Gündem

Yeni Şafak: Moskova'yı kanlı sınırlar bekliyor, savaş Rusya'nın içine uzanacak!

''Türkiye tuzağa çekiliyor olabilir, 'Türk öfkesi' konusunda dikkatli olunmalı''

11 Mart 2016 14:25

Yeni Şafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Rusya’ya tuzak kurularak ‘İslam’la savaş’ ihalesinin Moskava’ya verildiğini iddia etti. Karagül, Moskova’yı kanlı saldırıların beklediğini ileri sürerken, Türkiye’nin de Rusya’ya kurulan tuzağa çekiliyor olabileceğini ve dikkatli olunması gerektiğini belirtti.

Karagül ayrıca, Rusya'nın küçültüleceğini ve kaynaklarının paylaşılacağını da iddiaları arasına ekledi. 

Karagül’ün bugün (11 Mart 2016) yayımlanan ‘’Müslüman öfkesi’ ve ‘Türk öfkesi’ Rusya’yı vuracak’’ başlıklı yazısı şöyle:

Rusya, Müslüman coğrafyanın sinir uçlarını harekete geçirdi. Bugüne kadar ABD işgallerini, İsrail zulümlerini, Avrupa tahakkümlerini hedef alan “Müslüman öfkesi" bir süre sonra Rusya'ya ve Rusya'nın çıkar alanlarına yönelecektir. Bu yüzden, Rusya'nın Müslümanlarla ilişkilerinin kesiştiği her nokta çatışma alanına, kriz alanına dönüşecektir.

Tarihte ilk kez bir dinin mensuplarını topyekun hedef alan Rusya, bu “akılsız" çıkışıyla, belki de Rus tarihinin en ağır bunalımlarından birini yaşayacaktır. Böyle bir stratejik hata belki de, Sovyetler'den sonra ikinci dağılma sürecini bugüne kadar erteleyebilen Rusya'ya kurulan en büyük tuzak olacaktır. Böyle giderse Moskova imparatorluğunu oldukça kanlı sınırlar bekliyor olacak, savaş Rusya'nın içlerine kadar servis edilecektir.

 

“İslam'la savaş" ihalesi neden Rusya'ya verildi?

 

“İslam'la savaş" doktrininin yeni ihalesini almış görünen Putin ve ekibi, İran'la yakınlığı ile bu düşmanlığın örtülemeyeceğini görecek ve söz konusu ihalenin aslında bir lütuf, ortaklık için değil, Rusya'yı hırpalamaya dönük bir akıl tarafından üretildiğini görecektir.

Bu “hırpalama"dan sonra Rusya büyük oranda saldırılara açık hale gelecek, işte o zaman Rusya'nın denetlediği ve dünyanın iştahını kabartan kaynaklar savaşı başka bir hal alacaktır.

“Müslüman öfkesi" kavramını hiçbir şekilde kabul etmiyorum ama burada özellikle ifade ettim. Çünkü bu “öfke" uzunca bir süredir küresel güç hesaplaşmaları, merkez güçlerin iktidar çatışmaları için en elverişli argüman veya silah olarak kullanıldı, kullanılıyor.

Soğuk Savaş'tan hemen sonra başlayan; “İslam'la uzlaşarak mı, savaşarak mı" tartışmasını, İsrail aşırı sağının baskın telkinleriyle “savaşarak" tezini savunanlar kazandı. Bu tarihten itibaren de “Müslüman öfkesi" yeryüzünün bütün kırılma alanlarında kullanıldı.

 

“Müslüman öfkesi" hiç yerli olamadı

 

Dikkat ederseniz, yükselen İslam dalgasını Batı medeniyeti için tehdit görüp ona küresel ölçekte savaş ilan edenlerin aynı zamanda “Müslüman öfkesi" üzerinden olağanüstü kazanımlar da elde ettiğini göreceksiniz.

Tehdidi tanımlayanlar kendileri olduğu gibi, tehdide karşı savaşı da kendileri yürütüyor. Ama aynı zamanda bu tehdidi kullanarak dünyayı belli şartlara zorlayanlar ve tehdidi büyük kazanca dönüştürenler de kendileri.

Müslüman öfkesi hiçbir zaman yerlileşemedi. Büyük oranda Batı'nın küresel hakimiyet tezlerine göre biçimlendi, silahla örgütler çoğu zaman onların hedef alanlarını genişletmek için kullanıldı. Hedefe ulaştıkları anda ise onları imha etmekte tereddüt bile edilmedi.

 

Putin'in kibri ve zaafı Rusya'yı tehdit ediyor

 

Aynı öfke bu sefer Rusya ile savaşa hazırlanıyor. Daha doğrusu Moskova, bile isteye bu öfkeyi karşısına alıyor, bunun için olağanüstü bir gönüllülük örneği sergiliyor. Suriye'ye girmesiyle de oyunun ilk sahnesini kaybetti, tuzağa düşmüş oldu.

Bence “akılsızlık" burada.

Bu dönemde Rusya, büyük çıkar çatışmaları yaşadığı Batı ile “İslam ve tehdit" konusunda hep aynı mevzide hareket etti. Baltık'tan Kafkaslara ve Orta Asya'ya kadar Batı'nın sert müdahalelerini zayıflatmaya çalışan Moskova, belki ikinci dağılma sürecini İslam'a karşı ortaklık kurarak bir şekilde erteledi.

