Gündem

Yeni bilgiler ışığında 40 soruda Gezi iddianamesi

15 Temmuz darbe girişimi ile Gezi süreci birlikte soruşturulmuş, Osman Kavala ve ABD Konsolosluğu çalışanı Metin Topuz aynı dosyadan tutuklanmış

20 Mart 2019 00:19

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 16 sanıklı Gezi iddianamesinin dosyasından, soruşturma sürecine ilişkin bilinmeyen çarpıcı bilgiler de çıktı. İş insanı Osman Kavala’nın da aralarında olduğu sanıkların ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasının istendiği iddianamenin hazırlanış süreci, 15 Temmuz darbe girişimi ile Türkiye genelindeki Gezi olayları arasında bağlantı kurulabilmesine yönelik soruşturmalar yürütüldüğünü ortaya koydu. Kavala ile ABD Konsolosluğu’nda görevliyken tutuklanan ve hakkında “hükümeti yıkmaya teşebbüs” iddiasıyla dava açılan Metin Topuz’un uzun süre aynı dosyadan soruşturulduğu, tutukluluk incelemelerinin birlikte yapıldığı ortaya çıktı. Kavala, daha sonra bu dosyadan ayrılarak, Gezi soruşturmasına dâhil edildi. 16 isim için de ayırma kararı verilerek, söz konusu iddianame hazırlandı. Kalan isimlerle ilgili soruşturma ise sürüyor.

Mayıs 2013’te Gezi Parkı’na iş makinelerinin girmesi ile başlayan ve Türkiye geneline yayılan olaylarla ilgili olarak 6 yıl sonra hazırlanan iddianame birçok açıdan önem taşıyor. İddianamede, bir yandan Gezi sürecinin "hükümeti yıkmak amaçlı" olduğu iddiasına yer veriliyor, bir yandan da 17/25 Aralık operasyonlarının ve 15 Temmuz darbe girişiminin, "Gezi başarısız olduğu için gerçekleştiği" öne sürülüyor. Ancak iddianameye yansıyan bu görüşün sadece değerlendirmeden ibaret olmadığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Gezi ile 15 Temmuz soruşturmalarını birlikte yürüttüğü anlaşılıyor. 

Gezi iddianamesinin bir numaralı sanığı Osman Kavala’nın, "15 Temmuz darbe girişiminde rol oynayarak hükümeti yıkmaya teşebbüs ettiği" iddiasıyla yargılanacak olan ABD Konsolosluğu çalışanı Metin Topuz ile aynı dosyada soruşturulduğu, iki ismin tutukluluk incelemelerinin Aralık 2018’e kadar birlikte yapıldığı, bu tarihte Kavala’nın dosyasının ayrıldığı, önce Topuz’un, sonra da Gezi  süreci iddianamesinin hazırlandığı ortaya çıktı.

Gezi iddianamesi, soruşturma dosyasının bilinmeyenleri, bundan sonra neler olabileceği konusunda ortaya çıkan sorular ve yanıtları şöyle:

1- Gezi soruşturması ne zaman başlatıldı?

İddianameden ve soruşturma evrakından ortaya çıkan bilgi, soruşturmanın henüz Gezi olayları sürerken başlatıldığını gösteriyor.

FETÖ soruşturmasının firari savcısı başlattı

2- Soruşturmayı kim başlattı?

Soruşturma o dönem anayasal suçlara bakan savcı Muammer Akkaş tarafından başlatıldı. Akkaş, Haziran 2013’ün sonlarında hem soruşturmayı başlattı, hem de telefon dinleme talebinde bulundu. Bir yandan da olaylarla ilgili emniyetten rapor istedi.

3- Akkaş soruşturmayı sonuçlandırabildi mi? 

Hayır. 17/25 Aralık operasyonlarında görev alan Akkaş, önce bu görevinden alındı. Hakkında soruşturma başlatılan Muammer Akkaş daha sonra yurt dışına kaçtı. Akkaş, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan ''FETÖ" soruşturmaları kapsamında halen aranıyor.

4- Soruşturma, o tarihte bir karara bağlandı mı?

Gezi olayları ile ilgili açılan farklı soruşturmalar ve davalar karara bağlandı. Taksim Dayanışma Platformu üyeleri ile ilgili soruşturma takipsizlikle sonuçlandı, Çarşı grubu ile ilgili dava açıldı ve bu davada “Hükümeti yıkmaya teşebbüs” suçundan beraat kararı verildi. Firari savcı Akkaş’ın açtığı soruşturma ise rafta kaldı. Uzun süre dosyayla ilgili herhangi bir işlem yapılmadı.

5- Dosya yeniden nasıl gündeme geldi? 

