Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'ın haberine göre, Avukat Nazan Moroğlu, Aile Hukukuna arabulucu uygulamasının getirilmesinin hak ihlallerine yol açacağını belirterek, "Aile Hukuku uyuşmazlıklarında ülkemizde mağdur olan tarafın genellikle kadınlar olduğunun unutulmaması gerekir" dedi. Aile Hukuku ihtilaflarının tamamında şiddet uygulandığı gerçeğinin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Moroğlu, özetle şunları kaydetti:
“Buna anlaşmalı boşanmalar da dahil. Bu nedenle, bir Aile Hukuku uyuşmazlığı arabulucuya gönderilmeden önce kadına yönelik şiddetin tanımı özenle dikkate alındığında, zaten gönderilemeyeceği de görülecektir. Kadına yönelik şiddet, kadının fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine, acı çekmesine, onurunun zedelenmesine, özgüvenini yitirmesine, bu nedenle kadınlara karşı ayrımcılığın sürmesine yol açan bir insan hakları ihlalidir. Mağdur kadın, arabulucunun önünde kendisini mağdur eden erkekle konuşmak, onu dinlemek zorunda bırakılacaktır. Arabulucunun kadının güvenliğini ve hatta kendi güvenliğini de temin edebilme imkânı olmayabilir. Bu gerçek ortadayken Aile Hukukunda arabuluculuk düşünülmesi başta Türkiye’nin tarafı olduğu, uygulamayı taahhüt ettiği İstanbul Sözleşmesi’nin 48. maddesine de aykırıdır.”
Yalnızca fiziksel değil
Avukat Diren Cevahir Şen ise arabuluculuk uygulamasının “sözde bir çözüm yolu” olduğunu belirterek bu uygulamanın kadının sistematik erkek şiddetine bizzat yargı eliyle itilmesi anlamına geleceğine dikkat çekti. Şen, “Yargı reformunda ‘Eğer şiddet içermiyorsa hâkim arabulucuya götürebilir’ diyor. Bunun kriteri nedir? Kadının dayak yememesi mi? Şunu herkes biliyor artık. Aile Hukukundan doğan uyuşmazlıkların neredeyse tamamı erkek şiddeti içeriklidir. Kaldı ki şiddet sadece fiziksel değildir. Psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet kadınların yaşamlarını bir cehenneme çevirmektedir. Bu düzenleme bu haliyle diğer şiddet biçimlerini görmezden geliyor, hatta yol veriyor” dedi.