Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, yaşlanmanın engellenemez ancak yavaşlatılabilir ve daha konforlu hale getirilebileceğini söylüyor. Temel adımların doğru beslenme, düzenli fiziksel aktivite ve ruhsal beslenme olduğunu belirten Müftüoğlu, "Hayatımızın kalite ve süresini tek başına ne 'beslenmemiz (yiyip içtiklerimiz), ne de 'yaptıklarımız' (fiziksel aktivitemiz) belirler. Bu ikili kadar mühim bir ayrıntı daha var: 'Düşündüklerimiz!” dedi.
Prof. Dr. Omsan Müftüoğlu'nun Hürriyet'te "Düşündüklerimiz mi yaptıklarımız mı yediklerimiz mi daha önemli" başlığıyla (9 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöle:
Zamana, zamanın yıpratıcı gücüne hiçbir şey direnemez. Her şey eskir. Her şey bozuşur, paslanır. Neticede her şey yaşlanır. Yaşlanma ise sadece bedenle sınırlı kalmaz. Onunla birlikte ruh da nasibini alır. Ancak ruh istisnalar bir yana bırakılırsa yaşlandıkça daha bir güçlenip olgunlaşır. Diğer taraftan bu doğal süreç önlenemese bile “yavaşlatılamaz”, en azından “kontrollü bir yıkım süreci” haline getirilemez de değildir. Bilimi, aklı ve bize bağışlanan doğal yeteneklerimizi iyi kullanabilirsek bu bozuşmayı bir hayli yavaşlatabiliriz. Nasıl mı? Buyurun…
İyi yaşlanma nasıl başarılacak
Yaşlanmayı yavaşlatmanın üç temel yolu var. Doğru ve dikkatli beslenmek. Düzenli fiziksel aktiviteler yapmak. Ruhsal beslenmenin de en az bedensel beslenme kadar mühim olduğunu unutmamak. “Peki, nasıl başarılacak bu zor görevler? Hangisine, ne zaman daha çok yoğunlaşılacak?” Kısacası “nasıl bir eylem planı hazırlanacak?” Bu soruların cevabı pek basit olmasa da size bir fikir verebilmek için basit, özet bir eylem planı hazırladım. Tabii ki bu planın da eksikleri var. Tabii ki bu planda da genetik mirasa, biyolojik potansiyele, yaşanılan çevrenin ve yaşamın koşullarına göre bazı değişiklikler yapılmalı.
Hayatımızın kalite ve süresini tek başına ne “beslenmemiz” (yiyip içtiklerimiz), ne de “yaptıklarımız” (fiziksel aktivitemiz) belirler. Bu ikili kadar mühim bir ayrıntı daha var: “Düşündüklerimiz!” Asıl karar vericiler bu üçlüden ibarettir. Peki bu üçlüden hangisi daha öncelikli ya da mühimdir? Bu sorunun yanıtını belirleyen farklı parametreler olsa da bana göre “yaş parametresi” en kolay anlaşılanı, en akılda kalanıdır.
Gelin isterseniz önce şu özet eylem planına bir göz atıp detayları sonraya bırakalım. Buyurun…
İlk 20 yılda ne yediğiniz daha önemli
Yaşamın ilk 20 yılı daha çok “yapımla” yani “büyüme ve gelişme” ile ilgilidir. Büyürken en önemli ihtiyacımız ise “yapım süreçleri için” yeterli malzemenin teminidir. Bu dönemde de “yapılanlar”a yani fiziksel aktiviteye dikkat etmek, büyüme ve gelişmeyi fiziksel çabalarla yönlendirip desteklemek lazımdır ama “beslenme” kesinlikle daha önceliklidir. Bu dönemde “ruhsal örgütlenmenin” ve de “duygusal yapılanmanın” da ilk temelleri atılır. Bu nedenle ilk 20 yılda da “ruhsal gelişim”in ihmal edilmemesi gerekir.
