Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, Türkiye’nin yükselişini durdurmak isteyenlerin muhafazakar muhalefetin itiraz dili üzerinde çalıştığını ileri sürdü. "Bu saatten sonra Türkiye’de iktidar alanını “muhafazakar” olmayan bir siyasi blokla değiştirmek mümkün olmayacaktır" diyen Karagül, "Erdoğan devirmek isteyenler de bunu muhafazakar bir blokla yapmayı deneyeceklerdir" iddiasında bulundu.
Karagül'ün Yeni Şafak'ta "ABD-Suud-BAE planı: ‘Muhafazakar cephe’ kur, Erdoğan’ı devir, Türkiye’yi durdur…" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Muhafazakar muhalefet” ve “muhafazakar müdahale” kavramlarını önümüzdeki dönemde çok konuşacağız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, onun öncülük ettiği tarihi/siyasi yürüyüşe, Türkiye’nin yüz yıl sonra başlayan yeni yükseliş dönemine karşı çokuluslu müdahaleleri biliyoruz. Gezi gibi, 17/25 Aralık gibi ve 15 Temmuz saldırısı gibi. Bütün bunlar birer dış müdahale, çokuluslu operasyondu.
Türkiye Cumhuriyeti’ni Atlantik Ekseni’ne hapsetme, rehin alma saldırılarıydı. Bu süreç 28 Şubat darbesiyle başladı, hala devam ediyor. Çünkü korkuyorlardı. Türkiye yirminci yüzyıl defterini kapatırsa tarih de, coğrafya da değişecek ve onların bize ait olan bölgedeki bütün iktidar alanları yok olacaktı. Bundan korkuyorlardı. Türkiye bu süreci başlatmıştı çünkü. Bu yüzden Türkiye’nin büyük yürüyüşü durdurulmalıydı. Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti sürekliliği yeni bir güç inşasına dönüşmemeliydi. O siyasi genetik imha edilmeliydi.
Her taşın altında BAE var: Bu ülke içeride operasyon yapıyor
15 Temmuz sadece ABD’nin, İsrail’in, bugün FETÖ mensuplarını korumaya alan Avrupa ülkelerinin projesiydi ama bölgesel destekçileri vardı. Bu konsorsiyumdan ihale alan bölge devletleri ve terör örgütleri vardı, sermaye çevreleri vardı. FETÖ, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkeler tarafından fonlanıyordu, onlar bu çokuluslu saldırının tam merkezindeydi. Kiralık katilleriyle, terör örgütleriyle, FETÖ ile Dubai’de yaptıkları gizli anlaşmalarla işin içindeydi.
Bu ülke hala öyle. Bugün Türkiye’ye yönelik örtülü operasyonların tamamında yer alıyor. Hatta teşvik ediyor, bunları yönetiyor. İsrail ne kadar istiyorsa, ABD ne kadar istiyorsa o da Türkiye’yi durdurmak istiyor. Çünkü talimatı onlardan alıyor. Suriye’nin kuzeyindeki terör koridorunda, Arap dünyasını Türkiye düşmanına dönüştürme projelerinde hep bu ülkenin eli var. Arap milliyetçiliğini örtü olarak kullanıp hem bölgede hem de “içeride” operasyon yürütüyor. BAE-Suud-İsrail-ABD Ekseni bu yüzden kuruldu. Türkiye’yi durdurmak için kuruldu. Afrin operasyonunu boşa çıkarmak, ülkemizi çevreleme dönük o çokuluslu projeyi başarmak için kuruldu.
‘İçeriden operasyon’ ne, kimleri fonluyor bunlar?
Ama artık dışarıdan bir şey yapamazlar. Kuşatamazlar, çevreleyemezler, tehditleri işe yaramıyor, sonuç vermiyor. Ne kadar büyük cephe kursalar da, bölgedeki bütün terör örgütlerini sahaya sürseler de olmuyor artık.
FETÖ üzerinden yaptıkları gibi senaryolar üzerinde çalışıyorlar yeniden. Kimleri içeride nasıl kullanabilir hangi siyasi dille, hangi muhalefet oluşumuyla harekete geçiririz, ona bakıyorlar.
Türkiye’de FETÖ’nün bıraktığı boşluğu kimlerin doldurduğuna, bu alana kimlerin ikame edildiğine, o boşluğu yöneten çokuluslu iradenin 15 Temmuz sonrası kimlerle iş tuttuğuna çok dikkat edilmeli. Ne kadar “yerli”lik mücadelesi versek de, 15 Temmuz sonrası, dışarıdakilerin iddialarından vazgeçtiğini zannetmek tarihi bir siyasi körlüktür.
Şimdilerde kimlerle nasıl bir ilişki yürütüyorlar, içeride nasıl bir koalisyon oluşturuluyor, hangi çevrelerle temas halindeler, bu temaslarda BAE gibi bölge ülkeleri ne tür rol oynuyor, kimleri birlerine yakınlaştırıyorlar hatta kimleri nasıl fonluyorlar, derin bir sorgulama ciddi olarak ihtiyaçtır.
