Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi başdanışmanı ve AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, "helalleşme"nin ne anlama geldiğini yazdı. Akdoğan, "Helalleşme düşmanlık ve husumet besleyenlerin anlayabileceği bir kavram da değildir. Bunu ancak kardeşlik hukukuna inananlar önemseyebilir" dedi.
Yalçın Akdoğan'ın Star gazetesinde "Helalleşmek ve temiz sayfa açmak" başlığıyla yayımlanan (7 Mayıs 2013) yazısı şöyle:
Helalleşmek ve temiz sayfa açmak
Başbakan Erdoğan’ın ‘helalleşme’ vurgusu yapan konuşmaları bazı milliyetçi veya etnik milliyetçi kesimlerin hoşuna gitmiyor. Öç alma duygusunu tahrik eden bu çevreler ‘intikam naraları’ attıkça kin ve nefret tohumları ekiyorlar, geleceği de geçmişin karanlığına mahkum etmeye çalışıyorlar.
Hep söyleniyor, bu sorun halk katmanları, etnik gruplar, tek tek bireyler arasında yaşanan bir husumete dayanmıyor. Belli bir devlet anlayışı ve uygulaması ile, belli bir örgüt anlayışı ve eylemleri arasında yaşanan ve derinleşen bir sorundan bahsediyoruz. Bir yanlışlar silsilesi önümüze kronik bir mesele koydu. Kurumsal/örgütsel aktörlerin ideolojik çekişmesi, halk içinde bir ‘kardeş kavgası’ üretmese de, bir kısım toplumsal travmalara ve sorunlara sebep oldu. Haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın iç içe geçtiği bu tür sorunlar siyah-beyaz netliğinde gelişmiyor.
Geçmişin yanlışlarıyla yüzleşmek, bunlardan hesap sormak, bunları kritik etmek elbette şarttır. Adalet duygusunun kaybolduğu bir ortamda sağlıklı bir gelecek kurulamaz.
‘Helalleşelim’ demek, ‘sineye çek’, ‘üzerine soğuk su iç’ demek değildir. Ancak sürekli acılara parmak basmak, sadece kini ve intikam duygusunu artırır. Ülkelerin ve milletlerin geleceği kin ve intikam duyguları üzerine kurulamaz.
Helalleşme konusunda önem taşıyan birkaç husus da şudur:
Görmezden gelen, yok sayan, unutturmaya çalışan bir anlayışın ‘helalleşelim’ demesi ile, tanıyan, kabul eden, sorgulayan, hesap soran, yanlış gidişatı değiştiren bir anlayışın ‘helalleşelim’ demesi bir değildir.
Vedalaşanların, ayrılanların helalleşmesiyle, buluşanların, birleşenlerin helalleşmesi de bir değildir.
Helalleşme düşmanlık ve husumet besleyenlerin anlayabileceği bir kavram da değildir. Bunu ancak kardeşlik hukukuna inananlar önemseyebilir.
***
Helalleşmenin bir anlamı da ‘düğüm çözmek’tir. Kördüğüm haline gelen bir meseleyi daha da derinleştirmek, yeni düğümler atmak yerine çözmeye çalışmak erdemli bir davranıştır.
Şehit cenazelerini istismar eden partilerin önerisi aslında çatışmaların ve ölümlerin devam etmesi anlayışına dayanır.
Biz helalleşme derken, şehitlerin ve gazilerin hakları üzerinden bir helalleşme, teröristle kucaklaşma, akan kanı unutturma gibi anlamlara çekilen bir olgudan bahsetmiyoruz. Terör ve şiddet sarmalının toplumsal etkilerini onaran, sosyal restorasyonu sağlayan bir sürecin parçası olarak bunu söylüyoruz.
Bu, geçmişi unutalım çağrısı değildir. Geçmişte devlet kefesine konulan yargısız infazlar, faili meçhuller, köy yakmalar, işkenceler gibi yüzlerce olumsuzluk var. Aynı şekilde örgütün kefesine konulan kanlı eylemler, binlerce sivilin yaşamını yitirdiği bombalamalar, halkın üzerinde oluşturulan zulüm ve baskı eylemleri var. Tüm bu haksızlıkların yapanın yanına kar kalmaması, üzerinin örtülmemesi, karşılıksız kalmaması elbette çok önemlidir. Bunları bağışlamak da hariçten gazel okumakla olmaz. Ancak geçmişte yapılan olumsuzlukları bir kan davasına dönüştürmek veya acıları derinleştirmek de ortak geleceğimize hizmet etmez. Geçmişin karanlığına boğulmuş bir gelecek, bedelin iki misline çıkması demektir.
Ceberrut devlet anlayışından intikam alınmasının yolu demokratik devlet anlayışını geliştirmektir. Silahlı mücadele yönteminden intikam almanın yolu siyasi mücadele yöntemini kaçınılmaz kılarak onu boşa düşürmektir. İnkarcı siyasi zihniyetten intikam almanın yolu, bu paradigmayı yerle bir ederek kuşatıcı ve kucaklayıcı bir paradigmayı hayata geçirmektir. Etnik milliyetçilikten intikam almanın yolu, birlik ve kardeşlik fikriyatını insanların gönlüne kazımaktır.
Siyasetçi daha aydınlık bir gelecek için yapıcı, kuşatıcı, onarıcı bir dil kullanmak durumundadır.
Bizim dediğimiz, geçmişteki acılardan kalkarak kin ve nefret tohumları ekilirse bunun sonunun gelmeyeceğidir. Bir noktada durmak ve yeni bir sayfa açmak gerekir. Kısır döngüye kendimizi hapsetmemiz, çocuklarımızın geleceğine de ipotek koymak olur.
Helalleşmenin bir gereği de kullanılan ‘dil ve üslup’u değiştirmektir. İnanıyorum ki, bu sürecin önemli bir faydası da düşmanlığı değil de siyasi rekabeti öne çıkaran daha erdemli bir dil kullanılması olacaktır.