İkinci 20 yılda bu dönemde denge lazım
20-40 yaş arasındaki dönemde ne yiyip içtiğiniz kadar ne yaptığınız ve ne düşündüğünüze de eşit derecede önem vermenizde fayda var. Fiziksel gelişmeniz ve ruhsal beslenmeniz “beden ve ruh örgütlenmeniz” özellikle bu yaşlarda yerleşiyor Özetle 20-40 yaş aralığında dikkatinizi ve kararlarınızı beslenmeniz, fiziksel güçlenmeniz ve ruhsal örgütlenmeniz üzerinde eşit olarak yoğunlaştırmalısınız.
40-60 arasında sıkı bir sağlık takibi
Bu yaş dilimi çok ama çok önemli. 40-60 yaş aralığında yapılması gereken şey “bedenen, ruhen, sosyal ve moral olarak tam ve güçlü bir sağlık” hedefine odaklanmaktır. Bilinçli, planlı ve detaylı sağlık analizleri, genetik miras-sağlık ilişkilerinin etraflı incelemeleri ve mevcut biyolojik-ruhsal yapılanma dikkate alınarak beslenme, fiziksel güç ve yetenekler ile ruhsal örgütlenmede ne durumda olduğunuzun anlaşılmasını sağlayacak tetkikleri en ince ayrıntılarına kadar yaptırın. Kısacası 40-60 yaş arasını özellikle sağlığa, öncelikle de koruyucu sağlık çalışmalarına ayırın. Bu dönemde beslenmeden ziyade aktiviteye ve egzersize ağırlık vermeye bakın. Bu çabayı “ruhsal farkındalık” çabalarınız da izlesin.
60'lar ve sonrasında yediğinizden çok yaptığınıza odaklanın
Ne yediğiniz”den çok, “ne yaptığınıza” odaklanın. “Yediklerinizi azaltıp yaptıklarınızı çoğaltmanın” yollarını aramaya başlayın. Beslenmeyi değil, fiziksel aktiviteyi ilk sıraya alın. Yediğiniz her şey daha “kaliteli”, yaptığınız her aktivite daha “etkili” olsun. Ve belki de bir “tık” daha fazlasını düşünüp ikinciliği “bedensel” değil de “ruhsal beslenmeye” ayırın. Nedeni şu: 60 sonrasında yiyip içtikleriniz çok iyi şeyler de olsa zaten “biyolojik yıkım” sürecine giren bedeninize ciddi bir fayda sağlamaz. Oysa aerobik fiziksel aktiviteler (yürüyüş ve yüzme) kas ve kemik erimenizi önlediği, kalp ve damar performansınızı desteklediği, uykunuza kalite, bağışıklığınıza dayanıklılık eklediği hatta bir ölçüde de cinselliğinizi güçlendirdiği için size çok daha fazla geri dönüş ve hızlı sonuç sağlayacaktır. Aynı şekilde“ruhsal beslenme”nin de yine bu dönemde ne yiyip içtiğinizden daha çok faydasını görürsünüz.
Bir öneri: Bugünü yaşayın
Öneri benden değil, Amerikalı ünlü ruh sağlığı hekimi bir hocadan Dr. Thomas Detre’den. Dr. Detre benim “iyi hayat” hocalarımdan ve mentörlerimden biridir. 10 yıl kadar önce ebedi âlemdeki yolculuğuna başladı. Yaptığımız bir sohbette şu notu düşmüşüm: Bize gelecek endişe (gençlik), geçmiş pişmanlık (yaşlılık) yükler. Bunları önlemenin yolu ise günü yaşamak ve anın değerini bilmektir.
Özetle
Kaliteli bir hayat sürmek hepimizin ortak arzusu. Her şeyden evvel bilgi, ilgi ve farkındalık istiyor. Özetle…
Yiyip içtiklerimiz: Beslenmemiz! Fiziksel aktivitemiz: Yaptıklarımız!
Ruhsal örgütlenmemiz: Düşündüklerimiz!
Diğerleri: Genetik mirasımız, çevremiz, yaşam tarzımız, seçimlerimiz, sağlık kontrollerimiz!