Medya

Yeni Şafak: 15 Temmuz son saldırı değil, Anadolu işgal tehdidi altında

"Anadolu'da bin yıl daha yaşama ile Anadolu tarihini sona erdirme arasında tam anlamıyla sırat köprüsü üzerindeyiz"

01 Ağustos 2016 13:58

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak, "15 Temmuz son saldırı değil, Anadolu işgal tehdidi altında" dedi.

"Hiçbir darbe girişimi, hiçbir toplumsal çatışma senaryosu, hiçbir siyasi ve ekonomik kriz böylesine ürkütücü bir şekilde servis edilmedi" diyen Karagül, "Öyle bir olağanüstü dönem ki, varolma ile yok olma, birarada kalma ile paramparça olma, yarının Türkiye'sini biçimlendirme ile yarınsızlık, Anadolu'da bin yıl daha yaşama ile Anadolu tarihini sona erdirme arasında tam anlamıyla sırat köprüsü üzerindeyiz" ifadesini kullandı.

İbrahim Karagül'ün, "15 Temmuz son saldırı değil, Anadolu işgal tehdidi altında" başlığıyla yayımlanan (1 Ağustos 2016) yazısı şöyle:

em işgal girişimi “içeriden” başlatıldı, açık savaş öncesi Türkiye içeriden çökertilmek istendi, madem Gezi olaylarından bu yana içerideki bütün unsurlar harekete geçirildi, o zaman bu ülkenin varolması, bu devletin bekası, bu milletin birarada kalabilmesi için en büyük temizlik içeride yapılmalıdır.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, belli dönemlerde kullanılmak üzere sistem ve toplum içine yerleştirilmiş unsurlar birer birer tehdit ilan edilmeli, hepsi ortadan kaldırılmalı, bir daha içeriden operasyon yapma ihtimalleri yok edilmelidir. Bunun adı Yeniden Kuruluş'tur. Türkiye bir felaketten böyle bir fırsat yakalamıştır. Bu fırsat kullanılmalı, ıslah değil tam anlamıyla yeni bir sistemik kuruluşun temelleri atılmalı, toplumsal bağlar güçlendirilmeli, sırada bekleyen çok daha güçlü fırtınalara hazırlık yapılmalıdır.

Anadolu ikinci kez işgal tehdidi altında

Hiçbir darbe girişimi, hiçbir toplumsal çatışma senaryosu, hiçbir siyasi ve ekonomik kriz böylesine ürkütücü bir şekilde servis edilmedi.Öyle bir olağanüstü dönem ki, varolma ile yok olma, birarada kalma ile paramparça olma, yarının Türkiye'sini biçimlendirme ile yarınsızlık, Anadolu'da bin yıl daha yaşama ile Anadolu tarihini sona erdirme arasında tam anlamıyla sırat köprüsü üzerindeyiz.

Türkiye, tarihinin en olağanüstü dönemini yaşıyor. Bin yıldır yaşadığımız Anadolu'daki varlığımız, Osmanlı'nın çöküşünden sonra ikinci kez böylesine tehdit edilmiştir. Dar anlamda askeri müdahaletanımına ya da TSK içindeki Gülen teröristlerinin devletle hesaplaşması tanımına sıkışıp kalmak işin vahametini kavramamıza engel olacaktır.

Gülen ve teröristleri bunu biliyor olmalı ki, hala tehdit edebiliyorlar, hala hesaplaşma hazırlıkları yapabiliyorlar. Öyleyse içeriden işgalin ötesinde bir şeylerin hazırlığı yapılıyor demektir. Bu yüzden durum vahimdir, çok daha yıkıcıdır, bir parçalama projesi hazırlığı söz konusudur.

Biz senaryonun ne olduğunu biliyoruz

Biz, senaryonun ne olduğunu, neyi hedeflediğini, nasıl bir Türkiye planı olduğunu, coğrafyanın tamamı üzerinde ne tür harita çalışmaları yapıldığını biliyoruz. Biz, Atlantik kıyılarından Pasifik'e uzanan o geniş coğrafyada, 1990'lardan bu yana nasıl bir yıkım projesi uygulandığını biliyoruz. Bu projenin nasıl ülkeleri birer birer yuttuğunu, nasıl bütün direnç odaklarının tasfiye edildiğini, nasıl bir yüz yıllık kuşatma ve hesaplaşma planı olduğunu biliyoruz.

İşgaller, iç savaşlar, terörle mücadele safsataları, kimlik çatışmaları, ekonomik krizler, kaynaklar üzerindeki talan coğrafyanın tamamını yüz yıl daha rehin almaya dönüktür. 90'lardan bu yana attıkları her adım, giriştikleri her işgal, besledikleri her terör organizasyonu, her terör saldırısı birbirini tamamlamaktadır. Hiç geri adım atmadılar. Hiç tereddüt etmediler, hiç vazgeçmediler.

