Yaşam

"Yaradılış harikası kediler, caminin huzur iklimini tamamlıyor"

Aziz Mahmud Hüdayi Camii imamının kedi sevgisi...

02 Şubat 2016 16:14

Üsküdar'daki Aziz Mahmud Hüdayi Camiisi'nin bahçesinde soğukta üşüyen kedileri, camii içine alan imam Mustafa Efe"Merhamet, ama gerçek merhamet canlı tutulmalı. Çünkü merhametli olup da hayvanları sevmeyen bir kimseye rastlamadım" diyerek bir anda tüm Türkiye'nin ilgisini çekti. Hayvanlara karşı çok hassas olunması gerektiğini de vurgulayan kedi sever imam Mustafa Efe, Hürriyet'ten Zeynep Güçlücan'a konuştu.

 

Kısaca kendinizi tanıtır ve anlatır mısınız?

 

Afyon Bolvadin doğumluyum. Memleketim Çorum Osmancık. İlâhiyat Fakültesi mezunuyum. Hâfızım. Aziz Mahmud Hüdâyî Camii İmam-Hatibiyim.

 

Büyük bir hayran kitleniz var, bunu neye borçlusunuz?

 

Şu dört noktayı söyleyebilirim:
1. Aziz Mahmud Hüdayî gibi yüzyıllardır insanların gönül adresi olmuş bir mâbedde imam oluşum.
2. Kur’an-ı Kerim’i güzel tilâvet etme ve öğretme gayreti.
3. İnsanlara değer vererek sevgi ve saygı ölçüleri içinde onlara kendi çapımda faydalı olabilme gayreti.
4. Şefkat ve merhametli bir gönül sahibi olabilme gayreti. İnsanlarda oluşan teveccüh, kanaatimce, âcizane bu hususların bir yansıması. Yani aslında bütün alâka; Hüdâyî Hazretleri gibi bir zata, Kur’an’ı güzel okumaya, samimi sevgiye ve merhamete diye düşünüyorum.

 

Hayvanlara, özellikle kedilere olan sevginizle Türkiye ve dünyada herkes sizi tanımaya başladı. Memnun musunuz?

 

Camimizde kediler eksik olmaz. Onların içeride dolaşmasını, burada onlara gösterilen özel sevgi ve ilgiyi cemaatimizden fotoğraflayan kişiler oldu. Bu fotoğraflar, sosyal medyada ve basında sizin gibi hayvan sevgisinde hassas gönüller tarafından paylaşılınca böyle dünyayı saran bir gündem oluştu. Gelinen noktada; kendimden ziyade, hayvanlara karşı sıcak ve merhametli bir sevgi gerçeğinin dalga dalga yine gündemde yer alması, insanların vicdan ve gönül dünyalarında yeni bir sevgi hareketliliği oluşması ve bunun başta ülkemiz olmak üzere bütün dünyada akis bulması, daha çok sevindirici.

 

Kedilere karşı sevginize karşılık camiye gelen insanlardan herhangi bir tepki geldi mi? Veya 'hocam ben korkuyorum' diyen oldu mu?

 

Bana bu şekilde intikal eden bir hâdise olmadı. Tabiî burada bu sevimli kedilerin de ortama gösterdikleri uyumdan bahsetmem gerek. Biliyorsunuz, Allâh’a ibâdet edilen bir mekânın temiz olması şart. Sanki kedilerimiz de bunu biliyor gibi camimizin temizliğine hiç halel getirmiyorlar. Camide en ufak bir kirletme görmedik. Sonra, ibâdet huzurunu bozacak hiçbir davranışları olmuyor. Şaşılacak derecede tabiî bir şekilde, camiye giriyor, çıkıyor, Kur’ân dinliyor, kürsünün minderinde, yanı başımda istirahat ediyorlar. Huzur buluyorlar içeride. Bir de, elbette huzur veriyorlar. O yaratılış harikası kediler, sanki caminin huzur iklimini tamamlayıcı bir bütünlük oluşturuyorlar. Buna tepki olabilir mi? Sadece sevgi oluyor.Hatta, kedilere fobisi olanlar da, bizim camimizde bu fobiden kurtulduklarını söylüyorlar.

 

Toplumdaki hayvan sevgisini fazlalaştırmak için neler yapılmalı, hayvanlara yapılan işkenceler nasıl durdurulabilir bir öneriniz var mı?

 

Merhamet, ama gerçek merhamet canlı tutulmalı. Çünkü merhametli olup da hayvanları sevmeyen bir kimseye rastlamadım. Bunun için vicdanlar ve gönüller, ham bırakılmamalı. Onlar gerek dînî bakımdan gerek fıtrî bakımdan sevgi ile en güzel şekilde eğitilmeli. Sevmenin ve merhametin huzurunu tadan bir kimse asla gaddar olamaz. Yani her insanın yapısında aslında bu şefkat duygusu var. Var ancak kimisi devreye alınmamış tabiri caizse. İptal gibi, yok gibi âdeta. Onu eğitimle ortaya çıkarmak gerekiyor. Yani mesele doğru eğitimde. Dinen de, vicdanen de, ahlâken de doğru eğitim meselesi bu.Bunu gerçekleştirmek için herkese düşen farklı farklı vazifeler var elbette. Bana düşen, mihrabın ve minberin diliyle bunları paylaşmak. Paylaşmaktan daha mühimi, uygulamak. Size düşen de basın yayın yoluyla gündem. Siz bunu tebrik edilecek bir hassasiyet içinde yapıyorsunuz. Herkes aynı niyetle gayret gösterirse, hayvanlara karşı kötü örnekler toplumda yok kadar azalır.

 

Mustafa Efe hoca deyince, hayvan sevgisi, sesi ve güler yüzü konuşuluyor. Siz ne düşünüyorsunuz?


Bunlar, bizim insanımızın kendi güzelliği ve teveccühü. Benimkisi lâyık olmaya çalışmak sadece. Hayvanlara sevgi deyince, Yunus Emrelerin ilmek ilmek ördüğü tasavvuf ahlâkında temel bir prensip var: Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek. Onlara, Allah adına şefkat ve merhamet göstermek. Tebessüm de Müslümanın şiarı ve alâmeti olmak durumunda... Peygamberimiz; «Güler yüz göstermek sadakadır.» buyuruyor. İslâm’ın güler yüzünü temsil edebilmek, bu itibarla çok mühim.Güzel ses ise, yaptığımız vazife açısından da çok mühim. Çünkü Peygamberimiz; «Kur’ân’ı seslerinizle güzelleştirin.» buyuruyor. Bunları yaşayabilmek, elbette büyük mutluluk.

 

Diyanet'ten size bir görüşme teklifi geldi mi?

 

Hem telefonla arayıp tebrik ettiler hem de bu eksende değerli görüşmeler oldu. Teşkilâtımızı güzel bir şekilde temsil ettiğimiz için teşekkür ettiler. Ayrıca Diyanet Televizyonunda programlarım devam ediyor. Teşkilâtımızın desteği ve takdiri, bu mevzuda da şevklendirici ve daha cesaretlendirici vasıfta.

Röportajın tamamını okumak için tıklayın