AKP Ankara Milletvekili ve Star gazetesi yazarı Yalçın Akdoğan, "Tahammülün sınırı nedir?" başlıklı yazısında BDP ile Batasuna partisine yönelik uygulamaları ele aldı. Akdoğan yazısında BDP'nin tutumu nedeniyle muhatap olmaktan çıktığını ifade etti.
Akdoğan'ın yazısı özetle şöyle;
Başbakan Erdoğan İspanya dönüşünde BDP’yi kastederek “Eğer siyaseti terörize edersen, önünü kaparlar. Siyaseti siyaset gibi yaparsan herkes de senin koluna girer, alkışlar” dedi. Dokunulmazlıkların kaldırılması tartışması ise ‘geçmişin yanlışlarını tekrar etmeyelim’ şeklinde duyarlılıklar sergilenmesine sebep oldu. Bazı köşe yazarı dostlarımız, bunun siyasi hata olacağı vurgusunda bulundular.
Bu konuda öncelikle şunu söylemeliyiz: Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur ve çok aykırı da olsa farklı siyasi düşüncelere tahammül etmek elzemdir. En azından demokratik rejimlerde aykırı siyasi düşüncelere toleransla yaklaşmak şarttır. Halkın oyunu alan milletvekilinin bize ters de gelse düşüncelerine tahammül etmek halka duyulan saygının gereğidir.
ANCAK, halkın iradesini yansıtması gereken milletvekili, demokrasiyi anlamsız hale getiren terör, şiddet ve
hukuksuzluğa çanak tutuyorsa ortaya hukuken tahammül sınırını aşan bir durum ve siyaseten aşmamız gereken bir sorun çıkar. Çünkü biz demokratik siyaseti barışçıl yollarla fikirlerin tartışıldığı, siyasi programların yarıştığı, her türlü sorunun diyalog ve müzakere yoluyla çözülmeye çalışıldığı, hukuk içinde kalarak ve silaha başvurmadan mücadele edildiği bir alan olarak görüyoruz. Buradaki tahammül, bizim hoşumuza gitmese de bizim gibi inanmayan, bizim gibi düşünmeyenlerin yaklaşımlarına tahammüldür. Yoksa silahı, terörü, şiddeti, hukuksuzluğu öven, teşvik eden, bunlara destek verenlere tahammül etmek değildir. Ölüm, silah ve şiddet üzerinden netice almak isteyenlerin demokratik siyaset içinde yeri olabilir mi?
...
AİHM İspanya’daki Batasuna Partisi’nin kapatılması davasında açıkça demokrasiyi koruma amacından bahsetmiş, demokrasiye tehdit oluşturan eylem ve söylemlerin demokratik toplum kavramı içinde yer alamayacağını söylemiştir. Terör örgütünü ve eylemlerini kınamamak, cezaevindeki örgüt üyelerinden ‘siyasi tutsak’ diye bahsetmek parti kapatma gerekçesi olarak vurgulanmış ve parti kapatma hükmü, ‘zorunlu bir eylem’ olarak nitelenmiştir.
...
Elbette AİHM’in her kararı bizim için kutsal hakikat değildir. Nitekim AİHM’in RP davasında silahlı yönteme ve teröre başvurmamasına rağmen RP’nin politik projesi demokratik topluma aykırı bulunmuş ve kapatma kararı haklı görülmüştür.
Dokunulmazlıklar konusundaki söylemleri sebebiyle eleştirilen Başbakan Erdoğan ise ilkesel olarak ve topyekün parti kapatma olgusuna karşıdır. Bireylerin yaptıkları yanlışın cezasını çekmesi düşüncesini savunmaktadır. Parti kapatmaya karşı olmak, bize göre tehlikeli bir ütopyayı bile savunsa farklı siyasi projelere tahammüllü olmak demektir. Başbakan’ın bu noktada daha geniş bir özgürlük yaklaşımı içinde olduğu söylenebilir. Burada belirleyici unsur, kullanılan araç ve yöntemlerin, eylem ve söylemlerin demokratik, hukuki ve meşru olmasıdır.
***
AK Parti iktidarı, bireysel olarak yapılan hataların BDP’yi anlamsızlaştırıp muhatap olmaktan çıkardığını, demokratik siyaseti anlamsızlaştırarak teröre destek verenlerin ise bireysel bazda yargılanmaları gerektiğini savunuyor.
BDP’li yöneticiler veya vekiller, bugün açıkça toplumsal şiddeti körüklemekte, çatışma ortamı oluşmasına çanak tutmakta, halkı isyana teşvik edici söylemlerde bulunmaktadır. Demokrasiye inanan bir milletvekilinin halkı silahlanmaya çağırması, teröristle kucaklaşması, terör örgütüne bağlılık ifade etmesi söz konusu olabilir mi? PKK’yı meşru göstermeye yönelik her söylem, PKK’nın kanlı eylemlerini, demokrasi ve hukukla bağdaşmayan çatışmacı yöntemlerini desteklemek anlamına geliyor.
...
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde etnik milliyetçiliği silahlı ayrılıkçı hareket olarak siyasallaştırmaya çalıştıran bir oluşuma masumiyet atfedilemez.
Bazı BDP’lilerin hukuk sistemine meydan okuyan ve demokrasinin altını oyan eylem ve söylemlerine karşı hükümetten yönelen tepkileri çekinceyle karşılayanlar, ne önerdiklerini de söylemelidirler. Ya biz bütün dünyadan daha demokratız ya da kimsenin bilmediği bir sırra vakıf olduk...