Sağlık

Yaşam süresi ve kalitesi beslenmeden etkileniyor

Beslenmede dengesizlik ve hatalı diyet uygulamaları birçok hastalığın oluşumunu tetikler.

22 Nisan 2009 03:00

Beslenme tipinin hemen hemen tüm hastalıklar için pozitif ya da negatif etkisi vardır. Beslenmede dengesizlik ve hatalı diyet uygulamaları birçok hastalığın oluşumunu tetikler.

Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında (22.04.09), beslenmeyle yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Koçak’ın yazısı şöyle:

“Beslenme tipinin hemen hemen tüm hastalıklar için pozitif ya da negatif etkisi vardır. Beslenmede dengesizlik ve hatalı diyet uygulamaları birçok hastalığın oluşumunu tetikler.

Kronik hastalıklar genelde ileri yaşlarda görülen sağlık sorunlarıdır, özellikle, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, osteoporoz ve kanser bu grup sağlık sorunlarının en önemlileridir. Beslenme biçimindeki dengesizlik ve hatalı diyet uygulamaları, bu hastalıkların oluşumunda etkilidir. Aşağıdaki tabloda göreceğiniz gibi beslenme tipi neredeyse tüm hastalıklar için pozitif veya negatif etkili olarak yer almaktadır.

Yaşam süresi ve kalitesini düşüren hastalık ve yaşamsal risk faktörleri şunlar:

Koroner kalp hastalığı ve beslenme

Beslenmede miktar ve çeşit olarak yağ tüketim durumu ile bireyin vücut ağırlığı en önemli faktör olarak gösterilmektedir. Serum total kolesterol düzeyinin 200 mg/dL üstüne çıkması hastalık riskini artırmaktadır. Koroner kalp hastalığının oluşumunda en önemli faktör kolesterolün kanda taşınmasını sağlayan lipoproteinlerden düşük dansiteli lipo proteinlerin (LDL) durumudur.

LDL miktarının artmasında tüketilen yağ çeşidinin etkili olduğu gösterilmiştir. Fazla miktarda yağ tüketilmesi, özellikle doymuş yağların tüketilmesi ve çoklu ile tekli doymamış yağ asidi arasındaki dengenin bozulması damar yapısını olumsuz etkilemektedir. Halk arasında iyi huylu kolesterol olarak bilinen yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) beslenme tipi ve egzersizden önemli derecede etkilenmektedir.

Diyet yağının yağ asidi görüntüsü 1/3 doymuş, 1/3 tekli doymamış ve 1/3 çoklu doymamış olacak şekilde ayarlanmalıdır. Diyette hayvansal kaynaklı özellikle kırmızı et, yağlı süt ürünlerinin artması doymuş yağ asitlerinin doymamış yağ asitlerine olan oranının artmasına neden olur.

-Balık, kırmızı etten daha az yağlıdır ve yağın çoğu doymamış yağ asitlerinden oluşmuştur. Ayrıca balık yağında bulunan omega 3 yağ asitleri koroner kalp hastalığının önlenmesinde yardımcıdır.

- Tekli doymamış yağ asitlerinden zengin zeytinyağı, fındık, ceviz gibi besinlerin yağı LDL (kötü) kolesterolü düşürür.



Hipertansiyon ve beslenme

Hipertansiyon atardamar basıncının çeşitli nedenler etkisiyle normal sınırlar üstüne çıkmasıdır. Aşırı tuzlu yeme alışkanlığı, şişmanlık, doymuş yağların aşırı tüketimi hipertansiyon riskini artırırken, kalsiyum, potasyum ve magnezyumdan zengin besinlerle, doymamış yağların alımı riski azaltır.

Kanser ve beslenme

Kanser oluşumunda çok etkili faktörler rol oynamaktadır. Fazla yağ tüketimi ve şişmanlık ile birçok kanser tipinde artış paralellik göstermektedir. Pek çok epidemiyolojik çalışmada fazla miktardaki A vitamini (B-karoten) içeren diyetler tüketildiğinde akciğer, larinks, ağız boşluğu, serviksuteri ve mesane kanserleri riski azalmaktadır.

Vitamin C, çeşitli yollarla vücuda giren birçok kimyasal karsinojeni etkisiz duruma getirir. Günde içilen bir paket sigara günlük alınan C vitamini ihtiyacını artırmaktadır.
Yağlı ve yaşlı hayvan etleri, yağlı besinler, nitrit-nitrat eklenmiş, tuzlanmış, dumanlanmış besinler az tüketilmelidir. Kuru baklagiller, taze sebze ve meyveler özellikle kükürt içeriği fazla lahana, karnabahar, pırasa, soğan, sarımsak ve turunçgiller ve diğer taze meyveler fazla tüketilmelidir.

Osteoporoz ve beslenme

Kemiğin, birim hacim başına düşen kemik kütlesinin azalması olarak tanımlanan osteoporoz, önemli bir halk sağlığı sorunudur. Sırt ağrısı ve kırıklar hastaneye başvurma nedenidir. İlerleyen kemik kütle kaybı normal yaşlanma sürecinin bir parçası olup 40 yaştan sonra başlamaktadır. 18 yaşına kadar kemik oluşumu, 30 yaşına kadar kalsiyum depolandığı düşünülürse, kemik yoğunluğunun en üst sınırına otuzlu yaşlarda ulaşılmaktadır. Yaşlılıkta kalsiyum emiliminin azaldığı göz önünde bulundurulursa günde 800 -1300 mg. Kalsiyum gereksinimi olduğu söylenebilir.

Osteoporozdan korunmak için öneriler

-Yeterli miktarda (2 su bardağı süt veya yoğurt, 2 dilim peynir) kalsiyum tüketilmelidir.
- Güneş ışınlarından yeterince yararlanılmalı, D vitamini gereksinimi karşılanmalıdır.
- Fazla protein ve sodyum tüketiminden kaçınılmalı, kafein alımı sınırlandırılmalıdır.
- Aşırı alkol tüketiminden kaçınmak önemlidir.
- Beden Kitle İndeksi 20 - 25 arasında tutulmalı, hatta menopoz döneminde BMI = 25 - 27 arasında olması kemik sağlığı açısından daha güvenli kabul edilmektedir.
- Kemik ve diş sağlığı açısından içme ve kullanma sularının flor içeriği 0,7-1,2 mg/lt düzeyinde olmalıdır.”