Akın Güre
Yanlış anlama olmasın diye baştan söyleyeyim, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun sonuna kadar arkasındayım.
Oyumu ona vereceğimi daha önce ilan etmiştim. İnanmayanlar Facebook sayfamdaki ilgili bölümlere bakabilir.
Oyumu bizim partiden kovulma riskini bile göze alarak Ekmel Bey'e vereceğimi korkmadan yeniden söylüyorum işte:
Oyum Ekmelleddin beye...
Ekmek çarpsın!
Ama itiraf edeyim başlangıçta şu "Ekmek İçin Ekmeleddin" lafına hiç ısınamadım.
"Ekmek" fiili ile yenilen "Ekmek" arasında gidip geldim bir süre.
Sonra anlaşıldı ki iki anlamda da kullanılıyormuş bu sözcük.
Yani ikisi bir arada...
"Böyle berbat bir slogan olur mu, Ekmel beye yol gösterecek biri yok mu, CHP'liler uyuyor mu" gibi teranelerle yıkıldı ortalık. Gırgırın bini bin para ayrıca. Millete eğlence çıkmış sanki. Her gece televizyon(lar)da "Yandan halimem yandan, seviyorum seni candan" şarkısını dillerinden düşürmeyen yazarlar, uzmanlar, bilirkişiler nasıl eğleniyorlar, nasıl eğleniyorlar bir görseniz!
Allah neşelerini eksik etmesin diyorum.
Ben de aynı evhama kapılanlardan biriydim ve de "susma sustukça sıra sana gelecek" şiarına uyarak bu rezalete bir dur diyenlerden olmak için kolları sıvayıp tableti kucağıma aldım.
Ekmel beyin iki tane Twitter hesabı var, ikisine de ayrı ayrı şakımaya başladım... Şakıdıkça kendimi alamıyordum, aklıma bir tane daha tweet geliyor, onu yazıyordum. Biri bitiyor başka bir tweet daha geliyordu aklıma, üşenmeden onu da iki hesaba gönderiyordum. Adamcağızın dikkatine çeker, belki yanlıştan döndürürüm umudu!
"Yalana değil, İhsanoğlu'na inanın demek aklınıza gelmedi mi?"
"Sağduyunun sesi İhsanoğlu demek aklınıza gelmedi mi?"
"Halk efendisini değil cumhurbaşkanını seçiyor demek aklınıza gelmedi mi?"
"Allahtan başka kimseye kulluk edilmez. Oylar İhsanoğlu'na demek aklınıza gelmedi mi?"
"Sessizlerin gücü Ekmeleddin İhsanoğlu demek aklınıza gelmedi mi?" diyordum, diyordum da acaba kendimi mi kandırıyordum?
Tabi bunları paylaştığımı gören partili arkadaşlarımdan yediğim zılgıtların haddi hesabı yoktu. Ne dönekliğim kaldı ne saflığım. Ama derdimi kimseye anlatamadığım için Ekmel Bey'e bir kurban feda olsun diyerek yazmaya devam ettim.
Asıl derdim Ekmel beyin kazanmasıydı.
Bana karşı çıkanlar ikiye ayrılıyorlardı kendi aralarında:
A şıkkına girenler "fikirsel bütünselliğin diyalektiği" teorisine uygun hareket edenlerden oluşuyordu.
Böyleleri benim gibilerine canhıraş söyleniyorlardı. "Dengesini kaybetmiş biri" olarak kendi hesaplarına uyan taraflarının hangi denge üzerine inşa edildiğini sorunca müthiş kızdıklarından kovulmaktan beter edildim.
B şıkkına girenler ise bilerek Ekmel Bey'in tökezlemesine ses çıkarmayanlar ve bu konuda aralarında gizli toplantılar yapanlardı. Böylelerinin "refleksif kemalizm sendromu" diye tarih terminolojisine mal olan rahatsızlıkları beni derinden endişelendiriyordu ama elimden bir şey gelmiyordu.Neyse ki bu aralar kendi aralarında biraz bölündüklerinden benle fazla uğraşmıyorlar...
Onlara inat ben Ekmel Bey'e yapma-etme diyenlerden olmaya devam ediyorum...
Ediyordum diyecektim, yanlış söyledim.
Meğer korkum boşunaymış...
"Ekmek için Ekmeleddin" sologanı bana ve benim gibi aklıevellere acemice görünse de halk tarafından müthiş benimsenmiş. Sevinerek öğrenmiş bulunuyorum.
