Gündem

Yeni Şafak yazarı: Allah, İran'ın ve yancılarının zeval bulduğu, yok olup gittiği günü bizlere göstersin!

"İlk gençliğim boyunca ben henüz 3 yaşındayken İran'da yapılan ve adına 'İslam devrimi' denilen devrimi bir halt zannederdim"

17 Aralık 2016 19:09

İran'ın Suriye politikasını eleştiren Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, "İlk gençliğim boyunca ben henüz 3 yaşındayken İran'da yapılan ve adına 'İslam devrimi' denilen devrimi bir halt zannederdim. Ne de olsa adı 'İslam devrimi' idi ve İran'da yönetimi bizimkiler(!) ele geçirmişti. Ne safmışım" dedi. Kılıçarslan, yazısında "Bana 'mezhepçilik yapıyorsun' demeye hazırlanan İrancılar ve onların beslemesi gibi davranmayı adamlık zanneden aşağılık yancıları. Avcunuzu yalarsınız. Kimin mezhepçilik gayretiyle hareket edip her türlü kötülüğü yaptığını herkes görüyor. Allah, mezhepçilik yapan zalim ve katilleri kahretsin. Allah, İran'ın ve yancılarının zeval bulduğu, yok olup gittiği günü bizlere göstersin" ifadelerine yer verdi.

İsmail Kılıçarslan'ın Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısı şöyle:

İlk gençliğim boyunca ben henüz 3 yaşındayken İran'da yapılan ve adına 'İslam devrimi' denilen devrimi bir halt zannederdim. Ne de olsa adı 'İslam devrimi' idi ve İran'da yönetimi bizimkiler(!) ele geçirmişti. Ne safmışım.

2006 yılında Hizbullah ile İsrail savaştığında Hizbullah'ı desteklemiştim. Gerçi İsrail denilen teröristlik biçimine karşı kim savaşırsa savaşsın onu desteklerdim tabii ama yine de Hizbullah'a desteğim can-ı gönüldendi. Ne de olsa Müslüman kardeşlerimizdi(!) İsrail'le savaşa girişen taraf. Nasrallah isimli adam vahdetten, İsrail'in yok olacağından falan söz ediyordu. Ne safmışım.

Safmışım; zira hep birlikte öyle yıllar, öyle günler yaşadık ki, acı gerçeklerle öylesine sert şekilde yüzleştik ki geldiğimiz noktada ne İran'da yapıldığı söylenen İslam devriminden bir eser kaldı geriye, ne de İsrail'le savaşan Hizbullah'tan. Benim açımdan durum şu: Bugün Hizbullah denilen vahşet örgütü ile İsrail denilen vahşet örgütü savaşa tutuşsalar ortada benim açımdan 'tutulacak bir taraf' olmayacaktır. Birbirlerini birer kişi kalmamacasına yok etmeleri en büyük dileğim olacaktır. Zira nazarımda İsrail'in Hizbullah'tan, Hizbullah'ın İsrail'den zerrece farkı kalmamıştır. Aynı şey, mevcut İran rejimi için de söz konusudur. Hatta şu kadarını bile söyleyeyim. Artık adına 'Hizbullat' dediğim bu örgütle İsrail arasında bir seçim yapmam gerekecek olursa… Neyse, olmasın öyle bir seçim yapma gerekliliği.

Halep'i gördünüz değil mi? Bakmayın siz İran rejiminin ve paralı köpeklerinin yaptığı tezvirata. Halep'te IŞİD falan yoktu. Pek çok muhalif gruptan oluşan bir direniş hattı ve dümdüz şekilde halk vardı. Rusya, Suriye rejimi, İran ve Hizbullat'tan oluşan 'it tayfası' doğrudan halk katliamı gerçekleştirdiler Halep'te. Sağlanan ateşkese rağmen sivilleri tahliye eden otobüslere ateş açacak kadar gözü dönmüş olanlar da bu it tayfasının İran ve Hizbullat ayağı idi. Kadınlara tecavüz, çocuklara işkence, sivillere katliam da yine bu it tayfasının işiydi.