Sınırlarımıza dayandılar

Bu süre içinde ABD ve Avrupa'nın bizim coğrafyaya dönük bütün politikaları bu işgale ve istilaya ortam hazırlamaya dönük oldu. Siyasi yalanlarıyla, demokrasi projeleriyle, ekonomik vaatleriyle, barış planlarıyla hep bu büyük vaadin, büyük hesabın önünü açmaya çalıştılar. Çoğuna inandık, doğru sandık, işbirliği yaptık. Ama hepsi bizi vurdu, intihara sürükledi. 1991 Körfez Savaşı'ndan bu yana bölgesel istila devam ediyor. Bu, siyasi anlam itibariyle tam bir Haçlı müdahalesidir, tam anlamıyla bir coğrafya istilasıdır.

Şimdi Anadolu'ya dayandılar. Etrafımızdaki bütün ülkeleri harabeye çevirdikten sonra sınırlarımıza kadar geldiler. Açık saldırıdan önce yokluyorlar, içerideki terör odaklarıyla, istihbarat ağlarıyla, kırk yıl besleyip sistem içine yerleştirdikleri iç işgalcileriyleyokluyorlar. 15 Temmuz'da başarsalar Türkiye zaten işgal edilmiş, teslim alınmış olacaktı. Onlarca yıl belini doğrultamayacak, ABD ve Avrupa karşısında diz çökmüş olacaktı. Ve parçalanma süreci başlatılacaktı.

Müttefiklerimiz bize savaş ilan etti

Yirmi yıldır hep inandık ve tartıştık: Öyle bir küresel güç hesaplaşması yaşanıyor ki, Türkiye iki seçenekle karşı karşıya. Ya küçülerek varolacak, ya büyüyerek varolacak. Biz büyüyerek varolmayı seçtik. Bu büyüme mücadelesinde içerideki direnç olağanüstü oldu ve Türkiye'yi yavaşlattı. Çünkü hepsi dışarıdaki vesayetçilertarafından besleniyor, bir silah olarak kullanılıyordu.

Evet, büyüdük. Küçültemediler. Çok büyüdük, güçlendik, kendi yolumuzu çizer hale geldik. Biz büyüdükçe onlar seslerini daha yüksek çıkarmaya başladılar. Önce işbirliği ile kontrol altına almaya giriştiler, baktılar olmuyor doğrudan Türkiye'nin karşısına dikildiler.Kim bunlar? Elli yıldır müttefik, ortak olduğumuz ülkeler.

Hep, “Türkiye için en büyük tehdit müttefiklerinden geliyor”dedik. 15 Temmuz saldırısı, işgal girişimi müttefiklerin Türkiye'ye açık savaşının ilanı oldu. Evet, bizi müttefiklerimiz vuruyor, onların beslediği terör odakları vuruyor, onların istihbaratı ve askeri güçleri vuruyordu artık.

ABD ve Avrupa Birliği ile ilişkiler sorgulanmalı

15 Temmuz saldırısı sonrası ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin tavırlarında bu net bir şekilde ortadadır. Başaracaklarından emindiler.Milletimizin, o tarih yapıcı iradenin direnişinin oyunu bozacağını öngöremediler. O vatan savunmasını öngöremediler.Suçüstü yakalandılar. Kanlı senaryolarıyla yakalandılar.

Artık bu aşamadan sonra ABD ile ilişkiler rasyonel bir zemineoturtulmalıdır. Avrupa Birliği projesi masaya yatırılmalı, Türkiye küresel güç hesaplaşmasının gerektirdiği manevra alanınıgenişletmelidir.

İşgal girişimi birkaç yıldır devam ediyordu. Gezi olayları sırasındamarjinal muhalif yapılarla işgal etmek istediler. Yaparız sandılar. Türkiye'nin çok güçlü olduğunu gördüler. 17 Aralık'la sivil iktidar alanını kullandılar, sistemi kansız ele geçiririz, bugünkü Türkiye'ninöncülerini tarihe gömeriz, bir daha da böyle bir kadro ve anlayışın Türkiye'yi ele geçirmesine izin vermeyiz, diye düşündüler.

Türkiye'yi “çevreleme” planı yürütüyorlar

Az kalsın başarıyorlardı. Bu iki müdahale de çokuluslu nitelikteydi ve bir Türkiye projesi uygulanıyordu. Ardından seçim manipülasyonu, ardından terör ve son olarak da devletin iktidar alanındaki en güçlü kadrosunu, silahlı güçleri, TSK içindeki bir terör örgütünü sahaya indirdiler.