Yeni bir çokuluslu müdahale planı: Muhafazakar müdahale
Çünkü bu bir iç politik mesele değil, tamamen 21. Yüzyıl Türkiye tasarımı meselesidir, “içeriden operasyon”un yeni hali de “Türkiye’yi durdurma” amacına yönelik bir çokuluslu müdahaledir.
Bu saatten sonra Türkiye’de iktidar alanını “muhafazakar” olmayan bir siyasi blokla değiştirmek mümkün olmayacaktır. Erdoğan devirmek isteyenler de bunu muhafazakar bir blokla yapmayı deneyeceklerdir. Türkiye’nin tarihi yükselişini durdurmak isteyenler, muhafazakar bir muhalefet, itiraz dili üzerinden çalışıyorlar. Başka seçenekleri olmadığını onlar da biliyor.
FETÖ üzerinden ilk muhafazakar denemeyi yaptılar. Bunun daha öncesi de var. Otuz yıldır bu bölgede “İslam” kimliğini kullanan terör örgütleri inşa ediyor, onlar üzerinden istila yürütüyorlar. İslam’ın İslam’la savaştırılıp Batı’nın bir medeniyeti dize getirme projesi bu.
Muhafazakarlık, İslamcılık, yerlilik ve masum muhalif dil
Silahlı örgütlerden sonra muhafazakar veya İslamcı yapıları sivil alanda konumlandırmaya başladılar. Bütün Müslüman ülkelerde bunu yaptılar, yapıyorlar. Bu yapıları iktidar oluşturmada kullanıyorlar şimdi. FETÖ ile silahlı olarak da kullandılar. Ama içeriden operasyonun yeni oluşumlarına dikkat edilmezse, bu ülkenin Selçuklu’dan beri devam ettirdiği siyasi genetik imha edilir. Bu yürüyüş durdurulur. Muhafazakar-İslami yapıların millilik gibi bir kriteri, yerlilik ve bu toraklara ait olmak gibi bir sorumluluğu olmalı.
Dolayısıyla bu yapılar, çevreler “masum” gibi sunulan gerekçeler. İtirazlar üzerinden büyük bir tarihi gerilemeye, çöküşe, bu ülkenin yeniden rehin alınmasına yol açabilirler. Kimse kızmasın kimseyi töhmet altında bırakmak istemiyorum. Kötü niyetli de değilim. Ama böyle bir tehlike gördüğümü açıkça ifade etme hakkına sahibim.
Son tartışmaların bir siyasi dalganın öncüsü mü?
Bir ABD- İngiliz-Suud-BAE müdahalesi hem de bu yol içinde hissedilebilir. Bölgedeki bütün oyunlar, kurgular, “içeriden müdahale” için sinyaller, işaretler veriyor. Bugünlerde BAE-Suud fonlamalarına özellikle bu yüzden dikkat çekilmeli diye düşünüyorum. BAE’nin yeni operasyon alanının muhafazakar çevreler üzerin den yürütüleceğine kesinlikle inanıyorum.
Son dönemdeki tartışmaları bir de bu gözle ele alın. Bazı dini kişi ve çevreler üzerinden yürütülen, dar bir fıkıh alanına sıkıştırılan, çoğunlukla kadın tartışmaları üzerinden karikatürize edilen tuhaf tartışma bir siyasi dalganın habercisi, bir siyasi dilin öncüsü olabilir mi?
“Müslüman öncüler” neden bir şey üretemez!
Müslüman aydınların, dini öncülerin, öne çıkan kişilerin, ezici çoğunlukla bu çağa dair güçlü bir söz üretemediğini, bir söylem geliştiremediğini, Türkiye ve bölgeye hatta dünyaya bir şeyler veremediğini, bunun yerine küçük, dar, saçma sapan konulara sığındığını maalesef söyleyebilirim.
Buhran çağındayız. Tarih değişiyor. Coğrafya yeniden kuruluyor. Dünya sistemi altüst oluyor. Çok büyük bir fırtına yaklaşıyor, biz bunlara karşı hiçbir şey söyleyemiyoruz. Batı İslam’la savaşıyor, bizimkiler buna karşı hiçbir şey üretemiyor, hiçbir perspektif sunamıyor. Günübirlik, marjinal konuların etrafında dönüp duruyorlar.
Kızmayın, bir tehlikeye dikkat çekmek istedim
Bunları yapamıyorlar ama bazıları “içeriden operasyon”un her aşamasında rol alabiliyor. Açık söyleyeyim, bugün çokuluslu müdahaleler için “operasyonel anlamda” en rahat kullanılan yapılar bu çevrelerdir. Ciddi anlamda örtülü projelerde rahatlıkla sahaya sürülüyorlar. BAE-Suud üzerinden yeni operasyon alanı budur işte. 2018’in en etkili müdahalesi bu alanda olacaktır.
Şimdilik “muhafazakar muhalefet” oluşturuyorlar. Hemen ardından “muhafazakar müdahale” başlatılacak. Başaramayacaklar ama bir süre sonra herkes, bunun bir çokuluslu operasyon olduğunu, arkasında petrol fonları, İngiliz aklı, ABD gücü, İsrail hırçınlığı olduğunu görecek.
Kızmayın, sadece dikkat çekmek istedim. Devam edeceğim.."