Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak "Adı konulmamış bu Üçüncü Dünya Savaşı'nın İslâm'la savaş stratejisinin merkezinde Türkiye var. Ana hedefi ise, özelde Türkiye içinde 15 Temmuz süreciyle, genelde ise terör örgütlerini kullanarak ve İran'ın önünü alabildiğine açarak Ehl-i Sünnet omurgayı çökertmek" iddiasını dile getirdi. Kaplan, "Adı konulmamış üçüncü dünya savaşının neferleri, FETÖ ve İran'ın maskeleri" görüşünü savundu.
Yusuf Kaplan'ın "Üçüncü Dünya Savaşı çoktan başladı bile!" başlığıyla yayımlanan (10 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Hakkari Şemdinli'de canevimizden vurdular yine.
Türkiye'nin Suriye'de başlattığı sınır ötesi temizlik operasyonunun intikamını almaya, Türkiye'ye içerden darbe vurmaya, böylelikle nefesimizi tıkamaya, bize diz çöktürmeye çalışıyorlar.
Önce şunu bilelim: Hakkari Şemdinli'de gerçekleştirilen saldırı, 15 Temmuz süreci'nin bir uzantısıdır.
15 Temmuz süreci, FETÖ maskesi kullanılarak, yeni-FETÖ'cülerin önü açılarak ve terör örgütleri kışkırtılarak Türkiye'nin İslâmî geleceği adım adım inşa etmesinin önlenmesi için başlatılan ve Türkiye diz çöktürülünceye kadar sürdürülmesi planlanan çok yönlü, çok cepheli, sinsi, postmodern bir saldırıdır.
Bu yazıda ezberlerini bozacak tahliller yapmaya ve zihin önerilerde bulunmaya çalışacağım dilim döndüğünce...
15 Temmuz süreci, 28 Şubat süreci'nin uzantısıdır
15 Temmuz'da yaşadığımız şey, sadece bir darbe girişimi değildi.Türkiye'nin kendi kaderini kendisinin belirleme girişimlerinin sona erdirilmesi için başlatılan ve Türkiye'ye diz çöktürünceye kadar çeşitli şekillerde sürdürülmesi planlanan kapsamlı, çok yönlü, çok cepheli bir saldırılar dizisinin ilk büyük ayağıydı.
15 Temmuz süreci, 28 Şubat sürecinin uzantısı, son derece karmaşık, sinsi ve postmodern bir saldırılar dizisidir.
28 Şubat süreciyle, zihnen Batı'ya bağımlı olan, Türkiye'nin İslâmî bir yörüngeye kaymasını önleme sürecinde sömürgecilerin kapıkulu veya garantörlük rolünü çok iyi oynayan laikçilerle, Türkiye'nin güçlenen İslâmî omurgasına büyük bir darbe vuruldu.
Başka bir ifadeyle, 28 şubat süreci, sürgit güçlendiği gözlenen, orta ve uzun vadede Türkiye'nin Batı'dan zihnen ve fiilen kopmasına yol açacağı, kendine gelip bir medeniyet fikri geliştirerek bölgenin kaderini bölge ülkeleriyle birlikte belirlemeye başlayacağı düşünülen bu ülkenin İslâmî omurgasının içerden, laikçi elitler üzerinden felç edilmesi girişimiydi.
28 Şubat sürecinin, Türkiye'nin İslâmî omurgasına büyük darbe vurduğu,İslâmî kesimleri sekülerleştirme sürecinde gözardı edilemeyecek ölçüde başarılı olduğu su götürmez bir gerçek.
Yine 28 Şubat sürecinin, laikçilerin marifetiyle, etnik kimliği kaşıyarak ve güçlendirerek, İslâmî duyarlıkları yüksek Güneydoğu halkının İslâmî duyarlıklarını gözle görülür bir şekilde aşındırdığı ve laik PKK'nın önünü alabildiğine açtığı da apaşikâr bir gerçek.
Ama 28 Şubat süreci, bütün zaaflarına rağmen bu toplumun İslâmî bir geleceğe doğru -iyi kötü- yürüme girişimini durduramadı.
Altını çizerek söylüyorum: 28 Şubat süreci, laikçi elitlerin, bir irtica tehlikesi heyûlası icat ederek toplumun İslâmî duyarlıklarına ve İslâmî omurgasına darbe vurna girişimiydi.
