Gündem
BBC Türkçe

Yemen'de eski müttefiklerin iç çatışmaları, başkent Sana'daki yıkımı nasıl artırıyor?

Yemen'de süren iç savaşın ilk aşamasında ittifak yapan ancak daha sonra yollarını ayıran Husiler ve eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih taraftarları arasındaki çatışmalar, başkent Sana'daki yıkımı daha da artırıyor. BBC muhabiri Nawal al-Maghafi'nin hab

29 Nisan 2018 20:30

Sana'ya ilk kez araçla girdiğimde ne beklemem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Başkente ulaşmamdan üç gün önce isyancı Husi hareketi, denetimleri altındaki bölgedeki iletişime tam bir karartma getirdi. İnternet, sosyal medya ve kent sakinlerinin dış dünyaya ulaşması için hiçbir yol yoktu.

Yemen hükümetinin kontrolü altında tuttuğu güneydeki Aden'den başkente yolculuk genelde altı saat sürerdi. Ancak bu kez iki katı zaman aldı.

Aracımız, yolda açılan bomba çukurlarının arasından dolaşmak zorundaydı. Bu, ülkede üç yıldır süren iç savaşın gözler önündeki kanıtı.

İsyancıların elindeki kuzeye doğru giderken, Husilerin artık buradaki tek güç olduğunu görmek çarpıcıydı.

Daha günler önce, bölge Husiler ve Yemen'i 2011'deki isyana dek 33 yıl boyunca yöneten eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'e bağlı güçler arasındaki ittifakın denetimindeydi.

Ama bu ittifak aniden, gaddarca ve geri dönülemez bir şekilde sona erdi.

Salih ve Husilerin lideri Abdül Malik el Husi'nin resimlerinin bulunduğu kontrol noktalarında artık sadece el Husi'nin posterleri var.

Aracımız her kontrol noktasında durduruldu ve arandı.

Daha şaşırtıcı olanı yolun diğer tarafında oluşan araç kuyruğuydu.

Sana'dan ayrılan araçlar daha sıkı bir aramadan geçiriliyordu.

Husilerin, Salih'in başkentten kaçmaya çalışan yardımcılarını aradığı söylendi.

Sana'ya girerken, nelerle karşılaşacağımı merak ediyordum, kafamda birçok soru, insanların da anlatacak çok hikayesi vardı.

Araçla etrafı dolaşırken, hayat normal gibi görünüyordu. Şehrin sokakları kalabalık, dükkanlar doluydu.

Ama yine de, sadece üç ay önceki ziyaretimden bu yana bu güzel şehirdeki tahribatın boyutlarına inanmakta zorlandım.

Sıra sıra dükkanlar, okullar ve apartmanlar mermi delikleriyle dolmuş veya tamamen yanıp, yıkılmıştı. Bu yıkım, Husiler ve Salih destekçileri arasında beş gün süren şiddetli çatışmaların ve hükümeti destekleyen Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun hava saldırılarının bir sonucu.

Bir Sanalı çatışmanın "şimdiye kadarki en kötüsü" olduğunu söyledi. "Hem havadan hem yerden bizi öldürüyorlardı, saklanacak hiçbir yer yoktu" dedi.

Uluslararası Kızılhaç Komitesine göre, 234 kişi öldü ve 400 kişi yaralandı.

Çatışmaların başladığı Hadda mahallesinde yaşayanlar, keskin nişancıların ateşiyle camlarından giren mermilerin yakınlarını öldürdüğünü, insanların içme suyu ve yiyecek olmadan günlerce evlerinde mahsur kaldığını, hasta ve yaralı yakınlarının hastanelere ulaşamadığını anlattı.

İsyancı gruplar arasındaki çatışmalar 29 Kasım'da, Yemen'in en büyüğü olan Salih Camisi'ne saldırıp, eski cumhurbaşkanına bağlı dört muhafızı öldürmesiyle başladı.

Salih iki gün sonra, televizyondan yayımlanan konuşmasında, Husilerle kırılgan ittifakını sona erdirdiğini duyurdu.

Hatta birçok kişiyi şaşırtarak, Mart 2015'ten bu yana savaştığı Suudilerin öncülüğündeki koalisyonla "yeni bir sayfa açmaya" hazır olduğunu söyledi.

Başkentte konuşmasına gösterilen tepkiler, beklenenden farklı oldu.

Husi destekçileri Husi'nin bir vatan haini olduğunu ve "saldırıdan" ve "Yemenlilerin açlığa mahkum edilmesinden sorumlu" koalisyonla asla bir diyalog önermemesi gerektiğini söyledi.

Ancak eski bir Salih destekçisi cumhurbaşkanının "Yemen halkının durumuna üzüldüğünü" ve savaşı sona erdirmenin Suudilerle müzakere etmekten başka bir yolu olmadığını anladığını söyledi ve "Yemen siyasetini en iyi o buluyordu ve bu duruma daha fazla dayanamazdık" dedi.

Koalisyon ve Cumhurbaşkanı Abdrabbuh Mansur Hadi'nin hükümeti başta tereddüt etse de, Salih'in Husilere karşı isyan çağrısına destek verdiler.

Bu çağrı, yıllardır saplandıkları bu çatışma bataklığından bir çıkış yolu sunuyordu.

Hem Yemen hem de ülke dışındaki birçok kişi, ülkeyi yıkılmış, çaresiz bırakan ve açlığa mahkum eden savaşın Husileri Sana'dan sürerek sona erdirilebileceğine inanıyordu.

Ama bu umutlar Salih'in televizyon konuşmasından iki gün sonra öldürülmesinin ardından boşa çıktı.

Saatler içinde, bir zamanlar birlik olan şehir, her zamankinden daha bölünmüş bir hale geldi.

Salih'in ölümünün duyurulmasının ardından, Husi taraftarları sokaklara dökülüp tekbir getirerek ve "Vatan haini öldürüldü" diye bağırarak kutlama yaptılar.

Salih'in destekçileri donmuş kalmıştı ve sırada neyin olduğunu bildiklerinden yas tutamıyorlardı.

Saatler içinde Salih'in fotoğrafları Sana sokaklarından kayboldu.

Hatta Salih Cami'nin ismi bile Ulusun Camisi diye değiştirilmiş ve mermer duvarlarına Husilerin bildik sloganları yazılmıştı. "Allahuekber, Amerika'ya ölüm. İsrail'e ölüm. Yahudilerin laneti, İslam'ın zaferi"

Hemen ardından, Salih'in Genel Halk Kongresi Partisi'nin liderleri ve üyelerine yönelik kovuşturma başladı.

İki gün içinde 500'den fazla parti destekçisinin evlerinin basıldığı ve yakalananların bilinmeyen yerlere götürüldüklerine dair haberler çıktı.

40'tan fazla gazeteci tutuklandı. Bunlar arasında Salih'in televizyon kanalının çalışanları ve çatışmaları izleyen Russia Today muhabiri de vardı.

Ertesi sabah, daha önce sık sık akreditasyon ve izin almak için yaptığım ziyaretlerde iyice öğrendiğim Husilerin kontrolündeki Enformasyon Bakanlığı'na gittim.

Bakanlık binasında, Salih'i hatırlatan hiçbir şey yoktu.

Basın mensuplarına verilen izinlerle ilgilenen yetkiliyle oturduğumda, konuyu Husilerin ülkede uyguladığı medya karartmasına getirdim.

"Yemen'de olanlar ülkenin tarihinde yeni bir sayfa demek. Salih gitti ve şu an iktidarda biz varız" dedi.

Şimdilik haklı, ama herkesin aklındaki soru bunun daha ne kadar süreceği.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir