Sağlık Bakanlığı Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre, Türkiye’de her 100 erkekten 20.5’i, her 100 kadından da 41’i obez. Obezite, kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha yüksek. Toplamda fazla kiloluların oranı yüzde 34.6, fazla kilolu ve şişmanların oranı yüzde 64.9. Çok şişman olanların oranı ise yüzde 2.9.
Hürriyet'ten Mesude Erşan'ın haberine göre, obezite sıklığı bölgelere göre değişiyor. En sık görüldüğü bölge yüzde 33.1 ile Doğu Karadeniz. 2. sırada yüzde33 ile Batı Anadolu, 3. sırada ise yüzde 32.9 ile Orta Anadolu geliyor. Obezite oranı Batı Marmara Bölgesi’nde yüzde 30.7, Doğu Marmara’da % 30.6, Akdeniz’de yüzde 30.1, Ege’de yüzde 28, Kuzeydoğu Anadolu’da yüzde 23.5, Güneydoğu Anadolu’da yüzde 22.9, Ortadoğu Anadolu’da ise yüzde 20.5 olarak saptandı. AB’nin resmi istatistikleri de Türkiye’nin obeziteyle imtihanı konusunda hiç umutlu bir tablo çizmiyor. Özellikle kadınlarda obezite ve şişmanlık oranı yüzde 56.7 ile hem AB ortalamasının üzerinde, hem de Avrupa ülkeleri arasında en kötüsü.
"Yaşam tarzımız hastalık üretiyor”
Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin, obezitenin artık bir “salgın”a dönüştüğünü söylüyor. Avrupa Kalp Damar Hastalıkları İstatistikleri (ATLAS) verilerine göre Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) üyesi 56 ülke arasında Türkiye en kilolu ülkeler sıralamasında erkeklerde 15, kadınlarda ise ilk sırada yer alıyor. Türkiye’de sağlığı tehdit eden en yaygın hastalıkların başında kalp ve damar hastalıkları geliyor. Prof. Dr. Şahin, obezite ve fazla kilolu olmakla, kan basıncı yüksekliği, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi kalp hastalığı risk faktörleri arasında kuvvetli ilişki bulunduğunu söylüyor. Prof. Dr. Şahin, “Türkiye’de koroner kalp hastalığının fazla olmasının nedenleri hareketsiz yaşam, obezite, kan yağlarının yüksekliği ve yüksek tansiyonun kadınlarımızda daha çok görülmesi. Ülkemizde alınan kalori miktarı artarken, hareketsizlik nedeniyle tüketilen enerji azalıyor. Yani yaşam tarzımız hastalık üretiyor” dedi.
Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz ise Türkiye’de son 20 yıldan bu yana obezite artışının büyük bir ivme kazandığına dikkati çekiyor. Yapılan çalışmalar, Türkiye’de obezite artış hızının kıta Avrupa’dan 2 kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Yılmaz, “Bu artışın bu kadar yüksek olmasının 2 önemli nedeni var. Birincisi, bizim yerel mutfağımızın yağdan ve karbonhidrat yönünden daha zengin olması, ikincisi, ulus olarak daha az hareket ediyor olmamız” diye konuştu. Türkiye’nin milli ‘fast-food’u dürüm, lahmacun, ekmek arası döner vb. gibi yağlı ve yüksek karbonhidratlı besinlerden oluşuyor.
Prof. Dr. Yılmaz şunları söyledi: “Sonuçta teknolojiyi daha fazla seven, spora az zaman ayıran, yerel mutfağı daha ağır olan bir ulus olarak ciddi bir obezite artış hızıyla karşı karşıyayız. Ülkemizde obezite ile mücadelede hareketsiz yaşamla mücadele önceliklendirildi. Oysa tüm bilimsel veriler sağlıklı beslenen insanlarda hareketsiz yaşam da olsa, obezitenin oluşmadığını gösteriyor. Yani obezitenin altındaki ana nedenin sağlıksız ve kötü beslenme olduğunu ortaya koyuyor.”
Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı diyetisyen Prof. Dr. Murat Baş, genlerin de vücut ağırlığının düzenlenmesinde önemli bir rol oynadığının düşünüldüğünü söyledi, “Son 10 yılda iş yerinde fitness merkezlerinin sayısı önemli ölçüde arttı. Fakat yaşamımızın geri kalan kısmı hareketsiz olduğu için, bu aktiviteler yetersiz kalıyor. Ülkemizde yetişkinlerin sadece % 15-20’si düzenli fiziksel aktivite yapıyor” dedi.
ABD'den kötüyüz
ABD’de normalden fazla kiloluların oranı yüzde 35.4, obezite sıklığı yüzde 29.6. Ülkede obezite sıklığı rekoru % 35.9 oranıyla Arkansas eyaletinde. Obezitenin en yaygın göründüğü ikinci eyalet yüzde 35.7 ile Batı Virginia, üçüncü eyalet ise % 35.5 ile Missisippi. Colorado 50 eyalet içinde yüzde 21.3 ile obezite sıklığının en düşük olduğu yer. ABD verileri Türkiye ile kıyaslandığında çarpıcı bir sonuç çıkıyor. Türkiye, ABD’nin 31 eyaletinden daha kötü durumda. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, fazla kiloluluk ve obezite Avrupa’daki yetişkinlerde tip 2 diyabetin yüzde 80’inden, kalp hastalıklarının yüzde 35’inden ve hipertansiyonun yüzde 55’inden sorumlu. Her yıl 1 milyondan fazla insanın ölümüne neden oluyor.
Çocuk ve ergenlerdeki obezite artışı da alarm veriyor. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre 0-5 yaşta fazla kilolu olanların oranı % 17,9, fazla kilolu ve şişman olanların da oranı % 26,4. Bu, 20 yıl sonra Türkiye’de sadece obezite değil, diyabet ve diyabete bağlı kalp hastalıkları, felç, yüksek tansiyon, böbrek, kanser ve pek çok hastalığın artacağı anlamına geliyor. Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Kliniği’nden Prof. Dr. Şükrü Hatun, “Türkiye’de şişmanlık sıklığı kentlerde kırsala göre 3 kat fazla. Benzer fark İstanbul/batı ile doğu/güneydoğu için de geçerli. Bu veriler çocuklardaki şişmanlık artışında yaşam ve beslenme tarzının ne kadar belirleyici olduğunu gösteriyor. Kentler ve batıdaki çocuklar küçüklükten itibaren fazla kalori içeren ve yendiğinde/içildiğinde keyif veren ve bu nedenle de ömür boyu yeme alışkanlığı kazanılan ürünlerle daha çok karşılaşıyorlar. Erken yaşlarda şişmanlamaya başlıyorlar” dedi.