Gezi dosyasının Osman Kavala’nın gözaltına alınmasıyla açıldığı sanılıyordu. Ancak ortaya çıkan yeni bilgiler, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra dosyanın raftan indirildiğini gösteriyor. Kavala dâhil 100’ü aşkın ismi kapsayan dosya ile ilgili olarak İstanbul Başsavcılığı yeni bir inceleme başlattı. Ancak bu inceleme Muammer Akkaş’ın açtığı dosya üzerinden, o dosyaya giren kanıtlarla yapıldı. Başsavcılık, dosyada cemaat gölgesinin bulunması nedeniyle, iddianamede, “delillerin yeniden kıymetlendirildiği, FETÖ izlerinin silindiği” iddiasına yer verdi.

6- Kanıtlar gerçekten 2013’te dosyaya konulanlardan farklı mı?

Hayır. İddianamenin çekirdeğini oluşturan tüm bilgiler Akkaş’ın telefon dinleme talebi üzerine alınan kayıtlar ve emniyetin o dönem hazırladığı fezleke ve analiz raporuna dayanıyor. Bu raporları hazırlayan, dinlemeleri yapan tüm isimler FETÖ suçlamasına maruz kaldı. 

7- Bu bilgiler ve yaklaşımlar daha önce kamuoyuna yansımış mıydı?

Telefon kayıtları yansımamıştı, ancak Kavala’nın "Gezi’nin finansörü" olduğu iddiasına dayanan bir fezlekenin varlığı ortaya çıkmıştı. Cemaat soruşturmasından tutuklu bulunan, dönemin KOM Müdürü Nazmi Ardıç imzalı fezlekede, iddianamede yer alan bilgilerin neredeyse tamamı bulunuyor. Ancak o dönemde fezleke işleme konmamış, Kavala ile ilgili olarak da yasal işlem yapılmadığı açıklanmıştı.

8- Fezleke, hangi suçlamaları içeriyordu?

Fezlekede "Osman Kavala’nın üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın George Soros bağlantılı Açık Toplum Enstitüsü ile bağlantılı olduğu, enstitünün çeşitli ülkelerdeki isyanları başlattığı, Occupy/İşgal hareketinin teorisyenliğini Gene Sharp’ın yaptığı Sivil Başkaldırı yöntemini uyguladığı, uygulayıcısının Otpor/Canvas adlı grup olduğu, grubun liderliğini İvan Marovic’in yaptığı, Marovic’in Sırbistan, Gürcistan ve Arap ülkelerindeki olaylarda etkili olduğu" anlatılıyordu. Yine fezlekede "Marovic’in Gezi olayları öncesi Mısır’a gittiği, Memet Ali Alabora’nın da aynı tarihte Mısır’da olduğu, sonrasında Mi Minör adlı oyunu sahneleyerek halkı galeyana getirmeye çalıştığı" yer alıyordu. "İsyanın ilk olarak 2012’de ODTÜ’de başlatılmak istendiği, ancak başarısız olunca Gezi olaylarında yeniden sahneye konduğu" iddiası da fezlekede dile getiriliyordu.

Kelimesi kelimesine fezlekeden iddianameye

9- İddianamede bu bilgiler yer alıyor mu?

İddianame, tamamen aynı iddiaların üzerine inşa edilmiş durumda. İddianamede, üçlü sacayağı olarak Soros-Kavala-Marovic sayılıyor ve fezlekedeki iddialar aynı sistematik içerisinde aktarılıyor. "Kavala’nın Gezi’nin finansörü olduğu, Memet Ali Alabora’nın Marovic ile Mısır’da görüştükten sonra Mi Minör adlı tiyatro oyununu sahneye koyduğu ve halkı galeyana getirmeye çalıştığı" kelimesi kelimesine iddianameye yansıtılmış durumda.

10- İddianamede, fezlekede bulunmayan herhangi bir yeni iddia var mı?

Hayır. 657 sayfalık iddianamede, 16 sanığın hukuki durumları, telefon konuşmaları, haklarındaki kanıtlar olduğu savunulan bulgular sıralanmış. İddianame tekniği nedeniyle "kanıtlar" fezlekeden daha detaylı yer tutuyor. Ancak iddianamenin giriş ve kanıt kısımları fezlekeyle birebir örtüşüyor. İddianamede, Sharp’ın 198 maddelik “sivil başkaldırı” teknikleri tek tek anlatılarak, bunların hangisinin Gezi’de uygulandığı gibi detaylar da yer alıyor. Uçak biletleri ve konuşma kayıtları ile sanıkların ayrıntılı değerlendirmesi iddianamenin hacmini genişletmiş durumda.

11- İddianameye yansıyan bulgulara göre Sharp’ın eylem planı ile Gezi’deki eylemler örtüşüyor mu?

