İktidara yakın Yeni Şafak gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim Karagül, Türkiye'nin ikinci dünya savaşından beri ortaklık kurduğu ülkeleri, 'bir terör örgütüne Türkiye'yi satmak'la suçladı. Karagül, Anadolu'nun haritasının değiştirilmek istendiğini ileri sürerek, ''Yeri geldiğinde her sokağın bir kaleye dönüşeceğini göreceklerdir'' ifadelerini kullandı.
Bölgede şehir savaşlarının yaşanabileceğini iddia eden Karagül, ''Ya şehirlerimiz harabeye dönecek, Anadolu alev alev yanacak ya da bütün bu uğursuz rüzgarı tersine çevirip büyük hesaplaşmayı kazanacağız ve tarihin akışını değiştireceğiz'' ifadelerini kullandığı yazısında, toplumsal hafızanın öz savunma refleksiyle hareket ettiğini ileri sürdü.
Karagül'ün bugün (26 Şubat 2016) yayımlanan yazısının tamamı şöyle:
Türkiye, çok yönlü kuşatma, alan daraltma, direnç düşürme hatta küçültme senaryolarıyla karşı karşıya. Geleneksel müttefikleri ve geleneksel düşmanlarının ortak taarruzu altında. İçeriden Kürt milliyetçiliği eksenli terör, dışarıdan çokuluslu koalisyonun tehditleri hatta saldırıları altında. İstiklal Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu kadar büyük bir hesaplaşma ile yüz yüze gelen Türkiye iddialarının, coğrafyayı ayağa kaldırma çabalarının, yüz yıllık vesayeti yok etme mücadelesinin kurbanı yapılmak istenmektedir.
Irak işgaliyle başlayan, Suriye ile devam eden parçalama projeleri artık ülkemizin sınırlarına dayanmış, hatta sınırlarımızın içlerine servis edilmiştir. Yıkım hesapları bir süre sonra Basra Körfezi ülkelerine ve Suudi Arabistan'a yönelecektir. Çok yakın bir gelecekte belki Lübnan Suriye savaşının içine çekilecektir.
İntikam saldırısı, ve şehir savaşları
Biz coğrafyamızda ulusüstü yapılar inşa etmeye çalışırken, sınırları belirsizleştirip ortak tarih ve ortak kültürden yeni bir zenginlik üretmeye çalışırken, coğrafyaya kadermiş gibi dayatılan sömürge yöntemlerine son vermeye çalışırken var olan ülke sınırları tartışmalı hale getirilmektedir.
Bu bir intikam saldırısıdır. Öyleyse intikam saldırılarına “acımasız direniş"le karşılık bulacaksınız.
Biz ekonomik entegrasyon, demokrasi ve özgürlüklerin yaygınlaşması, ortak savunma ve dayanışma arayışlarını zorlarken, coğrafya liflerine ayrılmakta, şehir savaşlarına hazırlanmakta, bütün ülkeler için parçalama planları yapılmakta, bütün kimlikler savaş gerekçesine dönüştürülmektedir.
Bir süre sonra iç savaşlar değil, ülkeler arası savaş değil, işgaller de değil, şehir savaşlarıyla yüzleşmek zorunda bırakılabiliriz. Öyle uğursuz, öyle alçakça planlar uygulanıyor ki, ülkelerimiz kadar, yüzlerce yıl birarada yaşayan insanlarımızın zihinleri ve kalpleri bölünüyor, yüzlerce yıllık ayrılıkların temelleri atılıyor.
Ya kazanacağız ya küçüleceğiz
Bu proje hiçbir ülkeye has değildir. Küresel ölçeklidir ve Atlantik'ten Pasifik kıyılarına kadar, Müslüman toplumların yaşadığı o büyük haritanın tamamını hedef almaktadır. Hiçbir ahlaki kriteri olmayan, hiçbir ittifak ilişkisinin etkileyemeyeceği bir üst senaryo adım adım uygulanmaktadır.
