Yaşam

Yedek Subay Misakyan'ın Mehmetçik Vakfı'na mektubu

Mehmetçik Vakfı 30. yılında, hayırseverlerin ve şehit yakınlarının acılarına rağmen yürük zenginliğini ortaya koyan öyküleri arşivinden çıkararak yayınladı

09 Haziran 2012 15:53

 

HÜLYA KARABAĞLI - T24/Ankara

 

Mehmetçik Vakfı kuruluşunun 30. yılında, hayırseverlerin ve şehit yakınlarının acılarına rağmen yürük zenginliğini ortaya koyan öyküleri arşivinden çıkararak yayınladı. Şehit çocuğu için gönderilen yardımları, “Daha muhtaç olanlara verilsin” diyerek üzerine bağış ekleyip iade eden şehit annesi, ASALA eylemlerinin arttığı dönemde, Mehmetçik Vakfı'na bağış yapan Ermeni asıllı Türk vatandaşı Ara Misakyan'ın yazışmaları bunlardan bazıları. Vakfın, 30’uncu yıldönümünde yayımladığı kitaptaki röportaj ve mektuplardan bazı öyküler şöyle:

 

Misakyan: Türküm diye öğünürüm

 

1988’de yaşanan olayda, ABD’de yaşayan Ermeni asıllı Türk vatandaşı Ara Misakyan, gönderdiği mektupta “Böyle lüzumlu bir vakfa yardım etmek istiyorum. Sizin gibi büyüklerimiz, annem, beybabam ve hocalarım bana yurdumu, sancağımı ve Türk olmanın gururunu öğrettiler. İşte böylece ben de göğsümü kabartarak, alnım açık, Türküm diye öğünürüm” dedi. Misakyan, mektubunu “yedek subay teğmeni” olarak imzaladı.

 

\

 

Bağışın ardından Misakyan’a şilt ve plaket gönderen dönemin Vakıf Genel Müdürü Raif Babaoğlu şöyle teşekkür etti:

“Bazı terör ve bölücü kuruluşların malum olan tutum ve davranışlarına rağmen, üstün cesaretinizin, eşsiz insanlık ve kardeşlik sevginizin, asil yaradalışınızın, olgunluk ve candan samimiyetinizin, milli duygularınızın en içten sembolü ve ifadesi olan ve maddi olduğu kadar bilhassa manevi bakımdan çok büyük anlam ve değer taşıyan, aynı zamanda saymakla bitiremediğimiz üstün niteliklerinizin bir sembolü olan bu davranış ve bağışınızı takdir ve şükranla karşılıyoruz. Bu örnek ilgi ve candan yardımsever davranışınızdan dolayı ayrıca Mehmetçik adına teşekkürlerimi sunuyor, kardeşim olarak Türklük gururunu sizinle paylaşmaktan sonsuz haz duyduğumu bilhassa belirtmek istiyorum.”

 

 

 

 

 

Yardımı sırtında yük gören şehit babası

 

Vakfın 1983’te ilk ölüm yardımı yaptığı asker olan şehit çavuş İbrahim Sezgin’in babası Şerif Sezgin de duygu dolu teşekkür mektubu ise şöyle:

“Yaramızı sarmak, gönlümüzü teselli etmek üzere vakfınızdan ayırıp gönderdiğiniz parayı aldık, çok sağolun. Emin olun daha cenazemi getirmek üzere buradan yani Elbistan’dan Ankara’ya, Ankara’dan da Edirne’ye tuttuğum taksilerin parasını halen ödeyemedim. Ne yapalım elbet bir gün olur da bir iş veya kazanç elde edersek Mehmetçik Vakfı’na gücümüzce bizim de katkımız olur. İnşallah sırtımda yük olarak bekleyen bu borçtan kurtulmayı herhalde unutmam. Şehit evladınız İbrahim’in bir resmini sizlere gönderiyorum. Görün ve bana geri iade ediniz. Çünkü kendi kadar ahlakı da güzel idi.”

 

Çok muhtaç kişiler vardır

 

Şehit er Mehmet Hayri Akın’ın annesi Emine Akın, yardım parasını iade ettiği teşekkür mektubuna ayrıca 69 bin 500 liralık yardım makbuzunu da ekledi. Akın’ın mektubu şöyle:

“Ben bir anne olarak sonsuz acı ve ıstıraplar içerisinde isem de oğlumu vatan için yetiştirmiştim. Diğer vatani görevini yapan bütün Mehmetçik sağolsun. Yardım konusuna gelince ilginize sonsuz şükranlarımı sunarım. Fakat bizlerden daha çok muhtaç olan kimseler vardır. Onlara yardım yapılması beni daha mutlu eder. Ekte sunduğum faturalarda (makbuzlar) vakfınıza bağış gönderiyorum. İlginizle benim acımı paylaştığınız için sizlere sonsuz şükran ve saygılarımı sunarım.”

 

Oğlumuzun ölümü Allah'ın yazısı

 

Şehit anne babası Firdevs-Yaşar Göçmen’in mektubu: “Vakfınızın taziyelerine teşekkürü bir borç biliriz. Ancak bizler oğlumuzun ölümünün Allah yazısı olduğunu kabul ediyor ve tarafımıza yardım bağlanması talebini kabul edemiyoruz. Bizlere taziye mesajınız yetmiş bulunmaktadır. Hakkımızdan feragat ederek, sair vatan evlatlarına sağlıklar dileriz.

 

Sekiz çocuğumuz için almak mecburiyetinde kaldık

 

Şehit babası Hüseyin Kaçkan’ın mektubu: “Havale ettiğiniz parayı almış bulunmaktayız. Söz konusu parayı alırken nasıl aldığımızı bir biz, bir de Cenabı Allah bilir. Fakat ne yapalım hayat şartları zor. Sekiz çocuğun yaşamlarını devam ettirebilmek için almak mecburiyetinde kaldık.”

\

\