Örtüştüğünü söylemek güç, ama hemen her eylemin yanına 30 günü aşkın süre ile devam eden Gezi eylemlerindeki bir olay yerleştiriliyor. Polislere çiçek verilmesi de bir başlıkla örtüştürülüyor, polislerin protesto edilmesi de. Gezi’de ölenlerin anılması, Sharp’ın eylem planındaki “ölenleri anma” olarak gösteriliyor. Duvar yazıları, sivil itaatsizlik türlerinden olan “alay etme” örnekleri olarak sunuluyor. Memet Ali Alabora’nın eylemler devam ederken bir süre evden çıkmaması bile “evde oturma” başlığı altında "sivil itaatsizlik" olarak gösteriliyor.

'Planlama görüşmesi' suçlaması var, kanıt yok

12- İddianamede, Alabora ya da Kavala’nın Marovic ile görüştüğüne yönelik somut bilgi ve belge var mı?

Hayır. Alabora’nın Mısır’da bulunduğu tarihte Marovic’in Mısır’da olduğuna yönelik tweet atması gösterilen tek "kanıt." Aynı tarihte Kavala’nın da yurtdışında olduğu belirtilerek, bu yolculuklar "olayların planlanması" olarak gösteriliyor. Ancak görüştüklerine dair ne belge, ne fotoğraf, ne konuşma kaydı, ne tanık ifadesi var.

13- Osman Kavala’nın Gezi’nin finansörü olduğu iddiasının dayanağı ne?

İddianamede, Soros’la bağlantısı ve Gezi olayları sırasında yaptığı toplantılar, sivil toplum kuruluşlarına verilen fonlar bu iddiaya dayanak olarak gösteriliyor. Kavala'nın, Gezi gibi Türkiye geneline yayılan tüm olayları nasıl finanse ettiğine, kime para verdiğine yönelik bir kanıt ise yok. Tek "kanıt", Kavala’nın yaptığı bazı konuşmalarda, gaz maskesi alınması için destek vereceğini söylemesi, poğaça, iskemle, masa alınması gerektiği yönündeki konuşmaları. Ancak bu konuşmaların o dönem Gezi’ye destek veren diğer kişilerin durumundan ne farkı olduğu iddianamede anlatılmadığı gibi, bu başlıklarla sınırlı davranışların nasıl "Gezi’nin finansörü" olmaya yettiği de açıklanmıyor. İddianamede, Kavala’nın herhangi bir para aktarımı, verdiği meblağ vs. gibi bir bilgi de bulunmuyor.

Yiğit Aksakoğlu'nun Gezi sonrası konuşmaları,  Gezi öncesi yapılmış gibi yansıtılıyor

14- Kavala ile birlikte tutuklu iki sanıktan biri olan Yiğit Aksakoğlu’na yönelik suçlamalar neler?

Aksakoğlu, "Gezi olaylarının devamını sağlamak ve derinleştirmekle ilgili faaliyetler yürütmek, Gezi’yi organize etmek"le suçlanıyor. Hakkında kanıt olarak öne sürülenlerin tamamı ise Gezi olaylarının sonrasına denk düşüyor. Olayların bittiği dönemde, Gezi’yle ilgili yapılan toplantılar ve bu toplantılarla ilgili telefon konuşmaları iddiaların tek kaynağı. 

15- Bu ''kanıtlar'' hangi döneme ait?

Osman Kavala ile birlikte tutuklu yargılanan diğer isim olan Aksakoğlu’nun telefon konuşmalarının tamamı, Gezi olayları sonrasına ait. Buna karşılık, konuşmaların ne zaman yapıldığına yönelik tarih bilgileri iddianamede esirgeniyor. Tarih bilgilerinin verilmemesi, Aksakoğlu’nun bu faaliyetleri Gezi öncesinde yaptığı ve Gezi’yi organize ettiği algısına yol açıyor.

16- Aksakoğlu, gerçekten Marovic’i Türkiye’ye davet etti mi?

Hayır. İddianamede, Yiğit Aksakoğlu’nun telefonla görüşme yaptığı tarihler verilmediği gibi, bu konuşmaları kimle yaptığı ve amacı da belirtilmiyor. 2012-2014 arasında yürütülen, AB’nin mali destek verdiği Çocuklar için Adalet Projesi, Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Türkiye Adalet Akademisi’nin işbirliğiyle gerçekleştirildi. Aksakoğlu’nun bu projede ders veren Doç. Dr. H.A. ile Gezi sürecinden yaklaşık üç ay sonra, 19 Eylül 2013’te yaptığı görüşme, iddianamede şüpheli bir görüşme olarak aktarılıyor.  1994’ten beri Türkiye’de 0-3 yaş arası çocuklarla ilgili projeler yürüten Hollanda merkezli Bernard von Leer Vakfı'nın çalışanı olan  ve Doç. Dr. H.A. ile defalarca görüşen Yiğit Aksakoğlu, iddianamede, Marc Mataheru'dan maddi yardım almış olarak gösteriliyor. Ancak Bernard von Leer Vakfı’nda yöneticisi olan Mataheru, bu pozisyonuyla, vakfın çalışanı olan Yiğit Aksakoğlu'nun patronu konumunda.