Coğrafyamızın talihsizliği, krizin ülkelerle sınırlı olduğunun sanılmasıdır. Her ülke özelliğine göre gerekçeler üretilirken, yalanlarla zihinlerimizin rehin alınmasıdır. Bizlere, o yalanların kendi gerçeklerimiz olduğunun dayatılması ve bizlerin bu dayatmalara zaman zaman yenilmemizdir.
Yüzyıllık kurtuluş savaşının son aşamasını yaşıyoruz. Birinci Dünya Savaşı daha bitmedi ve biz yirminci yüzyılı kaybetmeden, daha da güç kazanarak kapatmak istiyoruz. Mücadele bu yüzden çok keskindir, çok yıkıcıdır. Ya kazanacağız ya parçalanacağız. Ya büyüyerek varolacağız ya küçülerek. Hiçbir şekilde, bugünkü durumda kalmamıza izin vermeyecekler. Ya şehirlerimiz harabeye dönecek, Anadolu alev alev yanacak ya da bütün bu uğursuz rüzgarı tersine çevirip büyük hesaplaşmayı kazanacağız ve tarihin akışını değiştireceğiz.
Biz bu topraklara kaç imparatorluk gömdük
Bu öyle büyük bir kırılma ki, başardığımız takdirde sadece ülkemizin değil, coğrafyanın hatta dünya tarihinin seyrini değiştirecektir.
Anadolu, bin yıllık tarihin en büyük direnişlerinden birine daha sahne olacak. Bir kez daha Haçlı ordularını bu topraklardan uzak tutacağız. Asla umutsuz değiliz, bir kez daha dünya savaşı trajedisini yaşamayacağız. Bütün şehirlerimiz, köylerimiz, tek tek bütün vatansever insanlarımız birer kale olup bu coğrafyadan yeni bir yükseliş dönemi başlatacaktır.
Geçmişimizdeki buhran dönemlerine bakın. Her buhrandan büyük bir güç olarak çıkmayı bilen bir siyasi kültürün, ferasetin, zenginliğin ve dayanışmasının mirasçılarıyız. İmparatorlukların yok olduğu, orduların mahvolduğu bir coğrafyanın insanlarıyız. Sadece Bağdat, sadece Şam kaç imparatorluk gömdü tarihe!
İnsanlık tarihi boyunca küresel ölçekte iktidar arayan bütün imparatorluklar bu coğrafyaya hükmetmeye çalıştı ve coğrafya bu imparatorlukların tamamını yok etti. Yine öyle olacak. Tarih ve medeniyet yine bu coğrafyanın, Anadolu insanının iradesine göre, direncine göre biçimlenecek ve biz bir kez daha bu çıkışın öncüsü olacağız. Hiçbir güç, hiçbir yerel unsur, Türkiye'nin acziyeti üzerine kurduğu hesabı tutturamayacaktır.
Müttefiklerimiz sattı, öz savunma başladı
Ama tek tek alacağımız notlar var. Bu kriz atlatıldıktan sonra Türkiye ittifak ilişkilerini, bölgesel ilişkilerini, tehdit değerlendirmelerini, siyasi ve ekonomik önceliklerini sıfırdan yeniden dizayn etmek zorundadır. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana içinde bulunduğumuz ittifak halkaları bize ihanet etmiş, Türkiye düşmanlarıyla ortaklık kurmuş, Türkiye'yi savunması gerekenler bize kurşun atar olmuşlardır.
Transatlantik ittifakı bunun merkezindedir. ABD bunun merkezindedir. Avrupalı geleneksel ortaklarımız bunun merkezindedir. Onlar, Türkiye ile stratejik ortaklığı coğrafyada biçimlendirdikleri terör gruplarına kurban etmiştir.
