Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, bugünkü “Yüz yılda bir gelebilecek fırsat Türkiye’nin önünde” başlıklı yazısında Ukrayna savaşının başlamasının ardından Rusya ve Almanya arasında doğalgaz konusunda yaşanan gerilimi aktarıp Türkiye’nin jeopolitik konumuna değindi.
Avrupa’nın Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığının bitmesi için doğu tarafı hariç, kuzeyde, güneyde güvenli ve yüksek kapasiteli boru hatları üzerinden Avrupa kıtasına, en fazla da Almanya’ya ulaştırılması gerektiğini yazan Acet, şöyle devam etti: “İşin açıkçası, Avrupa’nın dev cüssesini doyurabilecek doğalgaz rezervleri büyük ölçüde kıtanın güney ve güneydoğusunda bulunuyor. Doğu Akdeniz’den, Mısır’dan, İsrail’den, İran ve Irak’tan, Azerbaycan’dan, Körfez’den taşınabilecek gazın gidebileceği en iyi güzergâh ise Türkiye’den geçiyor. Coğrafi konumu dışında, acilen geçmesi gereken gazlar için kurulu haldeki boru hatları, Türkiye için ikinci bir avantaj daha sağlıyor.”
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ve Almanya Şönsölyesi Scholz’un Türkiye ziyaretlerinin doğrudan enerji ile alakalı olduğunu ifade eden Acet, “İçinden geçtiğimiz dönemi, Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığının bitirilmesinin hangi yollarla olacağına dair ‘sesli düşünme’, tartışma ve planlama dönemi olarak nitelendirebiliriz” dedi.
Yeni enerji denkleminde bütün yolların Türkiye’ye çıktığını yazan Acet, “Fırsatlar ve riskler iyi hesaplanmalı. Türkiye bu süreçten tarihi bir kazançla çıkabilir” diye yazdı.
Türkiye’nin yeni oluşan bu enerji politiği, Orta Doğu’nun bir ‘barış havzasına’ dönüşmesi için koz olarak kullanılabileceğini yazan Acet şöyle devam etti:
-Ölçek büyüterek, daha büyük düşünerek Filistin sorununun çözümü,
-KKTC’nin tanınması,
-Mısır’ın, tıpkı İsrail gibi Mısır halkının faydası da gözetilerek denkleme dâhil edilmesi,
-Körfez’le daha yakın işbirliği, Irak ve Suriye’deki istikrarsızlığı bitirme iradesinin ortaya konması, İran’ı tecritten çıkaracak, kazan-kazan formülüne ikna edecek bir zeminin yakalanması vs.
Güneyden Avrupa’ya gidecek milyarlarca metreküp doğalgaz için asgari güvenlik ortamının sağlanması hayati bir önem taşıyorsa, bunun sağlanması için Orta Doğu’da barış ve istikrar istesek çok şey mi istemiş oluruz?"
Yazının tamamını okumak için tıklayın