İddianamenin birçok yerinde Aksakoğlu’nun Otpor lideri Marovic’in Türkiye’ye getirilmesinden bahsettiği belirtiliyor, ancak bunu neden ve ne zaman söylediği aktarılmıyor. Detaylardan anlaşılıyor ki, bu konuşma Gezi olayları bittikten sonra bir akademisyenin çözüm ve şiddet konulu kurulması planlanan merkezde ders vermesi için Aksakoğlu’ndan isim önermesini istemesi üzerine yapılmış. Aksakoğlu, bu konuşmada Gezi’deki iddiaları da anımsatarak ve “CIA falan dediler ama” şerhini de düşerek Marovic’i öneriyor. Ancak ne o derse Marovic çağrılıyor, ne de öyle bir merkez açılıyor. İddianamede ise Marovic, Gezi için davet edilecek gibi bir algı yaratılıyor. 

17- Sanıklardan Can Dündar’la ilgili iddialar neler?

Can Dündar’ın Gezi Parkı’na gazla müdahale edildiği gün televizyonda yaptığı açıklamalar “halkı galeyana getirmek” olarak gösteriliyor ve Dündar’ın “etki ajanı” olduğu iddiasından hareketle müebbet hapsi isteniyor. Gezi’yi organize ettiğine yönelik başka herhangi bir kanıt sunulmuyor.

Arıcılık haritası 'bölücü', çekilmemiş belgesel suç sayıldı

18- Kavala ve diğer sanıklarla ilgili dikkati çeken kanıtlar var mı?

İddianamede yer verilen, Kavala’dan çıkan ve Türkiye’yi "bölünmüş" gösterilen haritanın arıcılık ile ilgili olduğu, arıların lokasyonlarını anlattığı ortaya çıktı. Sanıklardan Çiğdem Mater’in suçlandığı belgeselin hiç çekilmediği anlaşıldı. Aksakoğlu’nun para aldığı söylenen kişinin gerçek patronu olduğu açıklandı. Taksim Dayanışma üyelerine yöneltilen suçlamaların ise daha önce de gündeme geldiği görüldü. Taksim Dayanışma’nın yasal taleplerinin Gezi Parkı ve polislerin soruşturulmasından ibaret olduğu iddianameye de yansıdı, ancak suçlama “hükümeti yıkmaya teşebbüs” olarak açıklandı. 

19- Gezi’yi organize ettiği iddia edilen Marovic’in Türkiye ile bağlantıları var mı?

İddianamede, Marovic’in Türkiye’ye yaptığı bazı seyahatler, Mısır’a yaptığı ve Twitter’dan duyurduğu seyahat, bütün suçlamaların kanıtı olarak sunuluyor. Savcılık, bu seyahatlerin tarihlerini, Marovic’in havaalanında çekilen bir fotoğrafını, Mehmet Ali Alabora’nın Mısır seyahati ve Kavala’nın yaptığı bazı seyahatlerin uçak biletleri ve gidiş-dönüş tarihlerini iddianameye koydu. Ancak Marovic’in ne Alabora ne de Kavala ile görüştüğüne dair tek kanıt yok. Birbirlerini tanıdıklarına dair bir belge, konuşma, tanık ifadesi de bulunmuyor. Mısır’a Alabora’nın yaptığı seyahatin Marovic’in bu ülkede bulunduğu döneme denk gelmesi “eğitim aldı” iddiasına dayanak yapılsa da, iki ismin görüştüklerine dair iddianamede tek kanıt da bulunmuyor. İddianamede, Marovic'in Kavala ile yan yana geldiği ya da telefonla görüştüğüne dair de kanıt yok. Ancak bu duruma rağmen, iddianamede, “Eğitim aldıkları, görüştükleri anlaşılmıştır” denilerek, kanıt olmadan değerlendirme yapılıyor. Marovic’in Türkiye’ye yaptığı seyahatlerin büyük bölümünün, başka ülkelere giderken İstanbul’u aktarma amaçlı kullanmasından kaynaklandığı biliniyor. İddianamede en geniş yer ayrılan bölüm, Marovic ve arkadaşlarının 28 Haziran 2013’te Türkiye’ye giriş yapıp Antalya’da bir otele gitmeleri ve 5 Temmuz 2013’te otelden ve Türkiye’den ayrılmaları. İddianamede, bu seyahat, <Gezi’nin en hareketli günleri sürerken yapılan gizli bir toplantı< gibi gösteriliyor. Ancak seyahatin tatil amacı dışında yapıldığına yönelik bir kanıt yok. Bu tarihte ne Alabora ne de Kavala’nın Marovic’le görüştükleri, telefonla konuştukları, yüz yüze geldikleri gibi bir kanıt bulunuyor. Ancak 10 Ekim Ankara Garı katliamı gibi büyük olaylarda bile 15-20 gün önceki kamera görüntüleri saklanmazken, Marovic’in 2013’te çekilen fotoğrafının iddianameye suç kanıtı olarak konduğu gözleniyor. Marovic’in açık yaptığı seyahat sırasında havaalanında çekilen fotoğraf, “gizli toplantı” iddialarının kanıtı gibi gösteriliyor. 

