Hürriyet yazarı Erdal Sağlam, AKP'nin yeni anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "Yeni anayasa teklifine göre 'kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz' diyor. Ancak Cumhurbaşkanı liderliğinde bir siyasi partinin TBMM’de çoğunluğa sahip olması, Cumhurbaşkanına kararname imkanı vermek için bilerek bazı kanuni düzenlemelerin muğlak bırakılması, detaylara inilmemesi sonucu doğurabilir" dedi. Sağlam, "Bu da her alanda olduğu gibi ekonomik alandaki düzenlemeleri, bu arada Merkez Bankası ve bağımsız kurumların görev alanlarını da kapsayabilir" görüşünü dile getirdi.
Erdal Sağlam'ın "Yeni anayasa ile ‘Merkez’ bağımsız kalabilir mi?" başlığıyla yayımlanan (26 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Yeni Anayasa Teklifi TBMM Komisyonlarında görüşülürken, Merkez Bankası başta olmak üzere, ekonomi için kritik öneme sahip bağımsız kurumların ne olacağı ve ekonomiyi nasıl etkileyeceği tartışma konusu olmaya başladı.
İdare üzerindeki yetkilerin tümüyle değişmesiyle birlikte, bu kurumların bağımsız kurum olarak kalmaya devam edip etmeyecekleri merak konusu.
Konuyla ilgili bilgi aldığım anayasa hukukçuları, yeni anayasa bu haliyle yürürlüğe girerse, Cumhurbaşkanı’nın tüm idare üzerinde mutlak yetkisi olacağı görüşündeler. Merkez Bankası kanunu olduğunu ancak Cumhurbaşkanı’na geniş kararname yetkisi verildiğini hatırlatan bir anayasa hukukçusu, Cumhurbaşkanı’nın boşluk var diyerek, kararname ile Merkez Bankası görev ve işleyişini de yeniden düzenleyebilecek yetkiye sahip olabileceğini söyledi.
“Kararname ile düzenleme yetkisi” sınırlarının mutlaka çizilmesi ve detaylandırılması gerektiğini belirten aynı hukukçu, belki Merkez Bankası gibi kurumlarla ilgili idare düzenlemeler ve ekonomik alanlar için kararname çıkarılamayacağı gibi bazı kısıtlar koyulmasına ihtiyaç duyulabileceğini söyledi.
Mevcut sistemde Merkez Bankası Başkanı ve yardımcılarının atanmasının üçlü kararnameye tabi olduğu yani Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanının imzasının gerektiği hatırlatırken, yeni sistemde Başbakan ve Bakanlar Kurulu olmayacağı için, Cumhurbaşkanı’nın tek başına Merkez Bankası başkan ve yönetimini atayacağı anlaşılıyor. Pratikte Cumhurbaşkanının istediği olsa da, yeni sistemde mutlak bir yetki söz konusu.
Bu durumun tüm bağımsız kurum başkan ve yöneticileri için geçerli olacağı, bunun da bağımsızlık adına büyük kayıp olacağı çok açık.
Belirsizliği artırır kaygısı
Yeni anayasa teklifine göre “kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz” diyor. Ancak Cumhurbaşkanı liderliğinde bir siyasi partinin TBMM’de çoğunluğa sahip olması, Cumhurbaşkanına kararname imkanı vermek için bilerek bazı kanuni düzenlemelerin muğlak bırakılması, detaylara inilmemesi sonucu doğurabilir. Bu da her alanda olduğu gibi ekonomik alandaki düzenlemeleri, bu arada Merkez Bankası ve bağımsız kurumların görev alanlarını da kapsayabilir.
Bu madde yasama yetkisinin de Cumhurbaşkanı’na geçmesi anlamına geldiği için eleştiriliyor. Halbuki Anayasa’nın 7. Maddesinin “Yasama yetkisi Türk Milleti adına TBMM’nindir. Bu yetki devredilemez” olduğu hatırlatılıyor.
Yeni anayasa teklifinin mevcut maddeleriyle sadece bağımsız kurumlar için değil tüm ekonomi için belirsizliği artıran unsurlar taşıdığı anlaşılıyor. Bakanlar Kurulu ve Başbakanın ortadan kalkması tüm idari sistemdeki dengeyi etkileyecek gözüküyor. Teklifteki “Cumhurbaşkanı tüm üst düzey kamu görevlilerini atar” maddesi de muğlak ve güç temerküzü sağlayan bir madde olarak eleştiriliyor.
Ayrıca bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlayacak ve TBMM’nin yetkisi olmayacak. Ödenekler arası aktarma da yapabilecek, yani kaynak tahsisi tek kişinin olacak.
Geçen gün Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz’ın yazdığı gibi; 1215 Magna Carta’dan beri bütçeler egemenliğin kime ait olduğunu gösterir.Özetle; Anayasa Teklifinin ekonomide de önemli sonuçlar doğuracak bir metin olduğu, tartışmalara yol açacağı kesin.Ekonominin “Bir kişinin iki dudağı arasına” bağlanması söz konusu. Halbuki mevcut ekonomik süreçte yatırımcı önünü görmek için, bir kişinin hatta iktidarın tek başına isteği ile değişikliğin yapılamayacağı, kurumsal bir yapıya eskisinden daha çok ihtiyaç duyuyor. İstediğimiz yabancı sermaye, böyle bir ekonomik ve idari sistemde Türkiye’ye gelebilir mi?