17 Ocak 2018 13:56
Hürriyet yazarı Gülben Ergen, boşanmak üzere olduğu eşi Ali Yardım tarafından 2 çocuğu öldürülen Dilek Çakır'ı yazdı. Ergen yazısında, Çakır'ın eşi için "Neden korkacaktı? Evet bir yasa var. Ama bunun uygulaması yok! 'Önce öl sonra gel' diyorlar" ifadesine yer verdi.
Ergen'in "Yasa var ama uygulama yok...'Önce öl, sonra gel' diyorlar" başlığıyla yayımlanan (17 Ocak 2018) yazısı şöye:
Böylesine bir vahşetin ve acının dibine ilk kez bu kadar yakınım. “Adam söyledi ve söylediğini yaptı” diyor boş bakan gözlerle hayat ışığı sönmüş anne Dilek Çakır...
“Katliam yapacağım, hepinizi öldüreceğim dedi ve yaptı” diyor! Hem hukuk okuyor, hem evlere temizliğe gidiyor, hem dayak yiyor, hem annelik yapıyor, hem de bir manyakla uğraşıyor.
Sığınma evine giriyor, annesinin evine gidiyor, adam peşinde! Saçlarını boyatıyor, kapüşon takıyor, ölüm korkusuyla yaşıyor.
Elif 2 yaşında, Hira 3,5 yaşında. Tüm suç duyurularına rağmen adamın “babalık” unvanı nedeniyle 15 günde 1 de olsa kızlarını görmesine mahkeme onay veriyor.
Büyük kız “Anne babam bizi kesmez değil mi?” diyor. Anne “Yok kızım, babanız o, size kıyar mı?” cevabını veriyor ama içi rahat değil. Karakola gidip teslim ediyor kızlarını, polis kontrolünde.
Çünkü adam manyak! Kadının temizliğe gittiği evlerden bir kişinin avukat olması ve yardım etmesi sayesinde dava açabilmiş, uzaklaştırma kararı alabilmiş, suç duyurusunda bulunabilmiş.
Şimdi mahkeme duruşma günü vermiş ne zamana biliyor musunuz? Nisan ayına! Anne bitik “Beni ciddiye almadılar, adam göz göre göre iki evladımı öldürdü” diyor acıyla…
“Nereden bulmuş pompalı silahı” diye soruyorum. Cevap geçen haftalarda röportaj yaptığım Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken’inkiyle aynı: İnternetten...
Sudan ucuz, istiyorsun eve getiriyorlar!
Acınız çok büyük ve bu acının tarifi yok… Olay gününü ve öncesindeki süreci size sormak istiyorum. Katil silahı nereden bulmuş?
İnternetten. Aynı Helin Palandöken cinayetindeki gibi. Hatta o cinayeti okuyunca çok etkilendim. O dönem sürekli tehdit altındaydım. Benim de belki bir gün başıma gelir diye üzülmüştüm. İnsan yine de konduramıyor. Çok benzer şeyler yaşadım. Olaydan sonra Helin’in ailesi ile konuştuk.
Aşk evliliği mi yapmıştınız?
Değil. O dönem Silivri’de okuyordum. O da askermiş ama bana asker olduğunu söylememişti. Meğer psikolojik sorunları nedeniyle 3 ay hava değişimi izni verilmiş. Benim bundan haberim yoktu. O dönemde tanıştık ve arkadaş olduk. Daha sonra beni tehdit etmeye başladı.
Daha evlenmeden mi tehditlere başladı?
Evet. Daha 20 yaşındaydım o zaman. Bilincim yerinde değildi. Beni sahiplenince seviyor sandım. Kandım. Ama daha nikâhımız kıyılmadan problemler başladı. Hep düzelir umuduyla yaşadım. Ama sorunlar devam etti. 3-4 ay İzmir’de yaşadık.
Neydi bu adamın problemi?
Annesi ile babası sürekli kavga ediyormuş. Babası, annesini sürekli döverek hastanelik ediyormuş. Çok dağınık bir ailesi vardı. Şu anda babası başka bir kadınla farklı bir şehirde yaşıyor. Benim ilk tanıştığımda ailesi Silivri’de birlikte yaşıyordu. İkinci kızımı doğurduğum dönemde babası evi terk etti.