20- Marovic’e bu iddialar hiç soruldu mu?

Savcılık, böyle bir girişimde hiç bulunmadı. İddianamede de Marovic’in hiçbir açıklaması yer almıyor. Marovic, iddiaların ilk gündeme geldiği 2014’te yaptığı açıklamada, “Otpor ülkemizde özgürlük, demokrasi ve insan haklarına saygı için mücadele ediyordu. Bu örgüt 10 yıldır yok. Mücadelemiz sırasında Türkiye dâhil birçok ülkeden destek gördük. Bütün (eski) Yugoslavya çapında birçok ölümden sorumlu bir adamın barışçı bir şekilde iktidardan indirilmesindeki rolümüzün hâlâ kabul gördüğünü umuyorum çünkü biz bununla gurur duyuyoruz. Gezi’yi örgütleyenlerle de, bahsettiğiniz insanlarla da ne görüştüm, ne de bir temasım oldu. Daha önce böyle iddialarla hiç karşılaşmamıştım. Bu uydurmacalar çok gülünç, çünkü ben Sırbistan'da Slobodan Miloseviç'in 2000'de devrilmesinden bu yana, yani 14 yıldır bu tür suçlamalara hiç maruz kalmadım. Bu insanları da tanımıyorum" demişti.  İddianamede Otpor’un yerine kurulan Canvas’ın Gezi’de rol aldığı iddiası da bulunuyor. 2014’te Canvas’ın liderlerinden Srdja Popoviç de iddialar için şunları söylemişti:

“Canvas olarak Türkiye'de hiçbir aktivist grupla çalışmadık. Geçen yılki Gezi Parkı eylemlerine de hiç dâhil olmadık. Buna rağmen protestolar sırasında iktidar kontrolündeki Türk medyası tarafından her nasılsa 'Gezi'nin arkasında Sırplar var' denilerek defalarca suçlandık. Bu muhtemelen, otokratların adaletsizliğe karşı şiddet içermeyen protestolara hazır olan halklarının öfke ve cesaretini açıklayamadıklarında sık sık kullandığı bir komplo teorisi hikâyesi. En komiğiyse Türk gazetecilerin o dönemde büromuza akın etmeleri ancak hemen hemen hiçbirinin sorulan bir soruya verdiğimiz basit cevabı yayınlayamamalarıydı.”

Her iki isim gibi Kavala ve Alabora da, Otpor ya da Canvas’tan kimseyi tanımadıklarını söylüyor. İddianamede de bu beyanların aksini gösteren hiçbir kanıt bulunmuyor; bu duruma rağmen ''görüşme, planlama, eğitim'' gibi suçlamalar yöneltiliyor.

21- Otpor iddialarının kaynağı belli mi, bu iddia ilk olarak nasıl ortaya çıktı?

Bu konuda ilginç bilgiler gün ışığına çıktı. İddianame ve soruşturma dosyasında Otpor/Canvas ile ilgili bilgilerin elde edildiği gibi bir hava yansıtılmış durumda. Ancak bu iddialar ilk olarak Gezi’nin hemen başında hükümete muhalif olarak görülen bazı isimlerden çıktı. İlk yazıyı henüz Gezi olaylarının ikinci gününde gazeteci Banu Avar yazdı. Avar, ertesi gün de açık biçimde Otpor’u yakından bildiğini, birçok ülkedeki etkilerini gazeteci olarak izlediğini, uyanık olunması gerektiğini kaleme aldı.

22- İddialar karşılık buldu mu?

