Politika

Yalçın Akdoğan: Başbakan'ın Köşk adaylığı 'bünye'ye bağlı

Akdoğan, "Kişisel karar önemli. Ama 'bünye'nin ne diyeceği, hareketin selameti de belirleyici önemde" dedi.

29 Aralık 2011 02:00

T24 - Başbakan'ın Danışmanı ve AKP Ankara milletvekili Doç. Dr. Yalçın Akdoğan, Erdoğan'ın Köşk'e aday olup olmayacağı konusunda ilginç bir noktaya dikkat çekti. Akdoğan, "Kişisel karar önemli. Ama 'bünye'nin ne diyeceği, hareketin selameti de belirleyici önemde" dedi.


Radikal gazetesinden Ömer Şahin'in "Başbakan'ın Köşk adaylığı 'bünye'ye bağlı" başlığıyla yayımlanan (29 Aralık 2011) yazısı şöyle:


Başbakan'ın Köşk adaylığı 'bünye'ye bağlı
 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘sağ kolu’ olarak gösterilen AK Parti Ankara milletvekili Doç. Dr. Yalçın Akdoğan, gündemdeki konuları Radikal’e değerlendirdi. Akdoğan, Cumhurbaşkanlığı adaylığının ‘kesin olmadığını ancak buna kendisiyle birlikte ‘bünye’nin karar vereceğini kaydetti. ‘Demokratikleşme paketi’ yaklaşımını da doğru bulmayan Akdoğan, muhalif aydın ve yazarlara dönük ‘sindirme ve yıldırma’ iddialarına ise karşı çıktı.


Başbakan Erdoğan için kesin cumhurbaşkanı adayı olacak diyebilir miyiz?

Şimdiden bir şey söylemek için erken. Bu konuyu şimdiden konuşmak, kaşımak AK Parti’nin lehine değil. Diğer partiler kendilerince AK Parti’yi türbülansa sokmak, birtakım kavga, hizip görüntüsü vermek için konuyu gündeme taşıyor. Bunların hepsi boş şeyler. Bu bir hareket. Kişilerin tercihleri elbette önemlidir ama sadece kişisel tercihlerle bu işler belirlenmez. Yani o hareket, o bünyenin ne dediği, hareketin selametinin ne olacağı da önemlidir. 2007’de birçok insan Tayyip Bey’in aday olmasını istedi ama genel kanaat bu şekilde tezahür etti. O yüzden bunu kişisel mesele görmemek lazım.


Peki, bünye yine 2007’deki gibi tezahür ederse? AK Parti’nin ‘selameti’ açısından Tayyip Bey aday olmaz mı?

Bunu bilmiyoruz ki? 3 yıl sonrasıyla ilgili şimdiden hüküm koymak doğru değil.


Erdoğan’sız bir AK Parti’de fetret dönemi yaşanmaz mı?

Birçok badire atlatılmasına rağmen bugüne kadar olmadı bunlar. Burada işler hesabi yürümüyor, hasbi yürüyor. Bu insanların bir amacı var ve buna hizmet ediyorlar. Burada kişisel mücadele hiçbir zaman verilmedi.


Terörle mücadele anlayışınız, özgürlüklere bakışınız değişti mi?

Güvenlik politikaları her zaman ve zeminde var olmak durumundadır. Ortada terör var ise terörle mücadele de olacaktır. Bunu tartışmak abestir. Birileri terörü koz olarak elde tutuyorsa bunun ortadan kaldırılması, devre dışı bırakılması gerekir. Güvenlik politikası olmazsa olmazdır ama sadece güvenlik politikası ile de sonuç alınamaz. Ortada çok boyutlu sorunlar kümesi var. Nihai çözüm için çaba ortaya koyuyoruz. Terör örgütü kan akıttıkça devlet buna sessiz kalamaz. Devletin buradaki amacı imha etmek değildir. Suç varsa suçluya ceza vermektir.