Vladimir Putin yönetimindeki yeni Rus Haçlı aklı, hızını alamamış olacak ki, İslam'la savaşı kızıştırdı, Müslüman topraklarında işgallere girişti. Tiyatronun ilk sahnesi belki Moskova açısından gerçekçi olabilir. Ama ikinci sahne, Putin'in açgözlülüğünün ve güç sarhoşluğunun oluşturduğu zaaflara göre biçimlendirilmiş gibi duruyor. En büyük zafiyet özgüven ve Putin'in kibridir. Rus halkı işte bunun bedelini ödeme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Burada bir tuhaflık yok mu?

Putin'in jeopolitik okumaları ne kadar sağlam temellere dayanır, ABD ve Avrupa'nın karar mekanizmalarındaki belirsizlikten ne kadar yararlanabilir, bilemiyorum ama bu iş Rusya Federasyonu'nun çözülmesine dönük ilk adımlar olarak tarihe geçecektir.

Putin'in savaş gücü, öfkesi, Soğuk Savaş mantığı, jeopolitik hayalleri ülkesinin herkesle kriz yaşama lüksü olduğu anlamına gelmez. Sovyetlerin silahı çözülmeyi durduramadığı gibi Putin'in savaş gücü de ikinci çözülmeyi durduramayabilir. Batı'nın Rusya'ya karşı en büyük savaş gücü bizzat Putin'in kendisidir, kendi zaaflarıdır.

Ukrayna'ya saldırdı, ciddi direnç görmedi. Gürcistan'a saldırdı, ciddi direnç görmedi. Baltık bölgesinde NATO'yu ve Avrupa'yı taciz ediyor, ciddi direnç görmüyor. Bütün askeri gücüyle Ortadoğu'ya girdi, yine direnç görmedi.

Burada bir tuhaflık yok mu? Dünya sanki Rusya'nın birçok bölgede cephe açmasını kolaylaştırıyor gibi. Bildiğimiz kadarıyla, bütün bunları saygıyla karşılayacak bir dünya söz konusu değil. Öyleyse biraz karmaşık düşünmekte, Müslüman öfkesinin Rusya'ya yöneltilmesinin sonuçlarına kafa yormakta fayda var.

 

Ruslar yalnız bir millettir!

 

Yarın Karadeniz'in kuzeyi, Baltık bölgesi, Güney Kafkaslar, Kuzey Kafkaslar ardı ardına patlarsa, ki bu muhtemeldir, Moskova'nın birçok cephede savaşması bir zorunluluk haline gelecektir.

Üstelik Rusya, sadece Müslüman öfkesiyle değil, Türk öfkesiyle de mücadele etmek zorunda kalacaktır. Türkiye ile yaşadığı krizi tırmandırması, adeta savaş boyutuna yükseltmek için çabalaması cepheyi daha da genişletmesi anlamına geliyor.

Unutmayalım ki Ruslar yalnız bir millettir. Batı'da sevilmezler, ilişkileri hep sorunlu olmuştur. Bugün bile İngiltere ile, NATO ülkeleri ile, Kuzey Avrupa ülkeleri ile, Baltık ülkeleri ile ilişkileri hızla gerilmektedir.

 

“Türk öfkesi"ne dikkat

 

Türk dünyası ile ilişkileri istilalar üzerine kuruludur ve kötü bir tarihe sahiptir. Sadece Osmanlı-Rus ilişkileri değil, Kafkaslardan Orta Asya'nın derinliklerine kadar bir Rus sömürge geçmişi söz konusudur. Müslüman dünya ile ilişkileri gerilmektedir ve bu dünya oldukça geniştir. Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bütün bu geniş coğrafyanın tepkilerini üstüne çekme tehlikesiyle yüz yüzedir.

Müslüman öfkesini Rusya'ya yönlendirip Moskova'yı “daha büyük hesaplar öncesinde" hırpalamaya çalışanların Türkiye-Rusya krizini de besliyor olma ihtimalleri güçlüdür.

Rusya bu tuzağı görmeli derken Türkiye'nin de “Türk öfkesi" konusunda biraz daha dikkatli hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Tuzak sadece Rusya'ya değil, Türkiye'ye de kuruluyor olabilir endişesini taşıyorum.

 

Rusya küçültülecek, kaynak paylaşılacak

 

İşin özeti, bugünün “İstilacı Putin"i Rusya'ya karşı en etkili silah olarak kullanılacaktır. Hedef Suriye değil, Rusya'nın kendisidir ve asıl hesaplaşma, hem de küresel hesaplaşma Rusya'ya yönelecektir. Zafer naraları atan Putin aslında tehdit altındadır. Ülkesi de öyle.

Kim bilir, belki Putin bunu öngördü ve erken hareket ediyor ve tehlikeyi boşa çıkarmaya çalışıyor. Öyle olsa bile Rusya'ya karşı büyük savaş kapıdadır. Rusya küçültülecek, kaynakları paylaşılacaktır. Putin bunu öngörmüş olsa bile potansiyel müttefiklerini kendi elleriyle yok etmektedir. Belki de ikinci tuzak budur!