Politika

Yeni Şafak yazarı: Abdullah Gül'ün siyasete döndürüldüğü bir AK Parti mümkün mü bu erken seçimde?

'Bu kadar kısa bir süre içerisinde AK Parti bu değişimi ortaya koyabilir mi?'

15 Ağustos 2015 16:52

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, AKP ile CHP arasında gerçekleşen koalisyon görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması sonrası ortaya çıkan erken seçim tablosunu değerlendirdi. "AKP'nin tekrar tek başına iktidarı yakalayabilmesi için değişim geçirmesi gerektiğini" vurgulayan Kılıçarslan, Bu kadar kısa süre içinde bu değişimin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin ise soru işareti olduğunu belirtti. "Ben sadece merak ediyor ve soru soruyorum" diyen Kılıçarslan, şu senaryoya cevap aradı:

"Sözgelimi Abdullah Gül'ün yeniden siyasete döndürüldüğü, sözgelimi Yalçın Topçu, Ramiz Ongun, Fatih Erbakan gibi isimlerin aday gösterildiği bir AK Parti mümkün mü bu erken seçimde?" 

Kılıçarslan'ın Yeni Şafak'ta "Erken" başlığıyla yayımlanan (15 Ağustos 2015) yazısı şöyle:

Peki, şimdi ne olacak?

Siyaset rasyonalitesine en uygun seçenek olan AK Parti - HDP koalisyonunu 'bir seçenek olarak' bile masaya koydurmayan kimdi, unutturmaya çalışacaklar. Aldıkları ihale ve taşıdıkları yük gereği 'seni başkan yaptırmayacağız' cümlesine kilitlenip Türkiye'nin sivil anayasa yapmasını, vatandaş tanımının adamakıllı gözden geçirilmesini sağlayabilecek neredeyse tek düzlemi elimizden kim çekip aldı, unutturmaya çalışacaklar. PKK'ya 'terör örgütü' dememek için bin takla atıp 'siyaset sivilliği' yerine 'silah gölgesini' seçen kimdi, unutturmaya çalışacaklar.

7 Haziran'dan önce bunu başarmışlardı. Çocukları yakarak öldürenleri, çocuk yaşta militanları sahaya sürenleri desteklediklerini ustalıkla unutturmuşlardı hepimize. Şimdi de aynısını yapacaklar. Evinde oturan polisleri ailelerinin gözleri önünde infaz edenlerle, izne giden askeri kaçıranlarla, 'trafik kazası' üzerinden en aşağılık ölüm tuzağını kuranlarla, çocukların üzerine bomba bağlayıp ölüme gönderenlerle 'yapısal bir bağ içerisinde' olduklarını hepimize unutturmaya çalışacaklar. 'Barış' diyecekler utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan. Aslında 'ölümü savunan' ağızlarında 'barış' kelimesinin nasıl durduğunu hiç önemsemeyecekler. Teröriste 'gerilla', terör örgütüne 'devrimci halk hareketi' diyecekler hiç sakınmadan. Bir halkın hizmetçisi değil; girdikleri iğrenç, kirli, aşağılık bir ihalenin taşeronu olduklarını gizleyecekler. Batıda 'barış' deyip oy devşirmeye çalışırlarken doğuda kendilerine oy vermeyen tek bir insana bile hayatı nasıl zehir ettiklerini saklayacaklar.

Yeri gelirse 'her biji Obama' deyip Amerikan bayrağı öpecekler, yeri gelirse antiemperyalist pozu kesip sosyalist takılacaklar. Dünyanın en oportünist hareketi olduklarını saklayıp ilkelerden dem vuracaklar.
Nişantaşı'nın, Bebek'in, Cihangir'in ekran insanları kah saz çaldıracak kah bazlama yaptıracak fakat asla 'PKK terör örgütü müdür' gibi yalın, basit, sade bir soru sormayacaklar 'serok'larına.

Peki, şimdi ne olacak?
Her iki partinin tabanının en çok istediği AK Parti - MHP koalisyonunu 'bir seçenek olarak' bile masaya koydurmayan kimdi, unutturmaya çalışacaklar. Ne dediğini anlamamız için dekoder kullanmamız gereken açıklamalarıyla 'ben erken seçimde oylarımı artırırım' uyanıklığı yüzünden AK Parti'yi tek seçeneğe kim mahkum etti, unutturmaya çalışacaklar.

Peki, şimdi ne olacak?
AK Parti ve tabanı için 'son seçenek' olarak duran AK Parti - CHP koalisyonu meselesinde kah 'ben bir tur başbakan olayım', kah 'ben kabinede görev bile almayayım', kah 'kırmızı çizgilerimiz var', kah 'hiçbir kırmızı çizgimiz yok' diyen kimdi, unutturmaya çalışacaklar. Temel bazı meselelerde hiçbir geri atmayan taraf kimdi, unutturmaya çalışacaklar.

Peki, şimdi ne olacak?
Millet iradesinin yansıyacağı tek yer sandık değilmiş gibi 'millet iradesini hiçe sayıp seçime gittiler' oksimoronluğuna yelken açacaklar. Gazetelerinde 'PKK'nın ne kadar da çevreci bir örgüt' olduğunu yazacaklar. Son yılların en önemli yolsuzluğunun Ataşehir dolaylarında gerçekleştiğini görmezden gelecekler.
'Seni başkan yaptırmayacağız' diyecekler de başka bir şey demeyecekler. Memlekete maliyetlerinin ne olduğuna dair hiçbir hesaplama yapmamızı istemeyecekler. Komşularımızdaki kanın ülkemize sıçramasını bile göze alacak kadar gözü dönmüş yapıların kendilerini oyuncak olarak kullandıklarını ise asla kabul etmeyecekler.

Peki, şimdi ne olacak?
Erken seçim olacak.
Erken seçim olunca AK Parti açısından ne değişecek peki? İşte burada bir soluklanalım.
Propaganda dilinden reklam filmlerine, halka verilecek vaatlerden listelerde yapılacak yenilemeye, teşkilat onarımlarından bir takım yüzlerin artık ortadan kaybolmasına, sosyal medya kullanımından selamlama biçimlerine değin uzun bir liste var elimizde. Bu listede yapılması gerekenler büyük bir hızla yapılırsa AK Parti açısından son derece anlamlı bir değişim yaşanabilir. Peki, bu kadar kısa bir süre içerisinde AK Parti bu değişimi ortaya koyabilir mi? Bilemiyorum. Zaten orasını bilebilseydim, siyasetçi olurdum.
Ben sadece merak ediyor ve soru soruyorum: Sözgelimi Abdullah Gül'ün yeniden siyasete döndürüldüğü, sözgelimi Yalçın Topçu, Ramiz Ongun, Fatih Erbakan gibi isimlerin aday gösterildiği bir AK Parti mümkün mü bu erken seçimde? Sözgelimi 'önseçim' benzeri bir sistemin uygulandığı bir AK Parti mümkün mü bu erken seçimde? Sözgelimi 20 yaşında delikanlıların 'parti sözcüsü' kabul edildikleri bir tuhaf algının ortadan kaldırılmasını sağlayacak bir AK Parti mümkün mü bu erken seçimde?

Ne diyordu Kazancakis: 'Hafız. Bazen soruyu sormuş olmak, cevabını vermekten daha mühim olabilir. Sen yine de sor. Soru sormanın tıbben bir mahzuru yok yeğenim.'