İlk evlendiğinizde ve sonrasında ne iş yapıyordu?
- Sürekli iş değiştiren biriydi. Benzinlikte çalıştı. Sonra motor kuryelik yaptı.
Sen çalışıyor muydun?
- Evlere temizliğe gidiyordum. Çünkü çalıştığı dönemlerde sürekli borç içindeydi. Ben çalışıp o borçları ödüyordum. Çocuklara annem ve kız kardeşim bakıyordu.
Ne borcu vardı?
- Kredi kartı ve alkol borcu. Evliliğimin başından ta ki şu döneme kadar hâlâ borç içindeydi. En son konuşmamızda “Sen beni borç içinde bırakıp gittin” diyordu. İyi de bu borcu ben yapmadım ki! Ben temizliğe gidip onun borçlarını ödemeye çalışıyordum. Çocuklarımı sabaha kadar ayağımda sallayıp, sabah uykusuz işe gidiyordum.
İki çocuğunuzun arasında kaç yaş var?
1 yaş 2 ay. İkiz gibilerdi. İkinci çocuğumun olmaması için iğne yaptırmıştım ama yine de hamile kaldım. Ama ona kıyamadığım için doğurdum. Bugün hâlâ “İyi ki doğurmuşum” diyorum. İyi ki onların o güzelliklerini görmüşüm. Benim kızlarım çok akıllıydı. Demek ki Allah benden daha çok sevdi onları. Benim Elif Mina’mla en son bir anlaşma yapmıştık. “Anneciğim seninle bir anlaşma yapalım mı? Bana hep Elif de” demişti. Kendine Elif dedirtmeye başlamıştı. Küçük kızımın adı da Miray Hira’ydı. İkisinin ismini de ben koydum. Miray ismini kullanıyorduk o da Hira ismini kullanmamı istiyordu. Daha iki yaşındaydı bunu istediğinde. Elifim besmele çekmeden ağzına lokma atmazdı. İki yaşındaki Hirama “Allah kaç” diye sorardık “Bir” cevabını verirdi.
Kızlarımın iyi ki o güzelliklerini gördüm. Elimden gelen her şeyi yaptım ama maalesef kızlarımı koruyamadım.
Öyle deme, sen elinden gelen her şeyi yapmışsın… Boşanma davasını ilk ne zaman açmıştın?
- Geçen sene şubat ayında duruşmamız vardı. Davayı açtıktan duruşma gününe kadar bana hep iyi davrandı. 2 ay boyunca bana gelecek güzel günlerde bahsetti. Sürekli yalvarıyordu. Ben de her kadın gibi önce çocuklarımı düşündüm ve boşanmaktan vazgeçtim. Duruşma salonunda hakim bana sorduğunda vazgeçtiğimi söyledim. O dönem alkol almıyordu, eve düzenli geliyordu. Her şey yolunda gözüküyordu. Ama boşanmaktan vazgeçtiğim andan itibaren her şey değişti.
Çocuklarınızla ilgileniyor muydu?
Çocuklarla birlikte uyuyordum ben. Odalarımız ayrıydı. Çocuk uyandığı zaman rahatsız oluyormuş. İşe gidiyormuş vs… İkinci kızımı doğuralı 40 gün olmamıştı daha ben işe başlamıştım.
Temizliğe gittiğin yerlerden birinde sana hiç yol gösteren biri oldu mu?
Oldu. Boşanma davamı açan, temizliğine gittiğim bir avukattı. Ben ona derdimi anlattım. O da bana yardım etti ve ücretsiz olarak avukatlığımı üstlendi. Uzaklaştırma ve koruma kararı çıkarabileceğimi o söyledi. Bana çok yol gösterdi.
Annemi, beni, kardeşimi ve çocuklarımı bıçakla rehin aldı
Uzaklaştırma kararı çıkardın mı?
Çıkardım. Beni apartmanda bıçakla kovaladı ve yaklaşık 6 ay önce evden ayrıldım. Uzaklaştırma kararına rağmen iki kez bana geldi. Annemin evinde de beni rahat bırakmadı. Sürekli peşimizdeydi. 15 gün çocuklarımı bırakıp teyzeme kaçtım. Sonra çocuklarımı aldım. Annemin evinde beni kolumdan yaraladı. Annem, kardeşim ve çocuklarımla beraber bizi bıçakla rehin aldı.