Avar’dan hemen sonra bir internet sitesinde iddianameyle neredeyse birebir aynı iddiaları içeren bir yazı yayımlandı. Erhan Sandıkçı, kaleme aldığı yazıda, alanda “OccupyTurkey” yazılı yelekleri görünce araştırma yaptığını, arkasından Otpor’un çıktığını, ilk olarak ODTÜ’de benzer girişimlerde bulunulduğunu aktardı. Sandıkçı, Otpor’un yumruk simgesinin hangi ülkelerde kullanıldığına yönelik görselleri de paylaştığı yazısında, Turuncu devrimden Arap Baharı’na kadar birçok olayda Otpor’un rol aldığını, arkasında Soros’un bulunduğunu yazdı. Detaylı yazı, çok bilinmeyen bir internet sitesinde yayımlanmasına rağmen dalga dalga yayılmaya başladı.

23- Hükümet, bu iddialar için ne dedi?

6 Haziran 2013'te bu kez Türkiye gazetesinde, Turuncu devrim, Arap baharı gibi hareketlerin mimarı Otpor’un Gezi ile Türkiye’de sahne aldığı haberi vardı. Kaynağı belirsiz haberde, aynı grubun ODTÜ eylemlerinde de süreci yönlendirmeye çalıştığı, Taksim eylemlerinden önce devreye sokulduğu ve Gezi Parkı olaylarının da buradan yönetildiği yer alıyordu. Yine Türkiye gazetesinde 8 Haziran 2013'te çıkan “İşte Derin Darbenin Kodları” başlıklı yazıda "Soros'un destek verdiği kuruluşların medya ve öğrenciler aracılığıyla Gezi olaylarını tezgâhladığı" öne sürülüyordu. 10 Haziran 2013'ten itibaren ise eski Ankara Büyükşehir Belediye BaşkanıMelih GökçekYiğit Bulut, Youtube’a yüklenen Türkçe altyazılı, Gezi’nin arkasında Otpor’un olduğu iddiasını içeren video kaydından hareketle, aynı iddiaları anlatmaya başladı. Takvim gazetesi ve A Haber’de de 13-14 Haziran 2013'te aynı iddialar detaylı biçimde haberleştirildi. Gezi’de yapılan tüm eylemler, sonraki süreçte Otpor’a bağlandı.

Polisi 'FETÖ'den tutuklu, savcısı firari olan dosyadan hazırlanan iddianame kabul edildi

24- Gezi ile 15 Temmuz arasında bir bağ kuruluyor mu?

İddianamede, "ODTÜ olaylarıyla 2012’de hükümetin hedef alındığı, başarılı olunamayınca Gezi’nin organize edildiği, hemen ardından 17/25 Aralık sürecinin yaşandığı, tüm bunlarla sonuç alınamayınca 15 Temmuz’un meydana geldiği" iddiası yer alıyor. Ancak bu bağlantıyı somut olarak kurmaya yarayacak bir kanıt sunulmuyor.

25- İddianamedeki suçlamalar mahkeme tarafından meşru bulunursa, nasıl bir sonuç doğacak?

Sanıkların hukuki durumları bir yana, iddianame, hemen her eylem türünü suç sayıyor ve bunların tamamının hükümeti hedef aldığı inancını taşıyor. İddianamedeki eylemlerin bu kapsamda kabulü halinde, sivil toplum faaliyetleri ve yasal protesto hakkının kullanılması bugünden çok daha sıkıntılı bir hale gelebilecek.

26- 6 yıl sonra dava açılması ve eski kanıtların kullanılması nasıl karşılandı?

Bazı avukatlar aynı eylemlerin daha önce soruşturma konusu yapıldığını ve 6 yıl sonra yeniden kullanılamayacağını savundu. Avukatlar, Fethullah Gülen cemaatine yakın, daha sonra "FETÖ" soruşturmaları sırasında tutuklanan/firar eden savcı ve polislerin yürüttüğü soruşturmalarda elde edilen kanıtların da hukuksuz olduğunu ileri sürdü. Ancak buna karşılık mahkeme, iddianameyi kabul etti.

27- Osman Kavala tutuklandığında Gezi soruşturması gündemde miydi?

İddianameye göre, 15 Temmuz’dan sonra, 2016’da eski soruşturmadaki kanıtlar incelemeye alınmıştı. Kavala tutuklandığında sadece bu soruşturma kapsamında gözaltına alınarak cezaevine konulduğu düşünülüyordu. Ancak hazırlanan yeni iddianamenin dosyası böyle olmadığını ortaya koydu.

Dosyadan çıkan yeni bilgiler

28- Osman Kavala, hangi suçlamayla tutuklandı?

Soruşturma dosyasından çıkan yeni belgeler, Kavala’nın "hükümeti devirmeye teşebbüs" suçlamasıyla tutuklandığını, ancak suçlamaların içerisinde 15 Temmuz darbe girişiminin de olduğunu gösteriyor. 

29- Kavala ile birlikte bu dosyada kimlerin ismi vardı?

