak bireyin tercih alanına haksız, insan haklarına aykırı şekilde müdahale etmiş oluyor.

Son olarak, hükümetin bir olaydaki devletçi tutumuna dikkat çekmek istiyorum. Andın kaldırılması, başörtüsü yasağının kısmen silinmesi gibi adımlarda anti-devletçi, yani özgürlükçü tavır takınan hükümet, dershaneler meselesinde ters yolda gidiyor. Devletçiliğe demir atıyor. Bu hükümet cenahından kimsenin dikkatini çekmiyor, kimseyi rahatsız etmiyor mu?