Dilek’in annesi: Bizi salona aldı. Sıra sıra oturttu. Sonra kızımın saçını çekip bıçağı boynuna dayadı. Bıçağı bıraksın diye yalvardım ama bırakmadı. Çocuklar yanımızda olduğu için bir şey de yapamadık. Tam kızımın karnına saplayacaktı ki araya girip onu kurtardım. Bıçak koluna geldi. Bana “O beni karım, döverim de severim de, bana karışamazsınız” diyordu.
“Sen benim esirimsin, benden ayrılmazsın, dayağını yiyip oturacaksın” diyordu. Beni dövüyordu evden ayrılmadan önce. Aldattı da. Beni aldattığını kimselere söylemedim. Onu bile kabullendim. Benim ondan kaçtığım dönemlerde şu anda bulunduğumuz annemin evine geliyormuş. “Beni içeri alın, Dilek’i çağırın konuşacağız” diyormuş. Halbuki amacı toplu katliammış. Annem ona kapıyı açmadı.
Bundan sonra yeniden mi boşanma davası açtın?
Evet. Davayı açmadan önce ilk olarak koruma kararı çıkardım. Daha sonra da uzaklaştırma kararı. Fakat karar alındıktan sonra da tehditler devam etti. Kaç defa karakola şikayet ettim.
İlk yaklaştığında 3-30 gün arasında hapis cezası alacak yazıyor kanunda. Bunu polislere sorduğumda cezası sonradan gelecek diyorlardı. Dedikleri gibi oldu. Cezası sonradan geldi. Mahkemesi ne zaman biliyor musunuz?
Nisan ayında. Ve adam öldü! Adam nerede? Yok! Çocuklarım nerede? Yok! İnanabiliyor musunuz! Allah aldı içeri ama giderken çocuklarımı da götürdü şerefsiz. Hak mıydı bu? Gönlüm kırık, kalbim kırık, her yerim kırık… Koskoca peygamber ağlamış evlat acısına. Ben ağlamayayım da ne yapayım? Başka bir çarem kalmış mı? Belki gittikleri yerde çok mutlular, benim yanımda olduklarından daha iyilerdir ama ben onların anneleriyim. Ben doğurdum. Ben çocuklarımı güçlü ve savaşçı yetiştirdim. Bu saatten sonra konuşacağım. Kimse beni susturmaya çalışmasın. Sustuğumuz ve korktuğumuz için şu anda bu haldeyiz. Ben yaşarken öldüm.
Çocuklarınız birçok şeye şahit olmuş. Onların tavrı nasıldı?
Ben babaları hakkında hiç kötü bir şey söylemedim. Çocuklarımı bu konuda hep ikna etmeye çalıştım. Boşanma davası devam ederken ara karar çıktı. 15 günde bir cumartesi günü sabah 10.00’dan pazar günü 17.00’ye kadar çocuklar ona gidecekti. Karakolda normalde büyük kızım gitmek istemezken küçük kızım da istememeye başladı.
Her seferinde çocukları karakolda mı teslim ediyordunuz?
Evet. Can güvenliğimiz açısından.
Olay gününü anlatır mısınız?
Çocuklarım ondaydı. Ben işteydim. Beni aradı, “Çocuklarını öldürdüm, gel, al” dedi. O an ben tek gitseydim beni de öldürecekti. Hemen polisi aradım ve yola çıktım. Polisin bu adamın cinayete eğimli olduğu görmelerini istedim. Zaten ilk başta inanamadım. Böyle bir şey yapmamıştır diye düşündüm. Uzaklaştırma kararı olmasına rağmen bu adama görüş izni çıktı. Hem de bir gece yatılı. Bu kadar şikayet etmeme rağmen bu karar çıktı. Eve gelene kadar polisle bağlantı içindeydik. Polis eve ulaşınca kapıyı açmadığını söyledi. Sonra polisler kapıyı açtırıp içeri girmişler. Çocuklarımı pompalı tüfekle öldürüp sonra intihar etmiş. Oraya vardığımda beni içeri almadılar. Mahalleyi altüst ettim. Yer yerinden oynadı. Sonra bana iğne yapıp zorla hastaneye götürdüler.