Dosyalardan çıkan belgeler gösterdi ki, Kavala, sürpriz bir isimle aynı soruşturmada tutuklanmış. O isim, ABD Konsolosluğu’nda görevli Metin Topuz. Topuz ile Kavala’nın 15 Temmuz sürecinde FETÖ ile bağlantılı oldukları iddiası gündeme geldi. Belgelere göre, Kavala’ya sorgusunda bu sorular yöneltildi. Kavala, FETÖ bağlantısı iddiası konusunda, "1990’lardan itibaren Fethullah Gülen çetesine karşı şüpheci ve eleştirel oldum. Özellikle Hanefi Avcı’nın kitabını okuduktan sonra bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu anladım. Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan’ın kızı ve damadı ile düzenlediğim toplantıda basını çağırdım. Onlara Gülen çetesinin yaptıkları anlatılmaya çalışıldı. Bu nedenle benim 15 Temmuz darbe girişimini yapanlarla en ufak ilgim ve bağlantım olamaz. Ben Gezi Parkı’nın park olarak kalması dışında hiçbir eylemde ve organizasyon içinde bulunmadım. Gezi olaylarını finanse ettiğim iddiası da mesnetsizdir. Olayların bir an önce bitmesi için elimden geleni yaptım. Sadullah Ergin ve Nimet Çubukçu ile yaptığımız görüşmeler de vardır. Sayın Başbakan’la Dayanışma Komitesi temsilcilerinin görüşmesi için tanıdığım arkadaşlara telkinde bulundum. Şiddetin her türlüsüne karşı oldum” dedi.

30- Kavala’ya Henry Barkey ile görüştüğü iddiası soruldu mu?

Evet. Kavala bu iddiaya, “Kız kardeşi Kalen Barkey ile bir sergi düzenlemesi konusunda birlikte çalışıyoruz. Henry Barkey ile özel bir ilişkim yoktur. 2011 yılında hatırladığıma göre bir konferansta görüştük. Hükümeti yıkmak ya da eylem düzenleme konusunda konuşmamız söz konusu dahi olmadı. Kendisi ile darbe girişiminden sonra 18 Temmuz’da tesadüfen bir lokantada karşılaştık. Selamlaşmak dışında bir konuşmamız olmadı. Emniyette bize telefonlarımızın aynı semtte sinyal verdiği söylendi” yanıtını verdi.

31- Kavala ile 15 Temmuz arasında bağlantı kuruldu mu?

İddianameye ekli dosyalarda ortaya çıkan yeni belgelere göre, Kavala, sadece Gezi nedeniyle tutuklanmadı. Sulh Ceza Hâkimliği, "Kavala’yı, terör örgütlerinin tamamının desteklediği Gezi olaylarının finansörü ve organizatörü olduğu, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili Büyükada Splendid Otel’de yapılan, darbenin organizatörlerinden olan Henry Barkey ile yabancı kişilerle irtibat kurarak darbe teşebbüsüne katılmak suretiyle hükümeti yıkmaya teşebbüs ettiği" iddialarıyla tutukladı. Gezi iddianamesinin dosyasıyla görülebilen belgelere göre Kavala ile Topuz’un, Aralık 2018’e kadar bütün tutukluluk incelemeleri aynı dosya üzerinden yapıldı ve her ikisinin tutukluluğuna birlikte karar verildi. Kavala, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle de bu süreçte soruşturuldu.

32- Savcılık, hangi aşamada iki dosyayı ayırdı, Gezi dosyası nasıl oluşturuldu?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın evrakına göre, 14 Aralık 2018 tarihine kadar Kavala ve Topuz ortak dosyada soruşturuldu. Bu tarihte Kavala’nın dosyası Topuz’unkinden ayrıldı. Gezi olayları ile ilgili aynı dönemde, 2013’te başlatılan soruşturma kapsamında 97 kişinin isminin geçtiği bir soruşturma söz konusuydu. Yeni bilgilere göre, Kavala, zaten isminin de geçtiği bu dosyaya dâhil edildi. Daha sonra 18 Aralık’ta bu dosyadaki -Kavala dâhil- 16 kişinin dosyası da ana dosyadan ayrıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 8 Şubat 2019 tarihli yazısına göre, emniyetten Kavala ile ilgili Gezi Parkı dosyasını ilgilendiren konuşma kayıtları ve kanıtlar istendi. Bu "kanıtlar" dosyaya kondu. Aynı yazıda, Kavala’nın "PKK terör örgütü faaliyetlerini deşifre etmek gerekçesiyle de dinlemeye alındığı" ifadesi yer aldı. İstenen bilgilerin aynı gün gönderilmesinden sadece 11 gün sonra 657 sayfalık iddianame hazırlandı. Bu durum, iddianamenin ağırlıklı olarak eski "kanıtlardan" hazırlandığını da gösteriyor. 

33- Kavala ile birlikte soruşturulan Topuz’un dosyası ne oldu?