15 Temmuz süreci ise, bu kez maskeli FETÖ'nün öne sürülerek adım adım İslâmî bir geleceğe doğru yürüyen Türkiye'nin vurulması ve durdurulması girişimdir.
Adı konulmamış üçüncü dünya savaşının neferleri: FETÖ ve İran'ın maskeleri
FETÖ, bu süreçte tam bir karartma operasyonudur. Maskedir.
15 Temmuz sürecinde, Türkiye'nin İslâmî yörüngesini bulması, zamanla, sömürgecilerin bölgeden uzaklaştırılması çabasına soyunması girişiminin FETÖ maskesiyle vurulması ve durdurulması savaşı veriliyor.
O yüzden, öncelikli olarak, FETÖ maskesi kullanılarak, bu toplumun bin yıllık ruh köklerini -iyi kötü- yaşatan, geleceğe taşıyacak olan tarikatler ve cemaatler hedef tahtasına yatırılıyor.
O yüzden, PKK, DAEŞ ve diğer bütün terör örgütleri kullanılarak Türkiye'nin içerden kaosun, iç savaşın eşiğine sürüklenmesi amaçlanıyor.
O yüzden, Türkiye'nin güney hattına, giderek bütün bir Arabistan Yarımadası'na İran yerleştiriliyor; böylelikle hem özelde Türkiye dışardan terör örgütleri ve İran tarafından kuşatılıyor hem de genelde İran'ın Arap dünyasını kuşatmasının önü sonuna kadar açılıyor...
Çok yönlü, çok katmanlı, son derece karmaşık ve kafa karıştırıcı, sinsi postmodern yöntemlerle sürdürülen, adı konulmamış bir Üçüncü Dünya Savaşı'dır bu. Küresel sistem, çeyrek asırdır İslâm'la savaşıyor işte bu sinsi, postmodern yöntemlerle.
Dikkat buyurulsun lütfen: Bu adı konulmamış Üçüncü Dünya Savaşı'nın ana hedefi, Türkiye'nin dize getirilmesi ve Ehl-i Sünnet Omurga'nın yapay bir Sünnî-Şiî savaşı icat edilerek çökertilmesidir.
Adı konulmamış bu Üçüncü Dünya Savaşı'nın İslâm'la savaş stratejisinin merkezinde Türkiye var. Ana hedefi ise, özelde Türkiye içinde 15 Temmuz süreciyle, genelde ise terör örgütlerini kullanarak ve İran'ın önünü alabildiğine açarak Ehl-i Sünnet omurgayı çökertmek...
15 Temmuz süreci'nin 3 ana hedefi
15 Temmuz süreci'nin üç ana hedefi var:
Birincisi, FETÖ maskesi kullanılarak cemaatlere, tarikatlere saldırılarak Türkiye'nin İslâmî ruh-köklerini kurutmak...
İkincisi, yeni-FETÖcülerin önü açılarak Türkiye'deki İslâmî kesimleri birbirlerine düşürmek... Akîde'yi sarsacak, mezhepleri tartışmaya açacak yapay tartışmalarla binyıldır bu toplumu dimdik ve diri tutan Ehl-i Sünnet omurgayı Türkiye içinden çökertmek...
Üçüncüsü, terör örgütlerini kullanarak Türkiye'nin iç güvenliğini, barışını, huzurunu bombalamak...
İç ve dış kuşatmayı yarmanın beş yolu
Türkiye'nin içerden ve dışardan yapılan bu saldırıları püskürtebilmesinin yolları neler peki?
Birincisi, toplumun kenetlenmesini sağlamak, provokasyonlara karşı teyakkuzda olmak.
İkincisi, FETÖyle ve terör örgütleriyle mücadeleyi kararlı bir şekilde ve aksatmadan yürütmek.
Üçüncüsü, İran'ın Batılılar tarafından kışkırtılmasını ve ayartılmasını önlemek. Bunun için Rusya, Çin gibi ülkeler üzerinden psikolojik ve diplomatik baskı yapmak.
Dördüncüsü, Türkiye'yi sınır ötesinde fiilen savaşa sokmaya dönük tuzaklara karşı dikkatli olmak.
Beşincisi, Mısır'la ilişkileri rayına oturtmak. Böylelikle FETÖ'nün Mısır'a yerleşmesinin önünü kesmek, İngilizlerin Mısır üzerinden tezgâhladıkları sinsi planları ortaklaşa püskürtmenin yollarını, yöntemlerini geliştirmek.