Medya

Yeni Şafak yazarı: Makam aracı olarak Merso'lardan vazgeçelim, Gestapo ruhluları kendimize güldürmeyelim!

TBMM Başkanvekili havalimanında Alman polislerce alıkonulmuştu

09 Aralık 2016 13:41

Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker, TBMM Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı'nın Almanya’da kaldığı otelde pasaport ve kimlik kartlarını çaldırdıktan sonra uçağa binmek için bulunduğu havalimanında polislerce alıkonulmasını eleştirdi. "Almanya'ya daha esaslı tepki göstermek gerek" diyen Şeker, "Mesela, devletin en tepesinden başlayarak, makam aracı olarak kullanılan Merso'lardan vazgeçmek gerekir fikrimce" ifadesini kullandı.

Mehmet Şeker'in Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (9 Aralık 2016) nüshasında yayımlanan 'Makam arabası olarak Merso’lardan vazgeçelim' başlıklı yazısı şöyle:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, Almanya'nın Köln'ünde çantasını çaldırdığı için konsolosluktan geçici pasaport aldı. 

Dönüş yolculuğu sırasında, hava alanındaki Alman polisi, bir fırsat yakaladığını düşünmüş olmalı ki Gestapoluğa başladı. 

Pasaportta ülkeye giriş mührü bulunmadığı gerekçesiyle Bahçekapılı'yı karakolda alıkoydular. 

“Almanya'ya kaçak girmiş” muamelesi yapan polislerle, değerli vekilimiz arasında tartışma bir saate yakın sürdü. 

Bu süre içinde ayakta beklettiler. 

Kim olduğunu beyan etmesine rağmen saygısızca davrandılar. 

Uçağa yetişemeyeceğini söyleyince, “Bizi ilgilendirmez” cevabını verdiler. 

Terbiyesizlik desek, hafif kalır. 

Tam düşmanlık. 

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, haklı olarak çok sert tepki gösterdi. 

Misliyle mukabele edileceğini söyledi. 

Tamam da biz misliyle mukabele edemeyiz. 

Ne yapsak az gelir. 

Almanlar kadar aşağılık tavır sergilemek elimizden gelmez. 

Zaten onlar da uzun bir süre o seviyede birini göndermezler ülkemize. 

*

Almanya'nın Ankara Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı hemen. 

Sergilenen çirkin tutum karşısında tepki verildi. 

Müsteşar yardımcısı seviyesi, münasip. 

Yetmez ama evet. 

*

Alman büyükelçisini ayakta bekletmek gerekirdi. 

Koltuksuz ufak bir odaya alarak, kapıyı kapatacaksın. 

Yaklaşık bir saat bekleteceksin. 

İlk yarım saatten sonra bir tabure verilebilir. 

Veya minder. 

Yahut onu da boş ver. 

Kaftanını sersin otursun. 

İncilerine bakalım, ne renkmiş?

İkram olarak da bir bardak su yeter. 

Dışarıdan. 

*

Acaba bizim müsteşar yardımcısı, Alman büyükelçisine nasıl davrandı?

Koltukta oturdu mu? 

Çay kahve verildi mi? 

Bacak bacak üstüne atmasına fırsat tanındı mı? 

Bunlar ince noktalar. 

*

Böyle düşünmemin sebebi çok; tek bu olaydan ibaret değil. 

Almanya'nın dosyası aşırı kabarık. 

Teröristlere kucak açması… 

Cumhurbaşkanı seviyesinde ağırlaması… 

Onlara pasaport vermesi… 

Her zaman el üstünde tutması… 

Kuş sütüyle beslemesi diye tek tek sayacak olsak, uzun sürer. 

Doğrusu, şu teklifte bulunduğumuz husus tam uygulansa bile, pek naif duracak. 

Almanya'ya daha esaslı tepki göstermek gerek. 

*

Mesela, devletin en tepesinden başlayarak, makam aracı olarak kullanılan Merso'lardan vazgeçmek gerekir fikrimce. 

Yerli otomobil yapılana kadar, başka bir marka seçilmeli. 

Doğu ülkelerine yönelebiliriz pekâlâ. 

Yoksa bu Gestapo ruhlular, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” sözünü Almanca söyleyerek, halimize gülecektir.

Güldürmeyelim.