Bu arada yine öğreniyorum ki, kabahat Ekmel bey'de değilmiş...
Adamcağız bu işi yapacak donanımdaki ajansların kapılarını çalmış baştan...
Ama "bizim büyük yerlerle büyük bağlantılarımız var" diyerek geri çevirmişler teklifini.
İş başa kalmış anlayacağınız.
Gönüllülerden oluşan gazeteci, iletişimci 20-30 kişilik bir ekip kurmuşlar, kafa kafaya vermişler...
Niyetleri Ekmel beyi nasıl tanıtırız, adını kafalara nasıl kazırız olmuş öncelikle anladığım kadarıyla...
Karşısında 12 yıldır ülkeyi yöneten, bütün olanakları kendi lehine çevirebilen, geleceğini geçmişteki icraatının üzerine inşa etmeye çalışan kurt bir politikacı var. İktidarını korumak için her türlü desteği veren ordusu ile devasa bir şirket sanki Başbakan. Seçim yasasını da seçimlerin tarihine de buna göre belirlemiş...Yolsuzluk dosyaları kabarık bakanlarını sorgulayacak komisyonu geciktirip seçime girecek adaylara bağış limiti koyarak vatandaşla alay eder gibi hukuktan yana görünmek de aynı başbakanın buluşlarından biri olsa gerek.
Daha trajik olan ne biliyor musunuz?
Normal bir demokraside en az 2 yıl öncesinden başlayan seçim kampanyasını 1 ay gibi bir süreye sıkıştırdıktan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimini 12 yıllık icraatı üzerine bina ederek Başkanlık sistemi için oylamaya dönüştürmek başka kimin aklına gelirdi?
Böyle bir hileli seçime "Yeni Türkiye" adına girmek ise nasıl bir kaderdir?
İşte benim kafamı yoran, uykularımı kaçıran bu tür garip soruları Ekmel beyin takım arkadaşları da kendi aralarında tartışmış olmalılar ki oturup, bir karar vermişler:
Biz normal bir seçime mi hazırlanıyoruz allah aşkına?
Kiminle aşık atıyoruz?
En mükemmel söylemi, sloganı, logoyu bulsak bile bir ayda kimsenin tanımadığı birini nasıl seçtirebiliriz?
Evet sanırım bu kaygıyla yola çıkılmış olmalı...
İş ondan sonra kimsenin beğenmediği slogana gelip dayanıyor. Kendi aralarında fikir jimnastiği yaparlarken birisi bir şey uyduruyor, herkesin hoşuna gidiyor...
Ekmel beye de soruyorlar...
O da "zaten bana çocukken somun" derlerdi diyor...
***
Yani sevgili okuyucular, demem o ki biz bu garip sloganı nasıl buldular diye hayıflanırken asıl garipliğin bu nasıl bir seçimdir dememiz gerektiğini söylemeyi
unutuyoruz sanki...
Benim de işin başında kapıldığım karamsarlığın nedeni bu gerçeği atlamam...
İş böyle olunca "Ekmek için Ekmeleddin" demek bana fazla batmıyor artık...
Hem biliyorsunuz bizler, yani Türkü, Kürdü, Çerkesi, Arnavutu, Süryanisi, Lazı, Alevisi, Ermenisi, Rumu, Arabı ekmek olmayınca sofradan doyarak kalkmayız...
Pilavı bile ekmekle yiyen bir milletiz. Şimdi kimi aklıevveller zenginleşen Türkiye'de ekmek ile seçim propagandası yapılır mı diyecekler.
Yapılır efendim.
Ekmek bu kez aslanın ağzında!
Bal gibi yapılır...
Ekmek düşmanları çok aramızda!
Ekmek kapısı için diyar diyar dolaşan bir milletiz, unutmayın...
Ekmeğimizi taştan çıkartırız inanın...
Ekmek elden su gölden diyenlere bu kez fırsat vermeyeceğiz, bilsinler...
Bu millet ekmeğine göz koyanları affetmez...
Zaman birlik olma zamanı.
Birilerinin ekmeğine yağ sürmeyelim derim...
Ekmeği ayağımızla tepmeyelim bu kez.
Ekmeğini eline alıp başkalarına muhtaç kalmayanları bir bir hatırlayalım...
Tekrar ediyorum, ekmek aslanın ağzında bu kez.
Ama onu aslana yedirmeyelim...
Unutmayalım: Ekmek kalede, it hendekte değil artık.