Yeni Akit gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, 'Montrö bildirisi' sonrası gözaltına alınarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılan emekli amirallere ilişkin olarak, "Şimdi emekli amiraller, ayaklarına takılan bu bilekliği dert edinmişler. Atalarımız, 'Merhametten maraz hasıl olur' demişler. Bunlarınki de, o hesap. Merhamet edilmiş. Tutuklanmamışsınız. Cezaevine konulmamışsınız. Gözaltında verilen yemeklerin protein değerlerini hesaplarken, bir de cezaevinde benzer duruma düşürülmemişsiniz. Daha hâlâ, utanmadan ayağınızdaki bilekliğin hesabını mı yapıyorsunuz?" görüşünü savundu.
Karahasanoğlu, yazısında "Hani imzaladıkları bildirinin hesabını vermiş olurlar. 'Şu gerekçe ile, şu kararlılıkla, aslanlar gibi imzamızı attık. Yüreğiniz yetiyorsa, siz de bu bildirideki hususların aksini iddia edin' diyememişler. 'Montrö’yü yazdık. Ama aslında kaşıntımız yönetmelikten ‘irtica’ kelimesinin çıkarılamsı idi' demişler. İmzaladıkları bildiride bile ayak oyunları yapmışlar. Kendi meslektaşlarını kandırıp, 'Yok yok, irtica ile ilgili değil. Biz Montrö bildirisi hazırladık' deyip, tam bir FETÖ’vari taktikle, birçok amirali de tufaya getirmişler. Şimdi iş 'ayaklarındaki bileklik'e gelmiş. Onurlarını zedelemiş, takılan bileklik. Kim gördü ki, o bilekliği? Siz kendi kendinize ifşa ettiniz kamuoyuna. Siz söylemeseniz, bir savcı biliyor, bir takan memur biliyor, bir de siz biliyorsunuz. O gazeteciye röportaj vermeler. Bu televizyoncu ile muhabbet etmeler. Sonra da, 'Bileklik, onurumuzu zedeledi!'" ifadesini kullandı.
Karahasanoğlu şöyle devam etti:
"Cezaevine girmeyi gerektirecek suç işlemişsiniz. Tutuklansaydınız, ne yapacaktınız? Ne yapabilirdiniz, söyler misiniz? Ama kabahat onlarda değil, bizim yufka yüreğimizde. '27 Nisan yaklaşıyor' dedik. İşlerine gelince, apaçık hukuk ihlallerine seyirci kaldıkları. Hatta alkış tuttukları. İşlerine gelmeyince de, 'Montrö' diye gösterip, 'Namaz kılan amirale yumruk atmaya kalkıştıkları' çok açık. Onun için diyorum ki. Bu emekli amirallerin tutuklanmasına gönlüm razı gelmedi ise de. Şu olaylar silsilesini hatırladıkça. Hatıralar yeni yeni anlatılmaya başlandıkça. Adli kontrol için ayaklarına takılan bilekliği, bin bir hakaretle karşıladıkları açıklamalarını gördükçe. 'Bunlara acınmaz. Keşke, ayaklarına takılan bileklik, ellerine kelepçe olsaydı' diyesim geliyor."