Yazar Çiler İlhan'ın ilk romanı Nişan Evi, yayımlandı. İlhan, romanda, Türkiye'de önemli toplumsal meselelerden biri olan "kan davası"nı ele alıyor.
2011 yılında ikinci öykü kitabı Sürgün ile Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü alan yazar Çiler İlhan, ilk romanını yayınladı. İlhan, Everest Yayınları'ndan çıkan ilk romanı ‘Nişan Evi’nde kan davası meselesine odaklanıyor.
Nişan Evi'nin arka kapak yazısında, şu ifadeler yer alıyor:
'Kim, neye inanmak istiyorsa inansın.'
"Ay'ın dağı taşı yarım gönül aydınlattığı, nereden çıktığı belli olmayan bir kum fırtınasının etrafı toza dumana kattığı, sisin sokakların üstüne al şeytan gibi bindiği uğursuz bir gece... Uzaktan bakılınca tam olarak seçilemeyen, yakınına varılınca kimilerini kör, sağır, dilsiz eden kan kırmızı bir hikâye...
Herkesçe bilinen ama tarihçe söylen(e)meyen türden gerçeklerin belleğin aynasındaki bulanık görüntülerinin izini sürüyor Çiler İlhan; coğrafyanın çığlığından kaderin fısıltısını derliyor. Kayıtsızlığın ve kabullenmişliğin gölgesinde, olacakla öleceğin çaresizce sustuğunu haykıran bir ilk roman Nişan Evi."
Uzun yıllar pazarlama-iletişim-turizm sektörlerinde çalışan, yazar ve editör olarak medyada görev yapan Çiler İlhan, ulusal ve uluslararası antolojilere öykü ve denemeleriyle katıldı. İlk kitabı Rüya Tacirleri Odası 2006’da yayınlandı.
Birbirine bağlanan öykülerden oluşan ikinci öykü kitabı Sürgün ise 2010'da Everest Yayınları’ndan çıktı; 2011-Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü alarak “Prix Du Livre Lorientales 2017” finalistlerinden biri oldu, yirmiden fazla ülkede basıldı. 1993’te Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri “Dikkate Değer Öykü Ödülü”nün de sahibi olan İlhan, kültür-sanat, seyahat ve kitap yazılarıyla pek çok dergi ve gazeteye katkıda bulundu.
|
Tanıdık olduğu kadar "uzak" da kaçan bir coğrafyada, Ay'ın dağı taşı yarım gönül aydınlattığı, nereden çıktığı belli olmayan bir kum fırtınasının etrafı toza dumana kattığı, sisin sokakların üstüne al şeytan gibi bindiği uğursuz bir gece; uzaktan bakılınca tam olarak seçilemeyen, yakınına varılınca kimilerini kör, sağır, dilsiz eden kan kırmızı bir hikâye...
Nişan Evi'nde, herkesçe bilinen ama tarihçe söylen(e)meyen türden gerçeklerin belleğin aynasındaki bulanık görüntülerinin izini sürüyor Çiler İlhan; coğrafyanın çığlığından kaderin fısıltısını derliyor. Kayıtsızlığın ve kabullenmişliğin gölgesinde, bir yandan olacakla öleceğin çaresizce sustuğunu haykıran, bir yandan da yakın tarihe ışık tutan bir ilk roman bu.
Uzun yıllar pazarlama-iletişim-turizm sektörlerinde çalışan, yazar ve editör olarak medyada görev yapan Çiler İlhan, ulusal ve uluslararası antolojilere öykü ve denemeleriyle katıldı. İlk kitabı Rüya Tacirleri Odası 2006’da yayınlandı. Birbirine bağlanan öykülerden oluşan ikinci öykü kitabı Sürgün ise 2010'da Everest Yayınları’ndan çıktı; 2011-Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü alarak “Prix Du Livre Lorientales 2017” finalistlerinden biri oldu, yirmiden fazla ülkede basıldı. 1993’te Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri “Dikkate Değer Öykü Ödülü”nün de sahibi olan İlhan, kültür-sanat, seyahat ve kitap yazılarıyla pek çok dergi ve gazeteye katkıda bulundu. Nişan Evi (Everest Yayınları, 2021) serbest yazarlık yapan İlhan'ın ilk romanı.
Bizimköy, iki katlı evinin damından güzel göründü Leyla’nın gözüne. Ne üstünde gemilerin yüzdüğü denizi ne içinde binbir çeşit mahlukatın barındığı ormanı vardı, ne güneydeki köyler gibi verimli bir ova yayılırdı insanın ayaklarının altına ne doğudaki köyler gibi çoluğu çocuğu kurttan kuştan koruyan dağlar sıralanırdı etrafında. Hiçliğin ortasına biraz yeşil biraz sarı, biraz düzlük biraz tepe, biraz da su, bunlarla idare ediverin gibisinden atılıvermiş bir araziydi sanki Bizimköy dedikleri ama kuzgun saçlı Leyla severdi köyünü. Bilal, evlenince Aynalıhan’da iki dükkân işlettiği Yuka- rıkent’e götüreyim seni, orada yaşayalım, dedi ama Leyla diretti. Hem annesine çok düşkündü Leyla, onsuz yapamazdı. Gözleri yaşardı birden, içlendim herhalde diye düşünürken gözüne dolanın yaş değil kum olduğunu fark etti. Nereden çıktığı belirsiz kuvvetli bir toz bulutu geldi attı Leyla’yı Bizimköy’ü dünyanın geri kalanına bağlayan çanak antenin durduğu sağ köşeye.