İstanbul Başsavcılığı, Topuz hakkında ayrı bir iddianame düzenledi ve ocak ayında dava açtı. Dosyada Topuz, 15 Temmuz’a destek vermek suçlamasıyla yargılanacak.

34- Başsavcılık, Gezi ve 15 Temmuz darbe girişimini aynı kapsamda mı değerlendiriyor?

Ortaya çıkan belgeler Kavala üzerinden bunun yapıldığını gösteriyor. Kavala’nın "hem Gezi’nin, hem 15 Temmuz’un organizatörlerinden olduğu" iddiasından hareketle soruşturulduğu, savcılığın nihai olarak Gezi’de devrilemeyen hükümetin 15 Temmuz’da devrilmeye çalışıldığı iddiasını Kavala üzerinden kanıtlamaya çalıştığı görülüyor.

35- Dosyaların ayrılması bu iddiadan vazgeçildiğini mi gösteriyor?

Ortak bir dava açılmaması böyle de yorumlanabilir. Buna karşılık savcılık bir değerlendirme olarak Gezi’de hükümetin devrilmek istendiğini, başarılı olmayınca 17/25 Aralık ve 15 Temmuz süreçlerinin söz konusu olduğunu dile getiriyor. Ancak Gezi iddianamesinde sadece Gezi olayları, Topuz iddianamesinde sadece 15 Temmuz konu ediliyor.

Açılan dava dışında bir soruşturma daha sürüyor

36- Tutuklu iki sanık Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu dâhil 16 sanığın davası açıldı. Gezi dosyasında ismi geçen 82 kişi hakkındaki dosyanın akıbeti ne oldu?

Bu dosya halen açık. Soruşturma sürüyor. Kaynaklar, şüpheli sayısının artabileceğini ya da 82 isimden bazılarının dosyadan çıkartılabileceğini söylüyor. Ancak kesin olan, açılan davadan ayrı olarak bir soruşturmanın daha devam ettiği.

37- Bu dosya ile ilgili sorgulamalar başladı mı?

Dosyada ismi geçen bazı isimler daha önce emniyet ve savcılıkta sorgulandı. Bazıları ile ilgili olarak ise henüz sorgu işlemi yapılmadı. Bu isimlerin kimler olduğuna yönelik ipuçları açılan davanın iddianamesinde de var. Ancak iddianame dosyasındaki ayırma kararında tüm isimler de görülebiliyor.

38- Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu, diğer sanıklar gibi neden tutuksuz yargılanmıyor? 

Bu ayrımın nedeni belirsiz. Sanık isimler, Gezi’den bu yana defalarca soruşturuldu ancak suçlamaların odağındaki Osman Kavala ve diğerleri Türkiye’den ayrılmadılar. Yurtdışındaki 6 isim ise çok önceden farklı ülkelere gitmişlerdi. Kavala ve Yiğit Aksakoğlu, kaçmaları şüphesi olmamasına ve diğer sanıklarla aralarında suçlama yönünden fark bulunmamasına rağmen tutuklu yargılanıyor.

16 kişi hakkında istenen toplam ceza 47 bin 520 yıl!

39- Davanın görülmesine ne zaman başlanacak?

İlk duruşma İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 24 Haziran’da görülecek. Duruşma Silivri’de yapılacak. 

40- Kimler, hangi suçlamayla yargılanacak?

Tutuklu sanıklar Osman KavalaYiğit Aksakoğlu, tutuksuz sanıklar Ali Hakan Altınay, Ayşe Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Çiğdem Mater, Utku Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan Hanzade, Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekci, Memet Ali Alabora, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay,Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi ağırlaştırılmış müebbet hapis ve toplamda 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacaklar. 16 sanık için istenen toplam ceza 47 bin 520 yılı buldu. Savcı Ali Kahveci, sanıkların, "hükümeti devirmeye teşebbüs, mala zarar verme, yaralama, gasp, ibadethaneye zarar ve ibadethaneyi kirletme, patlayıcı ve tehlikeli madde bulundurma, ruhsatsız silah taşıma, kültürel ve tarihi eserleri tahrip" suçlarının tamamından ayrı ayrı cezalandırılmasını istedi. İddianamede, CumhurbaşkanıRecep Tayyip Erdoğan ile 61.  hükümetin tüm bakanları ‘mağdur’ olarak yer aldı. İddianamede ayrıca 746 kişi şikâyetçi olarak sıralandı. Şikâyetçiler arasında, Gezi sürecinde,  başörtüsü nedeniyle Kabataş'ta saldırıya uğradığını iddia eden isim bulunmuyor. 16 sanıktan Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan Hanzade, Hikmet Germiyanoğlu yurtdışında olduklarından haklarında yakalama kararı çıkartıldı.