Gündem

Yargıda 'mükerrer' standart: Kaşıkçı dosyasını kapatma gerekçesi yapılan "mükerrer yargılama" Gezi davasında yok sayıldı!

Mahkeme, 26 ay önce aynı davayı beraatle sonuçlandıran İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararındaki uyarıları da dikkate almadı

27 Nisan 2022 11:30

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Gezi davasında verdiği kararlar, yargının davanın niteliğine göre nasıl farklı kararlar verebildiğini de ortaya koydu. Yargı, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen Cemal Kaşıkçı dosyasında, Suudiler’in, “biz zaten yargıladık, mükerrer yargılama yapılamaz” itirazı üzerine, Türkiye’deki davanın içerdiği farklılıklara rağmen yargılamayı durdurarak dosyanın iadesine karar verirken, Gezi davasındaki itirazlara kayıtsız kaldı. İlk yargılamayı beraatle sonuçlandıran İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, gerekçeli kararında, aralarında, son kararla birlikte tutuklanan Mücella Yapıcı’nın da bulunduğu bazı sanıkların İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, “suç örgütü kurmak” iddiasıyla yargılandığı, beraat ettiği ve bu kararın kesinleştiğini vurguladığı ortaya çıktı. Buna rağmen, mükerrer yargılama iddialarını dikkate almayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yapıcı’nın da aralarında olduğu sanıkları 18 yıl hapisle cezalandırdı ve tutuklanmalarına hükmetti.

Gezi davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’yı ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’yi 18 yıl hapisle cezalandırdı. Mahkeme, Kavala’nın tutukluluğunun devamına, diğer sanıkların da tutuklanmasına karar verdi.

Mükerrer yargılama

Büyük tepki toplayan karara ilişkin detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor. Mahkeme, bu kararı verirken, 26 ay önce aynı davayı beraatle sonuçlandıran İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararındaki uyarıları da dikkate almadı.

Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020’de verdiği beraat kararının gerekçesinde, dosyadaki telefon dinleme kayıtlarının, “yasak delil” niteliğinde olduğunu savunmuştu.

Mahkeme, bununla birlikte, aralarında Mücella Yapıcı’nın da olduğu 5 sanık hakkında, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve toplantı gösteri yürüyüşü kanuna muhalefet" suçlarından İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldığına dikkat çekmişti. Kararda, mahkemenin bu sanıklarla ilgili olarak, "eylemlerinin anayasal toplanma ve örgütlenme hakkı ile ifade özgürlüğü boyutunda kaldığı ve Taksim Dayanışması'nın suç örgütü olduğunu gösterir kanıt bulunamadığından" bahisle ayrı ayrı beraat hükmü kurduğu, bu kararın temyiz edilmeksizin 1 Haziran 2015'de kesinleştiği vurgulanmıştı.

Ağır Ceza Mahkemesi’nin işaret ettiği bu dava, 8 Temmuz 2013’te Gezi protestoları sırasında, aralarında Taksim Dayanışması üyelerinin de bulunduğu 50 kişinin gözaltına alınmasının ardından açıldı. Gözaltına alınan Yapıcı ve diğer şüpheliler, 11 Temmuz 2013’te serbest bırakıldı. Gözaltına alınanlardan 26’sı hakkında “örgüt kurmak ve yönetmek”, “polise mukavemet” ve “gösteri kanuna muhalefet” suçlamasıyla iddianame hazırlandı.

Ancak bu iddianame yetersiz bulunarak mahkeme tarafından reddedildi. Savcı değiştikten sonra ikince kez iddianame hazırlandı. 26 kişi “örgüt kurmak ve yönetmek” ile “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” ile suçlandı. Bu davada sanıkların 17 yıla kadar hapsi istendi. 2015’te dava beraat kararıyla sonuçlandı. Beraat kararı kesinleşti.

Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, örtülü biçimde “mükerrer yargılamaya” işaret etmesine rağmen, bunu dikkate almadı ve tartışılan kararı verdi.

Suudiler “Biz yargıladık” dedi, Kaşıkçı dosyası devredildi

Bu durum, akıllara yakın zamanda Suudi Arabistan’a devrine karar verilen Cemal Kaşıkçı cinayeti davasını getirdi.

Suudi Arabistan Başsavcılığı tarafından Türkiye’ye gönderilen yazıda, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan 26 kişiden 11’ ile ilgili olarak Suudi Arabistan’da yargılama yapıldığı, bu sürecin tamamlandığı belirtilerek, Türkiye’de ayrıca yargılanmalarının, “Bir kişinin aynı suçtan iki defa yargılanmasının mümkün olmaması” yasal ilkesine göre mümkün olmadığı vurgulandı. Suudi makamları, bu nedenle Türkiye’de yargılanan 26 kişinin isminin kırmızı bülten listelerinden çıkartılmasını ve dosyalarının devrini talep etti.

Türkiye’deki davada, Suudi Arabistan’da hiç yargılanmayan 15 ismin bulunmasına, diğer 11 kişi ile ilgili Suudi Arabistan’daki yargılamanın “taraflı ve göstermelik” olduğuna yönelik yoğun eleştirilen bulunmasına rağmen, mahkeme, Adalet Bakanlığı’nın olumlu görüş bildirmesi üzerine dosyanın devrine hükmetti.

Kaşıkçı dosyasında, Suudiler’in “mükerrer yargılama” uyarısını dikkate alan yargı, Gezi davasında ise bu uyarıları görmezden gelmeyi tercih etti.