İşin garibi ne biliyor musunuz? Açın bakın İran'ın dini kaynaklarına. Orada Suriye'de yönetimi elinde bulunduran dini grup yani Nusayriler için yazılmış çok ilginç cümleler bulacaksınız. 2010 yılından önce yazılmış olsunlar ama. Çünkü bu İran mollaları, Allah'ın dinini perişan etme konusunda uzman oldukları için 2010 sonrasında ilgili hükümleri değiştirdiler. Peki ne yazıyordu Nusayriler hakkında o kaynaklarda: Nusayriler galat-ı Şia'dırlar. Yani, Şii ve daha da önemlisi Müslüman kabul edilmeyen bir inanç topluluğudurlar… Mollalar buna gerekçe olarak hulul yani Allah'ın bir kişi olarak yeryüzüne inmiş olması inancı ile reenkarnasyon inancını gösteriyorlardı.

Şimdi şunun adını adam gibi koyma vakti. Bu İran rejimi ve Hizbullat başta olmak üzere besledikleri it sürüleri Müslüman ve Şii saymadıkları bir topluluğun çıkarları için Müslüman Sünnileri katlediyor, kadınlarına tecavüz ediyor. Ebu Azrail gibi itleriyle Müslüman Sünnilerin kafalarını kesiyor.

Yok yok. Siz rahat olun pek sayın seküler necip Türkler. Rusya, Suriye ordusu, İran rejimi ve beslediği itler sivil öldürmüyor, kadınlara tecavüz etmiyor, kafa kesmiyordur. Gerçi bunların artık kimsenin inkar edemeyeceği delilleri var tabii, ama sorun değil. Bunları sizin tabirinizle 'cihadistler' yapıyordur. E cihadistleri de Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye desteklediğine göre Suriye meselesinde katil Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye'dir değil mi? Siz öyle zannetmeye devam edin. Size ve içine ettiğim ezberinize zeval gelmesin de ne olursa olsun. Sizin içine ettiğim kafa konforunuz bozulmasın da ne olursa olsun. Sizin çarpıtılmış algılarınıza bir zarar gelmesin de ne olursa olsun. Neyse ki bugün meselem siz değilsiniz. Çünkü biraz daha uzatırsam küfre dönüşecek klavyemin ucundaki her sözcük.

Bir devlet politikası haline getirdikleri olmaz olası Şii hilallerini kurabilmek için din, hukuk, ahlak tanımayan İran rejimi çetesi, başta Suriye ve Irak olmak üzere an itibariyle dünyadaki mazlum ve mağdur Müslümanların tamamı için açık düşman durumundadır. Yedikleri herzeleri halkla ilişkiler kampanyalarıyla, basın manipülasyonlarıyla, tuttukları paralı itlerle bastırmaya çalışmaları beyhudedir. Katildirler. Alçaktırlar. Zalimdirler.

Bu yazdıklarımdan hareketle bana 'mezhepçilik yapıyorsun' demeye hazırlanan İrancılar ve onların beslemesi gibi davranmayı adamlık zanneden aşağılık yancıları. Avcunuzu yalarsınız. Kimin mezhepçilik gayretiyle hareket edip her türlü kötülüğü yaptığını herkes görüyor. Allah, mezhepçilik yapan zalim ve katilleri kahretsin. Allah, İran'ın ve yancılarının zeval bulduğu, yok olup gittiği günü bizlere göstersin.

Ne diyordu Boniek: 'Bu değişikler çok acayip yeğenim. Sen adamı kedileri çok seven bir hukuk profesörü zannediyorsun. Adamın içinden mezhepçi bir şeytan çıkıyor. Yüzüne tükürürsün tükürmesine de 'IŞİD'ciler bana tükürdü' diye propaganda yapar diye çekiniyorsun.'

İlgili Haberler