Hepsi, bir terör örgütüne Türkiye'yi satmıştır. Hepsi Kuzey Suriye Koridoru için Türkiye'yi satmıştır. Hepsi bir boru hattı projesine Türkiye'yi satmıştır. Onlarca yıldır Avrupa'yı koruyan, Atlantik merkezli tehdit algılamalarına göre pozisyon alan Türkiye, bütün tehditlere açık hale getirilmiş, bu tehditler bize karşı özellikle desteklenir olmuştur.
O bizim “dostlarımız" bugünlerde bizi köşeye sıkıştırmaya, Anadolu haritasını bile değiştirmeye dönük kirli planların ortakları olmuşlardır. Türkiye kamuoyu, bu yönde çok ağır bir hayal kırıklığı yaşamakta, ABD ve Avrupa'ya güveni ağır yara almaktadır. Toplumsal hafıza yeni tehditleri tanımlamış ve derin bir öz savunma refleksiyle hareket eder olmuştur. Bu güvensizlik bunalımı çok uzun yıllar giderilemeyecektir.
PYD 'ortak' İhvan terörist öyle mi?
Bu yüzden, bize ait her şeyi düşman bilip, ona savaş açan bu yaklaşımı yargılayacağız, kendi içimizde mahkum edeceğiz ve geleceğimizi bu gerçeklere göre yeniden düşüneceğiz. PKK'nın Suriye kolu YPG'nin Türkiye'ye saldırılarını, ülke içindeki terör eylemlerini destekleyen, bu örgütü “ortak" ilan eden ve silahlandıranların Ortadoğu'nun tek demokratik yapısı Müslüman Kardeşleri terörist örgütler listesine alma yolunda çalışmalara başlaması bu yönde çarpıcı bir suçüstü halidir.
Mısır tarihinin ilk demokratik başarısını darbe ile yok eden, binlerce insanın özgürlük arayışına kurşunla karşılık veren zihniyetin hesabının ne olduğuna dair artık hiçbir kuşku kalmamıştır.
Yerel olan, onurlu olan, İslam'la bağlantılı olan ne varsa hepsine savaş açanların bizleri toptan imha etmeye dönük zihinlerindeki kirli hedefler deşifre olmuştur.
Artık onların hiçbir güvenlik stratejisine, terör söylemine, demokrasi ve özgürlük nutuklarına inanmayacağız. İşte bunu bildiğimiz için, yirmi yıldır bu süreci izlediğimiz için “topyekün saldırı altındayız" ifadesini kullanıyoruz.
Ülke ülke, şehir şehir, sokak sokak, fert fert
Öyleyse kendimizi yeniden kuracağız. Ülkemizi teyakkuzda tutacağız. Siyasi aklımızı bugünkü haliyle muhafaza edeceğiz. Ürkmeyecek, yılgınlığa düşmeyeceğiz. Anadolu topraklarından bir karış bile koparılmasına izin vermeyeceğiz. Gerileme dönemi çoktan bitmiştir. Bir daha hiçbir güç, bizi öyle bir trajediyle yüzleştiremeyecek.
Öyle süslü cümlelerle vakit geçirmeyeceğiz. Dolambaçlı yollar arasında kaybolmayacağız. Harita hiç bu kadar netleşmemişti. İster terör üzerinden gelsin, ister “ezberletilmiş söylemler" üzerinden gelsin, içerideki ihanetle de, dışarıdan gelen tehdit dalgalarıyla da yüzleşmeyi bileceğiz.
Ülke ülke, şehir şehir, sokak sokak, fert fert mücadele edip bu büyük istilayı boşa çıkaracağız. Onlar Türkiye'yi sadece Kuzey Suriye'den ve Güneydoğu'dan vurabileceklerini sanıyorlar. Oysa biz o kadar büyük bir haritayız ki, yeri geldiğinde her sokağın bir kaleye dönüşeceğini göreceklerdir.
Oyun ne kadar büyük olursa olsun, Anadolu'da bozulur! Bu hep böyle olmuştur!