Türkiye'yi “çevreleme” planı yürütüyorlardı. İçerideki yazar-çizerler buna alkış tutuyor, bazı siyasi ve sermaye çevreleri ortaklık yapıyordu.Rusya ile kapıştırma ve Kuzey Suriye Koridoru ile Anadolu'ya hapsetme ve orada boğma hesabı yapıyorlardı. Bunları başarsalariç savaş çıkaracaklardı. Anadolu'yu yakıp yıkacaklar, şehirlerimizi harabeye çevireceklerdi ve biz bir yüz yıl daha belimizi doğrultamayacaktık. İntikam planları korkunçtu.

O varsa Türkiye dize gelmez, bunu biliyorlar

Bütün bunlar birbiriyle bağlantılı ve tek bir projenin aşamalarıdır. Çünkü dost da düşman da, Türkiye bu güçte kaldığı sürece coğrafyanın teslim olmayacağını, hiçbir haritanın çizilemeyeceğini çok iyi biliyor. Onlar, Cumhurbaşkanı Erdoğanvarolduğu sürece bu ülkeyi dize getiremeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Bu yüzden yıllardır onun üzerinde oynuyorlar, korkunç bir imaj operasyonu yürütüyorlar.

Onun, ülkemizin ana omurgasını nasıl harekete geçirdiğini, o tarih yapıcı milleti nasıl bir güce dönüştürdüğünü çok iyi biliyorlar. Dikkat edin, her müdahalede Erdoğan ve etrafını tasfiye etmeye, o ana omurgayı bölmeye çalıştılar. Çünkü bu öncü kadrolar ve ana omurga coğrafyanın kaderini değiştirebilecek bir güç oluşturuyordu. Bu güç, 1. Dünya Savaşı'ndan bu yana hiç tanık olmadığımız bir güçtü ve bir meydan okuma, yepyeni bir siyasi söylem üretiyordu.

15 Temmuz son saldırı değil

Bitmedi.. 15 Temmuz son saldırı değil. Sakın bir şeylerin bittiğini, bu çokuluslu müdahale döneminin kapandığını sanmayın. Erdoğan ve ekibi yine hedef alınacak. Onun arkasında yürüyen o ana omurgayı parçalamak için yeni senaryolar devreye sokulacak. Bütün terör örgütleri aynı anda saldırılara başlayacak, kimlik savaşları bütün ülkeye yayılmak istenecek. Çünkü her başarısızlıktan sonra çok daha kanlı, çok daha ölümcül senaryolar uyguladılar.

Hiç kimse kafamızı karıştırmaya, zihnimizi bulandırmaya,gözlerimizi kör etmeye kalkışmasın. Hiç kimse, bize, milletimize aptal muamelesi çekmesin, korku senaryoları üretmesin, 15 Temmuz felaketinin etkilerini yumuşatmaya kalkışmasın. Hiç kimse, buçokuluslu saldırının içerideki ortaklarını kollamaya, aklamaya, gizlemeye kalkışmasın. Hiç kimse, “tamam başardık” diyerek kişisel hesaplara girişmesin. Bu kriz, en az beş yıl daha devam edecek.

Tek eksenimiz var, Anadolu savunması

Bu aşamadan sonra her siyasi söylem, hareket, kimlik vatan ekseninde, Anadolu savunmasında birleşmiştir. Bunun dışında kalanlar yabancıdır, iç tehdittir, düşmandır. Gülen ve teröristlerihala sistemin içinde etkin konumunu devam ettirmekte, iç tehditken hızla dış tehdide dönüşmektedir. Uzunca bir süre Türkiye'ye karşı en öldürücü silah olarak kullanılacaktır.

Yine unutmayın, bu ilkedeki iç tehdit unsurları FEÖ ile sınırlı değildir, yeri ve zamanı geldiğinde onları da devreye sokacaklardır. İşte o zaman bazı çevreler sizi büyük şaşkınlığa uğratacaktır! Bu yüzdenyeni siyasi kimliğe, vatan eksenine çağırıyoruz. Yok oluşla yüzleşmemek için bu tarihi eşiği zaferle noktalamaya çağırıyoruz.

Bin yıl daha burada olacağız

Bin yıldır Anadolu'dayız, bin yıl daha burada kalacağız. Ya küçülerek varolacağız ya büyüyerek varolacağız sözünden sonra artık yeni bir tercihle karşı karşıyayız: Ya Yeniden Kuruluş ya da parçalanma.

Büyüyerek varolma yolunu seçtik. Şimdi Yeni Kuruluş dönemine geçiyoruz. Savunma hattımız bu olacak! 15 Temmuz'dan sonra açık savaşa hazırlık yapacağız. Bin yıllık Anadolu direnişinin ne olduğunu tarih bir kez daha yazacak. 2017 tarihi hesaplaşmanın, bir tür Kıyamet Savaşı'nın tarihi olabilir.