Militarizmin etkisi azaldı derken şimdi de ‘Polis devleti mi oluyoruz’ kaygısı başladı.
Bu doğru değil. Güneydoğu’da kepenk kapatılıyor, oy kullanmaya gidenlerin yolu kesiliyor, iş makineleri yakılıyor. Terör örgütünün kurmaya çalıştığı korku imparatorluğuna karşı devlet sessiz kalamaz.


KCK operasyonları ile muhaliflere gözdağı mı veriliyor?

PKK, KCK operasyonları oradaki halkın hak ve özgürlük alanının canlandırmak için gerekliydi. Siz kendinizi terör örgütü bünyesinde konumlandırıyorsanız terör örgütü üyesi olarak yargılanmaktan kurtulamazsınız tabii. Yargılama süreci sonucunda nedir, ne değildir belli olacaktır.


Bir kesimde ‘sindirilme’ korkusu, ‘susturulma’ kaygısı var...

Kim feveran ediyor? Hangi muhalif susturulmuş? Bugün bir sürü gazete var. Hükümet aleyhine her türlü şeyi yazıyorlar. Hükümet aleyhine yazdığı için kimin başına bir şey gelmiş?. Hakaret ediyorsa tazminat davası açılıyordur. Hükümeti eleştirdiği,aleyhte yazdığı için kimsenin başına bir şey gelmiyor.


KCK operasyonlarının abartıldığını düşünmüyor musunuz?

Onu ben bilemem ki. Dosyaya bakmak lazım. İnsanların bu konuyla ilgili bilgi sahibi olmadan dışarıdan bakıp bu iş abartılıyor demesi de doğru değil


Özgürlükler daraltılmıyor mu?

Hak özgürlüklerde daralma niye olsun?


Yeni yılda yeni demokratikleşme, açılım paketi mi geliyor?

Bunu paketler şeklinde tanımlamak doğru değil. Hükümet sürekli çalışma içinde. Açılım paketi gibi tanımlar farklı algılar oluşturabiliyor. Demokratikleşme sonu olan bir süreç değil. İnsan yaşadığı sürece yeni ihtiyaçlar, haklar ortaya çıkıyor,dün hak görmediğin bugün hak olarak gündeme gelebiliyor. Demokratikleşme devam eden süreç. Bunun sonu yok. Sorunlar oldukça hükümetler, iktidarlar adım atacaktır.


Başbakan’ın sağlığı üzerinden spekülasyonlar yapılıyor. Durumu nasıl, eski tempoda çalışabiliyor mu?

Sağlığı yerinde. Çok iyi durumda. Eski tempoyla da çalışıyor zaten.


Ergenekon’a bakış değişmedi

AK Parti’nin Ergenekon, Balyoz gibi davalara bakışı değişti mi?

Hükümetlerin bir siyasi perspektifleri, duruşu vardır. Siz iktidara gelince ‘teröre, mafyaya, çeteye karşı duracağım’ dersiniz. Bu açıklamadan sonra çetelere operasyon yapılınca bu siyasi operasyon olarak tanımlanamaz. AK Parti bu çerçevede ortaya bir duruş koymuştur. Çete derken içine Balyoz, Ergenekon koyabilirsiniz... AK Parti aynı duruşu bugün de sürdürüyor. Yargılama süreci bizim dışımızda. Kimsenin ‘bu iş bitsin’ deme durumu yoktur.


Parti kapatmaya biz karşıyız

Leyla Zana’nın “Özerklik yetmez” sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz? AK Parti, BDP’nin kapatılmasını mı istiyor?

PKK’nın farklı dönemlerde farklı stratejileri oldu. Ayrılmak istemediklerini söylediler. Şimdi yapılan bunun kandırmaca olduğunu gösteriyor. Mesele de zaten bu. Gizli gündem tartışmaları bu tür çelişkili açıklamalarla besleniyor. Bizim ilkesel duruşumuz belli. Parti kapatmaya karşıyız. Kişilere ceza olabilir. Kaldı ki bir parti başka bir partiyi nasıl kapatabilir?