Eskiden de silahı var mıydı?
Bu adamdan kaçarken annemle kardeşimin yanına gelip kafalarına silah dayamış benim yerimi söylemeleri için. Polise gidip bunu söylediğimde “Ama üzerinde yok” diyordu. Üzerinde yok ama arabasında silah vardı. Araba kapının önünde duruyordu. Arabayı niye aramıyorlar? Çünkü araç için arama kararı çıkartmam gerekiyormuş!
Ne kadar zamandır çocuklarınızı hafta sonu alıyordu?
Son 6 aydır ben ayrıyım ve çocuklarımı ondan hep kaçırdım. Sığınma evinde de kaldık birlikte, günlerce dışarı çıkmadan yaşadığımız bir evde de. Evden dışarı çıkmazdık. Arkadaşlarım bize yemek getirirdi. Bir de bakkal vardı yan apartmanda, oraya sepet sallıyordum. 5 ayın sonunda çocuklarını görmek için bir dilekçe vermiş. Sonrasında da 15 günde 1 çocukların yatılı olarak onda kalma kararı çıktı. Normal mi bu? Ben bu adama 10. ayda 2. kez boşanma davası açtım. Daha dava günü bile verilmedi! Neden biliyor musunuz, dava çekişmeli olduğu için. Beni daha önce yaraladığı için bir de kamu davası açıldı. Adliyeden beni arayıp uzlaşmamı istediler. Niye uzlaşayım? Adliyeye gidip “Uzlaşmam” dedim. Adam bana “Senin polisin, savcın bana bir şey yapamaz” diyordu. Yıldırıcı bir şey yoktu ki karşısında. Neden korkacaktı? Evet bir yasa var. Ama bunun uygulaması yok! “Önce öl sonra gel” diyorlar. Böyle bir adam nasıl rahat rahat iş bulabiliyor? Bu katil düşünün yıllarca motor kurye olarak restoranların evlere servis hizmetini yaptı. Sabıkası var mı? İşe alırken bu adamı araştırmışlar mı? Eğer bir kadın şikayet ediyorsa mutlaka bir şey vardır. İnsan bana göre evrenseldir. Yaşama hakkımız varsa bırakın yaşayalım.
Sığınma evine gittiğiniz süreç nasıl oldu?
Annemin evinin kapısından ayrılmıyordu. Bıçak çekme olayından sonra karakola gidip güvenli bir yere gitmek istediğimi söyledim. Çocuklarımı alıp sığınma evine gittik. Sığınma evine gittiğimde kendimi çok sorgulamıştım. Burada ne işim var diye düşündüm. Oradaki hikayeler de çok benzerdi. Yüzüne kezzap atılan kadın da vardı şiddet gören de. Oradaki herkes çok çaresizdi. Çalışabilen, kendi ayaklarım üzerine durabilen bir kadınım. O yüzden kendime “Buradan çık ve kendi hayatını kur” dedim. Çocuklarım orada zorlanacaktı kalsaydık. Yeni bir hayata başlamak için sığınma evinden çıktım. Yeni bir hayata başlarız zannettik ama başlayamadık maalesef.
Sığınma evinden ayrıldıktan sonra nasıl saklandınız?
Perdeler kapalı, kapılar kilitli, eve geliş gidişlerim hep onun gelemeyeceği saatlere göre ayarlıydı. En acı tarafı ben bu durumu kimseye anlatamadım. İnsanlar olur mu canım mutlaka evden çıkmışsındır diyor. Evet birkaç kere en güzel halimle çıktım çocuklarımla! Kızlarımla birlikte süslenip son paramızı taksiye verip gezmeye çıktık.
Çünkü toplu taşıma da kullanamıyorduk. Bizi bulma ihtimali vardı. Kendimi toparladıktan sonra en güzel halimle gideceğim çocuklarımın mezarına, en güzel mezarı yaptıracağım onlara. Daha dün en sevdikleri şekerleri, çikolataları alıp mezarlarına bıraktım…Çocuklarımın eşyalarını başka çocuklar sevinsin diye Çocuk Esirgeme Kurumu’na vereceğim.
© Tüm hakları saklıdır.